5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
3364
Okunma
Emeğin beklentilere cevap vermemesi, şehrin zahiri cazibesi, bazen de özentinin getirdiği heyecanla, kırsaldan kente yoğun bir göç hareketi yaşanmaktadır. Kaldı ki hızla gelişen teknoloji kaynakları da bu harekete öncülük ederek, bireylerin bahse konu kaynaklardan daha fazla yararlanabileceği merkezlere akışını hızlandırmakta ve böylece toplumsal afet niteliğindeki gürültü kirliliğini de maalesef beraberinde getirmektedir.
Takdir edilir ki, gürültü kirliliği insan beyni üzerinde olumsuz etkiler uyandırmakta ve sinirleri yıpratmaktadır. Ayrıca bu kirlilik, Ülkemizin büyük bir ekseriyetini oluşturan yoksulluk sınırındaki alt tabaka ile, bir avuç azınlığı ifade eden elit kesimin toplu yaşam içinde karşı karşıya kalmaları neticesinde daha da artmaktadır. Zira yoksulluk düzeyindeki birey ile zengin birey arasında dengesiz gelir dağılımı ve sosyal eşitsizliklerden kaynaklanan ciddi kopmalar, tezatlar oluşmaktadır. Dolayısıyla her iki birey de birbirlerini ayrı Dünya ve ya zümrenin insanları biçiminde telakki etmekte ve böylece kucaklaşmaya yönelik bir barış ortamı sağlanamamaktadır. Öte yandan tüm bunlara çeşitli iş makineleri, ulaşım araçları veya sanayi sektörlerinden yükselen irili ufaklı gürültülerde eklenince dayanılmaz bir boyuta ulaşan işitsel olumsuzluklar sonucu iyice gerilen sinirler, çeşitli psikolojik çöküntülere, depresyonlara, sağlıksız bireysel ilişkilere ve nihayet sosyal patlamalara neden olmaktadır. Sağlıklı bir yaşam ve en azından gelecek neslin istenilen ölçülere göre yetiştirilebilmeleri ve kirlenen toplumun aklanabilmesi açısından, bu günden başlanarak ciddi anlamda eğitim programlarına elbette ihtiyaç vardır. Ancak ne var ki bunun başarıya ulaşabilmesi için de toplumun genel çoğunluğunu oluşturan yoksul tabakanın mağduriyeti adil, tarafsız ve kalıcı çözümler yolu ile giderilmelidir. Yoksul bir babanın canhıraş gayretlerine rağmen imrenerek baktığı zengine karşılık çocuğuna bir ekmek dahi getirip, getiremeyeceğini bilememenin ağır yükü ve ezikliği karşısında asla duyarsız kalınmamalıdır. Bu bağlamda gürültü kirliğinin önlenebilmesi için ekonomik ve sosyal anlamda bir dizi tedbire ihtiyaç duyulacağı muhakkaktır.
O halde asgari standartlar içinde toplumun tüm katmanları, eşitlikçi bir yaklaşım, ekonomik ve sosyal adalet anlayışıyla kucaklanmalı, her bireye saygı, sevgi, hoşgörü ve nezaket bilinci aşılanmalıdır. Ayrıca kırsaldaki vatandaşın şehre inmesini önlemeye yönelik alternatif çözümler benimsenmeli, onlara bulundukları ortamlarda yükselme ve yetinebilme olanakları sağlanmalıdır. Bunun yanında eğitim veya kişilik düzeyleri yeterince gelişmemiş gençlerimize, ulu orta yerde itişip, kalkınma, barışıp, çağrışmanın yanlışlığı eğitimsel yöntemlerle telkin edilmeli, otomobil sürücülerimize klakson çalma, patinaj yapma, yüksek ses tonuyla müzik dinleme gibi fiillerin son derece çirkin davranışlar olduğu özümsetilmelidir. Temiz ve gürültüsüz bir toplum için eğitimden sosyal adalete kadar her sahada el ele diyor, çağdaş, demokrat, eşitlikçi yaklaşım ve hukuk Devletinin egemen olduğu sakin bir hayat diliyorum.
KAMURAN TUNA