14
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
7442
Okunma

Maraş katliamı faşizmin ilerici-mazlum halkımıza yönelik ne ilk,nede son saldırısıdır.
Ama,Maraş katlıamının yıldönümü nedeniyle Maraşları unutmadığımızı ve unutmayacağımızı belirtmek istedim.
Kısıa bir analiz:
bu yıllarda Türkiye kutuplaşan siyasi coğrafyada yerini ABD’den yana olmış,SSCB’ye yönelik anti propagandanın önemli bir merkezi olmuştur.Türkiye "soğuk savaş" politikalarının derinden hissedildiği bir yerdir.Trans-nasyonal istihbaratın merkezi konumundadır.Bu doğrultuda irili-ufaklı sağcı ve milliyetçi gruplar ve örgütler emperyalizmin himayesine girmiştir.Halka yönelik eylemleriyle bu gruplar daha sonra gündeme gelmişlerdir.Kontrgerilla,gladyo,"ziver bey"ler bu ortamın ürünü olmuştur.Yıllar geçti,bu olaylar yeni yeni katliam ve işkence literatürüne girmeye başladı.Bu durumu artık kanıksadık artık;birileri katliam yapar,sûikast düzenler,mahkemeler ilgili-ilgisiz kimseleri yargılar ve davaların gel-gitleri akabinde serbest kalırlar.Çaresiz dürüst demokratlara ise,erişebildikleri kadar bu olayları yazıp çizmek kalır.
Maraş olayı katliamla sonuçlanmadan önce olay ile ilgisi olan kişi ve kurumlar zemin hazırlamak için bütün olanaklarıyla sünnî kesimi olaya dahil etmek için camiler yakılarak inançları tahrik ediliyor ve propagandalar geliştiriliyor."Kızıllar ketimizi bastı" anonsları günlerce sürüyor.
Aslında bir katliam yapmak için pekte tahrik ve zemine ihtiyaçları yoktu.Olaydaki aktör ve piyonların çoğu siyasi parti yandaşı ve yerel yöneticisiydi.Onlar için öldürmek mesele değildi,önemli olan niçin öldürdükleriydi.
Bu yıllar,ilerici-sosyalist güçlerin geliştiği, bağımsızlık taleplerin öne çıktığı yıllardır.Tarihin karanlık sayfalarına gönüldüğü düşünülen kürtlerin ulusal uyanışı,işçi ve emekçi mücadelesinin önemli ölçüde siyasi olgunluğa kavuşması egemen güçleri korkutuyordu.Ulusal ve sosyalist mücadelenin yaygınlaştığı dünya coğrafyasında Türkiye hakim güçler açısından önemliydi.
Maraş ve benzer olayların bir uluslar arası, birde yerel tarafı vardır.12 mart’ta hedeflerine tam ulaşamayan faşizm, yeni bir askeri rejime ihtiyaç duymaktaydı,ilerici güçlerin toplumsal ve siyasal taleplerini bastırmak için.Maraş katliamıyla 12 Eylül darbesine giden yol açıldı.
Olay sabahı,milliyetçi-faşist grupların etkin olduğu çevre illerden Maraşa insan unsuru akın eder.21-27(1978) tarihleri arasında, dömemin hükümetince saklanmak istenen ölü sayısı yüzleri bulur.Hane hane gezerek insan avlıyorlar Maraşta.
Katliam mağduru ve tanığı bir kadın,"namusuma,çocuklarıma dokunmayın,canım sizin olsun" dedim diyor, ama sonuç değişmiyor.
Ayni dönemde sayın Demirel "bana sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz" diyor.Düşündürücüdür.Daha sonra madımak otelini gördüğünde acaba ne demiştir.
Olayla ilgisi olduğu için sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanan 804 kişiden 29 kişi idam,7 kişi müebbet hapis,321 kişi ise 1-24 yıl arasında hapis cezası ile cezalandırıldı.1/6 oranında cezai indirim uygulanarak cezaları azaltıldı.1991 yılında çıkarılan TMK ile bu kişiler serbest bırakıldı.Daha sonra bazıları mebus sıfatı ile meclise girdi.
Katliam yıl dönümünde çeşitli hatırlatmlar ve protesto eylemleri yapılacak,duyarlı çevreler bazı köklü değişimler isteyecektir,haklı olarak.Acaba bu yok etme mantalitesi ne ölçüde değişti?
Bana soracak olursanız, fazla bir şey değişmedi.Hala temel haklarını görmezlikten gelerek,bir tek sünnî vatandaşın olmadığı Alevi köylerine cami dikmek,Alevisiz "Alevi açılımları" geliştirmekle uğraşılıyor.
Uygulanan şiddet politikaları ile insanlar göçe zorlanarak,Alevi bölgeleri Alevisizleştirilmiş.Bu bölgeler artık gerici güçlerin odağı haline getirilmiştir.Ayni zihniyet,bu günlerde yerel seçim şiarlarında "ya sev,ya terk et" demeye başladı,muftelif yerlerde.
Çözüm:
1982’nin yasakcı,anti demokratik anayasası yerine,çoğulcu,demokratik,katılımcı,sosyal ve siyasal özgürlüklere dayalı bir "toplum sözleşmesi" yaratarak bir arada yaşama kültürünü geliştirebiliriz.