3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
716
Okunma
Yapma çocuğum, kabullenmesi zor gelecek önce; ama sonra bu acıdan keyif alacaksın. Baksana, nasıl da ağız dolusu ağlayabiliyorum, tanrım bu keyfi hiç bir tenin tadına değişmem. Bak şimdi kızıyorsun da ileride teşekkür edeceksin sana bu acının keyfini sürdürdüğüm için. Öyle değil bebeğim, daha derine inmelisin. Evet, evet öyle işte. Daha çok acıt.. Acıt! Bak nasıl, hıhım, harika değil mi... İkimizi birden kanatmalarıma bayılıyorum...
(Sana acı çektirmekten nefret ediyorum. Ama biliyorum başka türlü geçmeyeceksin. Kendimde o fitili yakalı çok oldu. Anla çocuğum, sana bu kötülüğü yapamam. Seni yalnızlığıma nasıl dahil ederim, düşünsene! Kendimden kaçmalarımın soluğunu sen de yanımdayken nerede alacağım! Ben kaçarım aşk dediğim, ben kaçarım... Kabıma da sığmam, enginleri de yırtar taşarım. Bu yalnızlığımla aramdaki bağ... Seni özlemelerimin içimi acıtması... İşte onun verdiği hazzı sana bile değişemiyorum. Acziyetimi mazur gör can dediğim. Korkarım ben, sadakatinden yaralı bir kuştum, biliyorsun. Senin gerçek olma ihtimalin, benim bütün doğrularımı öldürecek işte. Bir sen olacaksın o zaman, ya öncesinde bıraktığım hayat... Git şimdi can dediğim, git... Yalvarıyorum git...)
Werther,
okuduğum hikaye bana çocukluğumdan tatlar anımsatıyor. Bazı geceler bahçede kalıyorum, dedem içeri almıyor. Beni hem çok seviyor, hem elimi sobaya basıyor. Acıtmadan öğrenmeler yazının bulunuşuyla mı tarih oldu Werther, yoksa İsa’nın doğuşuyla mı. Bazen Adem ile Havva’ya çok kızıyorum. Anlık irade eksikliği bugün 6 milyar insana neler yaşatıyor.. İnsan olmak bir sanat olmalı. Ve Güzel Sanatlar’da bunun da eğitimi verilmeli bence.
Ah canımın içi,
’üç’ dün senin için ne demekse, bugün benim için de ’o’ demek...
Hasretle gözlerinden öperim.
Selametle...