4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1126
Okunma

Benim aklımın ermeye başladığı çağlar, çok erken idi.
Bebektim, Babamın kucağında idim.
Of! Of! Of! Yanıyordum, çok canım acıyordu.
Tüm vücudum, yanık ilaçları ile kaplı, bir akşamüzeri;
Babacığımın kucağında, arka bahçemizin çitleri uzantısında, ileri geri devamlı, gidip gelmekteyiz,
Nasıl mı yanmışım?
Evde, emekleyerek gidip, mangalın üzerindeki, kaynar su dolu koca kazanı üzerime.
Annem nerede idi?
Bir buçuk yaşımda idim. Olayı hala, hissederek hatırlıyorum.
Geçti bu yanık acısı, izi bile yok.
Yine aynı yaşın, ikinci yarısında, gece uyanıp, süt istiyorum, acıkmışım.
Anneme uzanma çabasındayım.
Lakin rahatsız etmişim, bir küçük tekme yiyorum, bir daha bir daha!
Babacığım uyumuyormuş. Anneme diyor ki: Bana Mushaf’ı ver!
Mushaf veriliyor. Öpüyor Mushaf’ı.
Diyor: Yarın seni bu evde görürsem öldürürüm.
Ertesi gün, Anne yok.
Yakın bir tarihte de boş oluyorlar.
Üstelik de, yine hamile imiş.
Sevgili erkek kardeşime.