6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
678
Okunma

Evet, çok gürültü çıkaracaklar ki kendilerini, olandan fazla göstermek için. Sayıları az da olsa köşeleri kapacaklar ki, köşe kapmaca oynamak için. Onlar köşelerde köşe kapmaca oynamayı severler. Toplumun içine giremezler, çünkü saygınlıkları yok.
Onların tek saygınlıkları ve destekleri birbirlerine karşı, İnançlarına göre birbirlerini tutmazlarsa düşecekleridir. Buda çok doğru gözlemlenmiş bir olaydır.
Bunun yanı sıra Türkiye devletini, Türkiye devletinin kurucusu Atatürk’ü ve onun yaptığı, çağdaş ülkeler seviyesine çıkmamız için yapılan devrimleri sevmiyorlar sevmediklerini söylüyorlar. İran cumhuriyetinin kurucusu humeyni’yi çok sevdiklerini söylüyorlar. Bu sözlerinden dolayı da haklarında dava açıldığını öğrendiklerinde, İran vatandaşlığı yerine Kanada vatandaşlığını seçiyorlar.
Sen istediğin yere çağır ve davet et veya kendini davet ettirmeye çalış gelmezler ve davet etmezler. Onların beyinleri boş bilgilerle doldurulmuş “beyinleri yıkanmış” insanlar.
Onlar “beyinleri yıkanmış” insanlar.
Beyinleri yıkanmış insanlar olmasaydı Atatürk’ü yerip, Humeyni’yi övmezlerdi. İran vatandaşlığını seçmesi gerekirken, kanada vatandaşlığını seçmezlerdi. Bunların bu güne kadar yaptıkları tek şey “at çamuru izi kalsın” türden siyaset yürütmek.
Fatih Altaylı bir röportajında kanada vatandaşı olan türbanlı kadına soruyor. “Sen Atatürk’ü sevmiyorsun, Ama bizler bu gün Atatürk’ün sayesinde bu topraklarda özgür yaşıyoruz. Atatürk olmasaydı bu gün bu topraklar İngiliz sömürgesi olacaktı öyle değil mi?” sorusuna hiç duraksamadan “Belki bu gün İngilizler burada olsalardı bizler daha özgür olurduk” demesi.
“Beyinleri yıkanmış” kemikleşmiş düşünceler ve duygular içerisinde hareket etmek değil midir de nedir bu durum? 1919 yılında da aynı zihniyeti savunanlar vardı. Onlar satılmışlardı beyni yıkanmışlardı. O günkülerle bu günküler arasında ne var? Sadece kocaman bir hiç, beyin boş, fikir yok. Manda ve himayeyi kabul etmek isteyen zihniyet değil de nedir, bu durum?
Dün de şoven duygular savunuldu din kullanılarak Kürt milliyetçiliği adına, isyanlar çıkartıldı, isyanlar vardı. Bakıyorsunuz bu günde aynı fikirler savunuluyor, Amerika’dan görkemli bir bina içerisinden yazılmış kitaplarla, ılımlı İslam adı altında hoca efendilerinin seslendirdiği hazırlanmış CD’lerle.
Dün şahittir Sait Nursi’ye…
Bu günde şahit olmaktadır ve ileriki günlerde şahit olacaktır Fetullah Gülene.
“Ey Türk gençliği”
Yukarıda sayıları az dedik.
Köşe başlarını tutmuşlar dedik.
Az sayılarına rağmen, bu köşelerde oynanan oyunlar senaryolara dönüştü. Yakında gösterim de yeni filmler izleyeceğiz başrollerinde APO ve adamları.
Hadi sende oradan deme. Göreceğiz ve gösterecekler.
TV kanallarında ki dizilere baktığımızda on kareden dört tanesi devlet taraftarı gösterilerle, altı tanesi de devlet aleyhtarı sahnelerle dolup taşar oldu. Sokaklarda açık açık söyleyemediklerini ekranlar aracılığı ile rahatça söyleyerek 70 milyona duyurur oldular. Bu benim düşüncem, sizleri bilemem ama dağdakilere de taktik vermiyorlar mı?
Bizlerde bu filmleri izleyip normalmiş gibi görüyoruz, normaldir demiyoruz ama normaldir dedirtiliyoruz.
Uzun lafın kısası NORMALLEŞTİRİLİYORUZ!...
İşte gösterim de yeni filmleri izleyeceğiz başrollerinde APO ve adamları.
GÖRECEĞİZ.
“Ey Türk gençliği”
Ünlü Türk düşünürü Nihal Atsız, “ Türk Gençliği Nasıl Yetiştirilmelidir?”adlı makalede bakın nelere dikkat çekiliyor.
“Dünya bir devler ve kahramanlar ülkesi olmağa doğru gidiyor. Bir yandan çok nüfuslu, akraba milletleri de kendi topluluğu içine alan devletler kurulurken bir yandan da kendi illetlerinin şan ve şerefi uğrunda hayatlarını hiçe sayan, bile bile yüzde yüz ölüme atılan kahramanların çoğaldığını görüyoruz. Artık ferdi hürriyet içinde biraz gayri ahlaki ve oldukça gevşek bir hayat yaşayan fertlerden mürekkep millet örneğine dünyada yer kalmıyor. Yüksek ahlaklı, dövüşçü, disiplinli ve fedakâr milletlerin devri başlıyor. Milletlerde insanlar gibi bazen tembel, bazen verimli zamanlar geçirebilirler. Fakat fertlerin hayatında olduğu gibi milletlerin hayatında da en doğru hareket tarzı, çalışarak, dövüşerek, fedakârlık yaparak bir ülkü ardında koşarak geçirilen hayattır.” Der.
Ben buradan haykırıyorum!..
Türk ulusunu normalleştirme çalışmalarına hayır.
Türk ulusunu ve Türklüğü küçük düşürecek, gösterime hazırlanan filmlere hayır diyorum.
Ey uyuyan dev;
1919 ruhuyla bunları söylüyor ve savunuyorum. Vakit geç olmadan uykudan uyan, titre ve kendine dön. Vakit uyuma vakti değil.