3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
739
Okunma

Geceler, karanlık geceler... Soru işaretleri ve kasvet; umutsuzluk ve hasretlerin doruğu... Bunalım oluğu, korku soluğu, yıldızların yalnızlıklar içinde boğulduğu, kimsesizlikler bolluğu geceler...
Dışarı baktım penceremden. Pencerem epey yüksektedir, sekizinci katta tam. Bir de tepeşehrinin tepelerinden bir tepede olunca bu yüksek bina, bakınca senin semtini görebildim. Hayal meyal... Yoksa gerçekten de hayal miydi?
Bir değişiklik var bu sefer ama... Şu parlak şey... Hmm...
Ay her gece orada mıydı?
Yok yok... Bence bu sefer bir değişiklik var!
Buldum!
Belli ki sen de ona bakıyorsun ve parıltısı ondan geliyor bu ayın. Senin güzelliğinin parıltısı yansımış kapkaranlık, kurak, bir damla suya, hayata muhtaç topraklarına. Ve sonra tunç rengine bürümüşsün onu.
Hani nerede, güneş falan yok! Kimse kandırmasaın beni, olsa olsa kraliçemden, aynaya bakınca bana bakan, kalbimi yakan silüetten geliyor bu ayın parlaklığı. Alelade bir etten değil ama, gönül yücesi bir bileşimden...
Güneşimden...