24
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2354
Okunma

Maziyi hatırlamak güzeldir.
Eskiyi...
Hayatın dün de kalmışlığını, kırıntılarını...
Yaş ne olursa olsun, güzeldir...
Maziyi hatırlarken, herkesin yaşamında iz bırakmış, güzel birkaç anısı vardır, hayata dair...
Henüz daha çocukken, odanın içinde, büyüklerimizi bezdirdiğimiz o hınzırlıklarımızı unutmak istesek de, unutamayız mesela...
Ergenlik çağındaki, hayatı henüz yeni yeni tanımaya, bellemeye çalıştığımız, kendi bedenimizle ve boy aynalarıyla; sivilce yok etme sendromlarına giriştiğimiz o tuhaf, ve bir o kadar da çetin geçen cephe savaşlarımızı yada...
Geçmişin birer hatırası gibi, hafızamızın bize çoğu kez ihanet etmediği bir yerde saklı dururlar çoğu kez...
Bütün yaşanmışlıklar güzeldir aslında...
İçinde mutluluk varsa eğer...
Hangimiz yaşamadık ...?
Hangi birimiz büsbütün unutur..?
Ben unutmam, unutamam da...
Mahallemizde, kendi yaşıtımız olan Dişçi kalfası Nevzo’yu...
Buz kemiren Veyselo’yu
Koçer Reşo’yu
Haciyo’yu...
Güvercin hastası Eno’yu ve diğerlerini...
Garip yaşamımızın garip karakterleriydiler sanki...
Hangimizin yaşamı tuhaf değil ki...?
Maziyi hatırlamak, kendimizi hatırlamaktır oysa...
Çocukluluğunu, delikanlılığını ....
Geçmişimizle, hatıralarımızla beraber bizde yaşlanırız.
Aynı kaderi paylaşmak gibi ...
Anılarımız, onların kahramanları, gün gelir hafızamızın o bize hiç ihanet etmeyen bir yerlerinde öylece saklı dururlar çoğu kez . Çocukluğuma gidiyorum şimdi...
Gözümün önünden sisli bir perde beliriyor o zamana atan...
Mahalleye gidiyorum, bizim mahalleye...
Bir inşaat için bırakılmış ama hiçbir zaman yapılmayan inşaatın taşları..
Orta yerdeki taşlara, sahanın...
Yağmur, her yağdığında, küçücük bir göle dönüşüveren sahamıza...
Sahanın karşısındaki küçük kulübemsi bir evde Eskimo satan Fazile teyzeye...
Su pompası caddesi üzerinde, büyük havlusu ve gece gündüz dadandığımız taşlarla elmalarını düşürdüğümüz Hacı Hüseyin amca...
Ah amca ne çektin bizden sen...
Her sabah Pazar çantasını koluna geçirip, futbol sahamızın içinden, bizden intikam alırcasına geçerdi. H. Hüseyin amcamız. Her geçtiğinde elindeki tütünü ıslatıp sararken, çektiğimiz şut darbeleriyle fırlardı sigarası sahanın bir yerine Hüseyin amcanın. Anlamını bilmediğimiz, kendine özgü küfürlerini savurur. Peşimizden koşardı sonra...
Ne günlerdi o günler...?
O günlere gidesim geliyor. Bazen zamanı ışınlayıp, çocukluğumuza, o mahalledeki orta yerinde duran ve cansız bir fotoğraf gibi duran hayatın içine karışmak geliyor içimden çoğu kez...
Oluyordur sizinde belki...
Gündüz, top sahası olarak kullandığımız sahamızda, ne hatıralar bıraktık oysa...
Üzüntülerimizi, mutluluklarımızı...
Aşklarımızı ...
Çok şeyi...
Her daim sarhoş, ama bir o kadar da sevecen, dürüst Yavuz abi geliverdi aklıma şimdi...
Zenginken fakir oluşunu...
Durumu iyiyken, insanların onun etrafında nasıl pervane olduğunu, durumu kötüye gidince, insanların ondan nasıl birer birer uzaklaştığını, o öykümsü bir üslupla anlatırken onu dinlerken nasıl kendimizden geçtiğimizi hatırlıyorum şimdi...
Hayatın ne kadar acımasız olduğunu, kendi yaşamından örnekler vererek hayata karşı dersler edinmemizi sağlardı Avni Abi ...
Ayaklı bir öykü gibiydi sanki...
Sayfalarını her çevirdiğinizde başka bir hayat başka bir karakter çıkardı karşımıza anlattıklarında ....
Müthiş bir keyifle onu okumaya, dinlemeye dalardık ...
Güzeldi...
Bütün yaşanmışlıklar, içinde mutluluk varsa güzeldir...
Ne varsa hayata dair...
Maziyi hatırlamak kendimizi hatırlamak, hatırlatmaktır belki de...
Aynı kaderi paylaşmak gibi belki de...