0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
752
Okunma
Kocakarı 6 saattir aynı sandalyede, gözlerini oynatarak izliyor, ayrıntıları kaçırmadan. Yaş geçmiş- iş bitmiş. Huysuzluk ruhuna işlemiş. Vıdı vıdı ile kızını dolduruşa getiriyor. Menopozun silkintilerini en ağır yaşayan kızını. O da kocakarı olmuş aslında. Neredeyse çırçıplak fır dönecek terasta- bahçede. Bir elinde süpürge birinde hortum terör estiriyor karabiber, begonvil, okaliptüs yapraklarına. Eğiliyor belden kırma süperpoze gibi. Her süpürge sallayışında yerçekimine esir olmuş amorf memeleri, rengi solmuş,kendini salmış dekolte penyenin içinde kavga edercesine, birbirine çarpıyor. Yetersiz ve güçsüz hissediyor kendini. Terliyor yerli-yersiz. Afakanlar basıyor yerli- yersiz. Uzakta oğulları var. Telefonla dolduruşa getiriyor onları. Birilerinin üstüne saldırsalar bir ohhh diyecek. Rahatlayacak biraz.
Torun ortalıkta. Ele avuca sığmıyor. İlköğretimde. Eline ne geçirse seslice etiketini okumaya çalışıyor.
Evin adamı sıcak bir yaz gününde yığılıvermiş betona yıllar önce. İlk yardım, acil servis, ambulans. Gidiş o gidiş. Ev, ev sahibine yani hanıma kalmış. Anası ve torunuyla yaşam sürmeye mahküm.
Çocuğun anası yani gelin, sığamamış eve. Postalanmış baba ocağına. Garibimin gıgı çıkmadan kopmuş yavrusundan. Yıllardır adı bile unutulmuş.
Siyah saçları belinde, yumuşacık yüz hatlarını delip geçiyor velfecri okuyan gözleri küçük kızın. Menopoz azgını babaanneye anne, nineye anneanne diyor artık yalan olduğunu bile bile. Tazecik yüreği dağlanmış defalarca. Gaddar ve acımasız tavırlarının altında sindirilmiş sevgi, bir yanardağ bekleyişinde sanki.
Üç dişiden oluşmuş bir aile. Dört kuşak. Biri kayıp. Şimdi Köroğlu dağlarının eteklerinde yüreği cayır cayır yanıyordur gelinin.
Bir evde üç kişi. Başlayan, sürdüren, bitiren üç dişi.
Çin işi, Japon işi, Türk işi.
Aslında dünya hali, kimlerin-kimlerin hali.
16 yaşlarında kara-kuru delikanlı, ot biçiyor sabahtan akşama kadar. Konuşmuyor kimseyle. Yediğini-içtiğini de gören yok. Okuması-yazması da yok. İşte tırpan, işte ot demiş birileri. Biç, demiş birileri. Doğulu 42 kardeşten biri ot biçiyor, bir zamanlar İonyalıların şaraplık üzüm yetiştirdiği çoraklaşmış topraklarda.
42 çocuğu 4 kadın doğurmuş doğuda.
4 nesil bir meyve vermiş batıda. Yuvalar darmadağın.
Siyah saçları belinde, gülümsüyor sevgi açlığıyla küçük kız.
4 kadın 42 kardeş doğurmuş.
Kara kuru oğlan ot biçiyor suspus. Karın derisi sırtına yapışmış.
Çin işi, Japon işi, Türk işi.
Dünya hali, ülke hali.
Bunu bilen 2 kişi. Biri erkek-biri dişi. Ben değil elbette.
Familya? Ne familyası?
Bitkilerde familya, hayvanlarda familya, insanlarda familya.
Aile. Ne ailesi. O da neyin nesi.
Dört bir yana dağılmış ailenin her üyesi.
Ne ailesi.
Hepimiz kardeşiz.
42 kardeş, 70 milyon kardeş. 900 milyon kardeş, 6 buçuk milyar kardeş. Dedemiz Adem. Ninemiz Eva, pardon Havva.
Ana rahminden kardeş, baba tohumundan kardeş, ırktan- dinden kardeş, Adem ile Havva’dan kardeş.
Kardeş.
Kardaş.
Karındaş.
Aynı karından çıkma mıyız yani.
Hepimiz kardeşiz. Karın kardeşi, tohum kardeşi, ülke kardeşi, din kardeşi, dünya kardeşi.
Eeeee.
Kimi becereceğiz.
Kimi soyacağız.
Kimle savaşacağız.
Bu kardeşlik fikrini sevmedim. En azından uygulama alanı kesat.
Ben karındaşa kardeş derim. Kardeş değil İNSAN olmayı yeğlerim.
Hepimiz kardeşizzzzz! ! !
Nahhh. kardeşiz. Yalan böylesine pervasız olamaz. Bile bile, gözünün içine baka baka yalan.
Hepimiz kardeşizzzzz.! ! !
kardeş sözcüğüne bu kadar ağır hakaret edilmesi suçtur bence. Savcılığa ihbar ediyorum. Vatan hainlerinin peşini bırakmaz savcılar. Dile zarar vermek de vatan hainliğine girer bence.
Sav; tez, iddia, öneri…gibi bir şey.
Savcı; iddia eden, öneren, ileri süren… gibi bir şey.
Bence savunan olmalı, hem de doğruyu savunan olmalı.
Ama o kadar da önemli değil. Savcı iddia eder. İddiası doğru olmasa da olur. Eğri de olur.
Yargıç doğruyu bulmak durumunda nasılsa.
Yargıç … ne büyük laf. Ne büyük sorumluluk. Yargıçlar kim bilir ne değerli insanlardır. Peygamber gibi adil… doğruyu bulamadıkları da olur mu acaba. Öyle ya o da insan. Bir de beşer şaşar demiş atalarımız.
Beşer şaşar, yargıç şaşamaz. Yargıya varır. Karar verir. Uygulanır. Kelle uçar. Geri dönüşü de yok üstelik. Uçtumuydu kelle geçmiş ola.
Bence yargıç hata yapmaz. Yapamaz….
Küçük kız fırfırlı eteğini çekiştiriyor. İki eliyle, siyah uzun saçlarını silkeleyerek kabartıyor. Galiba oğlana kur yapıyor.
Oğlan ot biçiyor. Başı önünde. Başını değil göz kapaklarını kaldırarak kızı izliyor çaktırmadan. Galiba hoşuna gidiyor.
42 tohumdaştan biri ve 4 nesilden arda kalan öteki. Biri doğudan biri batıdan.
İki çocuk. Ufacık tefecik.
Secaatini arzedenler sirkarini ifşa ederken, devrimler evrimleştiği oranda yerleşiyor.
Var olanlar, var oluşun potasında eriyip kendi kalıplarına dökülmüşse var oluyorlar.
Saygılar
i.durmuş