Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
uzungemici
uzungemici

CEBİR DERSLERİ

Yorum

CEBİR DERSLERİ

13

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1543

Okunma

CEBİR DERSLERİ


Annem o son sonbaharın telaşlı yağmurlara ev sahipliği yaptığı sabahının çok erken saatinde ablamı giydirip - kuşattı, tuttu elinden bindi şirket-i hayriye’nin baca numarasını şimdi hatırlayamadığım yandan çarklısına kayboldu Sirkeci yönünde.

Annemin; babamın nöbette oluşundan yararlanan daha kararlı, özgür ve cesur kıldığı ses tonunun yüksek volümünden anladım ki bir gece önce ablamı, babamın nöbette olmasından istifade ile Tomas Fasulyeciyan’ın tiyatro kumpanyasına götürecek yarın sabah. Nasıl olsa en azından iki gün daha gözükmez babam ortalarda. Hesaba göre nöbetin bir günü, buna ilaveten nöbet uzadı adı altında Pangaltı’da madam Despina’nın evindeki kaçamağın da bir günü var ki. Rahatlıkla tüm kayıt işlemlerini tamamlar, Fasulyeciyan’ın programına uygun düşerse ablamın ilk provasını bile izler. Sonra da vakit rahatlığı içinde Şehzadebaşı’ndan Süleymaniye’ye, oradan Mercan’a düşüp Namlı pastırmacıdan yüzelli-ikiyüz gram pastırma alır, mısır çarşısında dolaşırlar; evimizde eksikliği bilinen ne kadar ot, çiçek vesair nebatat varsa ondan şu kadar bundan bu kadar toplar ve Sirkeci’ye vapurun ezberlenmiş hareket saatinin on – on beş dakika öncesinde vasıl olunur. Eğer birde cesaretini toplayabilirse çantasının o gizli cebinde özenle sakladığı hanımeli cıgarasının narin ve incecik bedeninden masmavi bir akşam dumanı savurur, ablam sade gazozunun içindeki sakız leblebilerini sayarken.

Ama evdeki hesap, çarşıya uymama geleneğini sürdürmeye devam edecekti. Ve bunun hesabı da hep atlanıyordu.

Gerçi Sirkeci-Üsküdar vapuru annemin hanımeli’ si son nefesini vermeden yanaşmıştı rıhtıma ama babamın da evimizin kapısında çizmelerini gıcırdatan at arabası; annemle ablamı Sirkeciye götüren baca numarasını bilmediğim sabah yandan çarklısı belki tam yanaştı-yanaşacak iken Sirkeci rıhtımına şaklatıvermişti kırbacını.Babamın nöbeti uzamamıştı.

Babam; annenle ablamı evde bulamayınca çok kızdı. Bana sordu nereye gittiklerini. Duyduklarımı söyledim. Daha çok kızdı. hem anneme hem de Despina’ya ağıza alınmayacak küfürleri gözlerinden, şakak kemiklerinden, masaya vurduğu yelkovan yumruklarından mitralyöz gibi sıralayıp durdu. Sonra, benimle hiç konuşmadı hatta yüzüme bile bakmadı. Arada kalkıp pencereye yöneliyor, gözlerini Sirkeci yönüne doğru kısarak dikiyor sonra tekrar gelip masaya oturuyor ve yelkovan yumruklarını masaya sıralamaya devam ediyordu.

Derken; akşam daha da çok erken kararıverdi. Yandan çarklı iskeleye yanaşırken salıverdi kapkara dumanlarını Üsküdar’ın belki de bizim gökyüzümüze. Babam yandan çarklının geldiğini anlayınca koltuğunun yönünü evimizin giriş kapısına doğru çevirdi, oturdu ve gözlerini kısarak bu kez kapıya dikti ve beklemeye başladı.

Başımı ellerimin arasına aldım. Çalışmakta olduğum cebir dersleri kitabım masamın üzerinde idi. Başım ellerimin arasında, gözlerim açık, yüzümü kitabıma bastırdım. Kitabın kapağında ne yazdığını bilmesem bu kadar yakından bakınca okumak mümkün olamıyordu ve bir şeyleri daha iyi okumak, daha iyi görmek ve daha iyi de öğrenmek için daha uzaklarda yer almanın (ama en arka sıralarda değil) daha doğru olacağı gibi bir hayat dersini bu akşam alıp yaşam felsefesi sepetime yerleştirdim. Başım ellerimin arasında,

Yüzüm kitabıma neredeyse yapışmış, gözlerim açık, cebirde dolaşıyorum sisler arasında bir sabah gölünde kürek çeker gibi.

Birden annemle ablamın telaşlı ayak seslerini duydum. anlamış gibiydiler babamın geldiğini. Ayak seslerinin telaşlı ve bir o kadar korkulu adımlarla evimizin kapısına doğru yaklaştıklarını, kapıyı yavaşça açtıklarını, babamın koltuğundan doğrulduğunu, annemle ablamın ayakkabılarını çikarip ellerindeki küçük paketleri sessizce portmantonun üzerine bırakırken yan gözle babamı izlediklerini görmedim ama duydum, hissettim ya da. Ve babamın elini beline attığını, uzun namlulu ve toplu tabancasını annemin üzerine doğrulttuğunu, sonra dört el silah sesini, kan ve barut kokusunu, ablamın çığlıklarını.....

Koşuyorum, ablamın çığlıkları peşimden geliyor. Ve iki el silah sesi daha. çığlıkları duymuyorum artık. Koşuyorum, Tunusbağı’ndan Bağlarbaşi’na doğru. Dört bir yanım yemyeşil . mevsim şartlarının aksine. adını bilmediğim binlerce kır çiçegi.

CEVAT ÇEŞTEPE

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Cebir dersleri Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Cebir dersleri yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
CEBİR DERSLERİ yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
nur49
nur49, @nur49
13.6.2021 00:56:06
O kadar gerçekçi ki, ne zaman okusam tesirinde kalıyor, bu muhteşem kaleme hayranlık duyuyorum... Siz hep yazın... Sevgi ve saygılar...
Art Yar
Art Yar, @art-yar
25.3.2008
içim yandı,

bir sanat aşkı başlamadan bitti,

ve nice yetenekler kendilerini tanımadan yok oluyorlar dedirtti,

final farklı bitsin isterdim masallardaki gibi ama gerçekçi olmuş

tebriklerimle.
İlkerpamukcu
İlkerpamukcu, @lkerpamukcu
31.1.2008
Kalemin anlatım gücünde yaşayıp kendini sokağa atan delice koşan siz misiniz, ben mi?
saygıyla usta
laledevri
laledevri, @laledevri
31.1.2008
aslında hiç yabancı olmadığımız bir hayat öyküsü.nedense o tabanca bele takılınca erkekler,daha bir erkekleşir,daha bir babalaşır.
sadece bir gezinti sevdasına düşen ana kızın,döndüğünde vahşice ve acımasızca katledilişi.gerçekten büyük suç.ne işleri var değil mi,dışarda ,orda burda.tabi baba haklı.en iyisini yapmış.vursun takır,takır.

bilemiyorum,anlayamıyorum.silah taşıyan biriyle evli olmak,yaşamak cesaret isteyen bişeydir.bende galiba bu yüzden çok cesurum.artık silah evin bir ferdi oluyor.bazen erkeğin gözünde ailesinden bile ileri geldiğini,arkadaş ve iş çevremizde görüyorum.
yazık,yazık.ibret verici bir hikaye.keşke sonu daha farklı bitseydi.
şunu herkes bilmeliki;basit bir olay yüzünden,erkeğin o çok güvendiği delikli demiri,kendinden zayıf birine,hele bir kadına yöneltmesi,acizliktir.
bazen köşe bucak saklanır silah,acaba kavga edince kafama yine dayayacakmı diye sürekli diken üstünde yaşamak kadar bıktırıcı birşey yoktur.
bu yüzden benim hakim olduğum bir aletin,bana zarar vermesi ihtimalini unutmak en iyisi.böylece kullanmayı düşünen acizde karşısındakinin cesarretinden korkar.
bu en büyük erkekliktir.

tebrikler şair dost,şiirde olduğu kadar,öyküde de çok basarılısınız....
kardanadam
kardanadam, @kardanadam
31.1.2008
ilgi ve hayranlıkla okudum
övgüler yetersiz kalır
bu güzel sayfan için
Teşekkur ediyorum
Sevgiler
MENEKŞELER
MENEKŞELER, @menekseler
31.1.2008
Anılarda yolculuk yaptırdı öykünüz
Tebrikler
Alev ERSÖZ
Alev ERSÖZ, @aleversoz
31.1.2008
hüzünlü olsada keyifli okumlardayım..
film sahnesi gibi canlandırmak istedim aklımda anlatınlanları ..
zaten okurken gizli kahramanları olmuyormuyuz bizlerde..
devamını okumak isterim dalda asılı kalmasın efendim

tebriklerim büyükçe iliştirdim sayfanın köşesine...
***sevgilerimle***
saba35
saba35, @saba35
31.1.2008
Çarpıcıydı...

Yedi tepeli şehre 1945 yılında veda eden şirket-i hayriye gemisinin o unutulmaz atmosferini ve o günlerin havasını soluduk bu hafızalara kazınan dizelerle...

kutluyorum...

Sevgi ve Saygı ile...
kırmızı_siyah, @kirmizi-siyah
31.1.2008
güzeldi..

teşekkürler paylaştığınız için.
Canan Onuş
Canan Onuş, @ceynan
31.1.2008
Elimde hikayeniz, satır aralarında gezerken İstanbulun
geçmişinde yaşadım, aniden çalan bostancı vapurunun sesiyle irkildim, günümüze döndüm. Kesif bir hüzün vardı yazılanlarda muhteşemdi.
Bedri Rahmi Eyüpoğlu ve daha nicelerini, hatırlattı bana
Roman tarzını niye düşünmüyorsunuz, bu hikayeyi kaleme alabilen bir kalem o tarzdada başarılı olur kutluyorum sizi ve kaleminizi.
Saygılarımla...
Olgun Ekinci
Olgun Ekinci, @olgunekinci
31.1.2008
Öyküyü keyifle okudum ve kurgu diye sesli düşündüm, sonundaki melodramdan dolayı...
Öğrencilik yıllarımın geçtiği İstanbuldada mini bir gezinti yaptırdı öykü..özellikle Şehzadebaşı, Mercan...şirket-i hayriyede tebessim ettirdi o yıllardaki isminden dolayı..

Zevkle ve tebessümle okudum...

Sevgiler..


Nöbetçi Şair
Nöbetçi Şair, @nobetcisair
31.1.2008
hüzünlü bir öykü...kutlarım dostum
yazmak sana yakışıyor...seni okumanın
ayrıcalığını yaşıyorum
alisevket
alisevket, @alisevket
31.1.2008
öykü bazen böyle yazılmalı,bir anı havası içinde
dil sade,akışkan ve yorgunluk vermeyen bir ahenk içinde
kişiler anlatım akışkanlığı içinde zaman ve mekanle tam bir
bütünlük içinde.
sizi kutluyorum.okurken insana tat veriyor
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL