15
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1400
Okunma
Yoğun bir öğleden sonrasını yaşayan banka,sabahtan beri faturalarla uğraşıp kafası karışmış memurların kullandıkları bilgisayar sesiyle ve artık saatlerce sistemin yavaşlığı yüzünden beklemenin sabrı tüketmeye başladığı insanlar ise bıkkınlık ifadeleri,oflama puflama sesleriyle doluydu.
Az ilerde delikanlının yer verdiği genç kadın 3-4 yaşlarındaki oğluna sertçe çıkıştı onu utandırmak istercesine.
- Tamam oğlum.Anladık.Üşüdün.Faturayı ödeyemezsek sen o zaman göreceksin üşümeyi...
Biraz da memurların daha hızlı çalışmasını istediğini belirtiyordu.
Muzipçe gülümsedi siyah kürklü ortayaşlı hanım..
-Kızım sana söylüyorum,gelinim sen anla diye fısıldayıverdi yanındaki genç kızın kulağına.
Gülüştüler...
Saat ilerliyor,mesai saati bitimine yaklaşıyordu kadranlar.
Herkesin elinde sıkmaktan buruş buruş olmuş,kenarına notlar düşülmüş sıra numaraları da olsa kimse güvenmiyordu rakamlara.
Gözler hep tekrar tekrar geziniyordu bir avuçtaki,bir de en tepeden kırmızı sinyalle yanıp sönen numaralarda.
Sabrının son haddinde bir yaşlı bey bastonunu dayadı memurun cam kenarına..
Sordu.
-Ne zaman vakit bize gelecek be hanım kızım?
Yok mu bunun başka kolay yolu? Hanımdan azar işiteceğiz vallahi neden geç kaldın diye?
Yaşlı adamın yaptığı espri banka sakinlerinin sinirlerini az da olsa gevşetmiş,memuru da bir o kadar sinirlendirmişti.
Bulunduğu konuma güvenerek birden,günün stresini de katarak çıkışır gibi yaptı sinirli sinirli.
-Beyamca herhalde özel işimizle uğraşmıyoruz. Sistem yavaş biz ne yapalım.
Adamcağız bu cümleyi duyunca bozuldu bozulmasına ama,toyluğuna verdi yüzü makyaja bulanmış kızı yaşındaki memurun bilmişliğini.Ses etmedi.
Sırasını beklemeye devam etti.
Kimse de tepki gösterecek hal kalmamıştı.Yüzler asıldı...Herkes yeniden oflamaya ve numaraları kontrol etmeye daldı.
Telefonda evde sohbet eder gibi bir gülüp bir söyleyen genç kız da sinirleri germişti iyiden iyiye..
Ağzını yaydıra yaydıra canımlı cicimli konuşmasından karşıdakinin, cilve yaptığı nişanlısı ya da flörtü olduğu belliydi.
Konuşma uzun sürünce ters ters baktı herkes.
Kız aldırış etmeden planlar kurmaya çalışıyordu telefonda.
-Yok şekerim olmaz .Valla izin alamam evden.Babam bacaklarımı kırar.
-aaaaa. Israr etme ama bak ben seni çok seviyorum hayatım.
-Olmaz şimdi.Söyleyemem.(kıkırdar)Borcum olsun sonra söylerim.
-Hadi öptüm hayatım...Byeeeee.
Neyse ki sinir bozucu telefon konuşması öptümlerle cicimlerle kapandı sonunda.Siyah paltolu,atkıya sımsıkı sarınmış pos bıyıklı adam ’sen benim kızım olsaydın değil gece,gündüz bile salmazdım’ diye geçirirken içinden.
Bu arada vakit ilerlemeye devam etmekte ve banka sakinleri artık sesli düşünmekteydi.
- bu fatura bugün mutlaka yetişmeli.
Diğeri:
- Bilsem bunca kalabalık olduğunu yarın gelirdim.Boşu boşuna izin aldım patrondan yarın yeniden vermez ki.
- Ne menem bişeymiş şu sistem dedikleri.Eskiden sistem mi vardı.Tıkır tıkır işlerdi bütün işler.
- Evde de bir damla yemek yok.Kocam kıyameti koparacak akşam.Anlamaz ki deyyus.
- Kimin umrunda saatlerce soğukta beklemişiz...
- Hep beni bulur zaten..Nereye gitsem orda sıra.Bendeki bedevi şansı...
Derken uğultular yükselmiş,memurlar hepten çileden çıkmışlardı.
İşlerini yapmanın sorumluluğu bir yandan artık sabırlarının son kırıntılarını da harcamış banka sakinlerinin serzenişten,öfkeye dönüşen cümleleri bir taraftan elektriklenmeyi artırıyor,sistem denen şey inatla yavaşladıkça yavaşlıyordu...
Ve olacağı buydu dedirten şey kabus gibi çöktü sinirlerin üstüne...
SİSTEM ÇÖKTÜ.
o gün yapılan bütün işlemler altüst olmuş,yapılacaklar ise çoktan unutulmuştu.
Yaşlı adamın kalbi dayanmadı bunca sıkıntıya.Bir yandan memurlar birbirlerini suçlarlarken,öte yandan bankadakiler faturaları unutmuşlar,yaşlı adama ambulans çağırma telaşına düşmüşlerdi.
Dışardan kargaşayı farkeden polis otosundan inen polisler bankaya çoktan girmiş ama bir türlü anlayamamıştı neler olduğunu.Her kafadan bir ses çıkıyor,herkes birbirini mes’ul tutuyor ve kendi derdiyle kendi yağında kavruluyordu..Arada bir kaç hiddetli karakolun yolunu tutmuştu bile polisin peşi sıra öfkelerinin kurbanı olarak..
Akşam oldu.
Mesai saati bitti.
Ne faturalar ödendi.
Ne yaşlı adamcağız kurtulabildi.
Bir şehit,bir sürü stres gazisi,otobüslerle,dolmuşlarla şehrin semtlerine taşındı,bankayı aratmayan kalabalıklarda.Boşa geçen bir günün ardından hayıflandı şehir sakinleri...
Bitkindiler...
İş yapmaktan değil,işe yaramayan konuşmalardan,yorumlardan,şehir hayatından,faturalardan,insanlardan,kalabalık alanlardan yorgun düştüler adımlarında..
Ve şehir yeni bir güne hazırlanmak için yıldızları örttü üstüne sabaha değin.
Stresler semaların altında gömüldü kaldı...