Bir kimseyi sahip olmadığı sıfatlarla övmek, onu kibarca yermek demektir. cemil sena
elçi34
elçi34

Son yirmi kişi

Yorum

Son yirmi kişi

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

613

Okunma

Son yirmi kişi


Kendimi tanıdığımdan beri insanların bakışını izliyorum yani;yedi yaşımdan beri.Birisi size baksa siz de ona bakarak karşılık verirsiniz.Size bakışı alaylı ise alaylı,tedirgin ise tedirgin bakarsınız .İnsanların bakışı kadar yüz ifadesi de önemlidir.Yüz ifadesi bakışların anlamlandırılmasını sağlar.Yedi yaşımdan beri insanların bu yüz ifadelerinin ne kadar da aynı olduğunu fark ettim.Sanki yüzyıllardır;Adem ve Havva’dan beridir ,insanlar kendilerine evrensel bir dil yaratmışlar.Bu dil herkesçe anlaşılabiliyor ve herhangi bir derdi açıklamada işe yarıyordu.Bu anlaşma sayesinde kızdığında kaşlarını çatma kullanılıyor,üzüldüğünde başını hafif sağa ya da sola eğip mağrur mağrur bakma yeterli oluyordu.İnsanlar işyerlerinde,evinde,arabasında,sokakta,okulda konuşmamaya yemin etmiş gibi bu dili kullanıyor ,diziler ,sinemalar bu evrensel dil ile yapılıyor ve tiyatrolar bu evrensel dil ile oynanıyordu.Bütün dünya insanları aynı dili konuşmanın mutluluğunu yaşıyordu.
Evde eşiyle oturan Ahmet de eşi Nirgül ile konuşuyor,mimikleriyle evrensel dilin ne kadar güzellik sağladığını anlatıyordu.Bu anlatımında yeri geldiğinde bir şeyler konuşmak istiyor fakat bir an duraksıyor,kelimeler ağzında düğümleniyor.Öylece eşine hiçbir şey demeden bakıyor.Sonra bir su rica ediyor,gözüyle sürahiye bakarak.O gece eşiyle oturan Ahmet daha sonra eşiyle konuşmadan bulunduğu kanepeye uzanıyor.Bir an gözleri kapanır gibi oluyor sonra tekrar açılıyordu.Daha fazla dayanamayan Ahmet kendisini uykunun büyülü dünyasına bırakıyor.Herkesin eskiden olduğu gibi konuştuğunu,insanların kızdığında bağırdığını,üzüldüğünde ağladığını görüyor.Seviniyor da buna.Eşinin ona” Seni seviyorum” dediğini duyuyor.Sonra bir de bakıyor ki eşi ıhh hhıhıı gibi ilginç seselerle yani evrensel dille uyandırmaya çalıştığını görüyor.Kalkıyor kanepeden ve yatağına doğru gidiyor.Rüyasının da etkisiyle iyicene korkan Ahmet bütün gece boyunca uyuyamıyor.Aklından gerçekten konuşma yetisini kaybettiğini geçiriyor.Aklını kurcalayan sorularla neredeyse kendisini unutacak kadar düşüncelere dalıyordu.Artık sabah olmuştu.Eşinin kendisini dün akşam uyandırdığı gibi ıhh hhıhıı …evrensel uyandırma sesleriyle uyandırdı.Bunu yaparken tıpkı eşinin dünkü yüz ifadesine bürünüyor ,o evrensel doğruluğu bir kez daha kanıtlıyordu.
Pencereden sokağa bakınca bile insanların ne kadar mutlu olduğu anlaşılıyordu.Bu insanlardan ayrılan yirmi kişilik bir grup çeşitli seslerle sokakta ağızlarından ses çıkararak yani Ahmet’in unuttuğu konuşma yetisiyle bağırıyorlardı.Yüzlerindeki evrensel dille de isyanlarını belli ediyorlardı.Bu yirmi kişinin taşıdıkları pankartlarda şunlar yazılıydı:
-Konuşmamaya son.
-Yaşasın,konuşan şiir okuyan halkımız.
-Yaşasın müzikli oyunlar ve yaşasın müzik.
-Artık konuşma vakti
…gibi pankartlar vardı.Şimdi Ahmet anlıyordu ki koca İstanbul şehrinde eskiden konuştuğumuz gibi konuşan topu topu yirmi kişi var.Bunu dün gece o karışık düşüncelerinin arasına getirmiş,ama sonra saçma deyip uyumaya çalışmıştı.Halbuki şimdi anlıyordu gerçeği,düşüncesinin doğruluğunu anlıyordu.Bir kez daha pankartlara baktı farklı olarak bir şey daha yazıyordu.
-Biz son yirmiyiz.
Bu sözün anlamını anlamamış olan Ahmet gülüp geçti.Nirgül’e işaret ederek camın arkasındaki göstericileri gösterdi.Aldırmaz bir tavırla baktı geçti.Sonra durdu ve birden az önce okuduğu pankart aklına geldi.”Son yirmi kişiyiz….”Durdu biraz düşündü,dayanamadı ve yine yatağına doğru yöneldi.Eşine uyandırmaması gerektiğini mimikleriyle anlattı ve sonra akşam uyuyamadığından derin derin uyudu.Bir ara eşi işten gelince uyandı,kapıyı açtı,tekrar uyudu.Sabah kalktığında eşinin onu uyandırmak için dürttüğünü fark etti .Ama eşinin uyandırmasında bir farklılık vardı.Eşinin yüzünde hiçbir ifade,mimik yoktu.Şaşkın şaşkın eşine baktı.Eşi de ona ikisi de mimiklerini kaybetmişti.Hemen dışarıya baktılar,saat on olmasına rağmen hiç kimse evinden dışarı çıkmamıştı ,hemen radyoyu açtı.Radyoda tüm dünyada konuşup anlaşabilen yirmi kişi olduğunu duyuyordu.Ama konuşamadığı ve mimiklerini unuttuğu için hemen eline bir kalem aldı ve yazmaya başladı.İlk zamanlar neye benzediği belli olmayan şeyle yazdı sonra şunları:
“Son yirmi kişiden biri ben olmadığım için…”deyip bitirdi.Ve hemen o yirmi kişinin bulunduğu yere miting alanına gitti.Miting alanı Ahmet’in evine yakındı.Ahmet o miting alanına saat ikide yirmi kişi gelince hemen onlara bu kağıdı uzattı ,karşısındaki yirmi kişi kahkahalarla gülüyorlardı.

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Son yirmi kişi Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Son yirmi kişi yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Son yirmi kişi yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL