Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
EMİNE SEVİNÇ ÖKSÜZOĞLU
EMİNE SEVİNÇ ÖKSÜZOĞLU

İNCİR AĞACI

Yorum

İNCİR AĞACI

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1159

Okunma

İNCİR AĞACI

İNCİR AĞACI

O yıl kuraklıktan dolayı topraklardan verim alınamamış, Yeşilköy’ün yemyeşil çayırları kahverengi toprağa dönüşmüştü. Yeşilköy’ün gurur kaynağı olan asırlık incir ağaçlarının yaprakları bile, sonbahar gelmeden dökülmesine neden olmuştu.

Daha kuraklığın yirmi yedinci gününde, Yeşilköy’ün topraklı yollarından geçen Kemal adlı genç bir ziraat mühendisi, tozlu yolda bir bakraçtaki suyu sürüye sürüye taşımaya çalışan yaşlı bir amcaya rastladı.
Arabasının camını indirip yaşlı amcaya seslendi:

- Sizi gideceğiniz yere kadar götürmemi ister misiniz?
Yaşlı adam,
- Sağ olasın evladım.
Arkasına dönüp, uzakta kalan evini işaret parmağıyla göstererek;
- Zaten bir şey kalmadı evladım, yolun çoğunu tamamladım.
Ve yüz elli metre kadar ötedeki büyük incir ağacını göstererek;
- Zahmet etme evladım, iki üç adımlık bir yolum kaldı, seni de yormayayım şimdi.

Ziraat mühendisi Kemal, yaşlı amcanın zorluk içinde taşıdığı bu bir bakraç suyu ne yapacağını merak edip, onu arkasından izledi. Yaşlı amcanın zorlukla taşıdığı bu bakracı, uzaktaki incir ağacına kadar sürükleyerek götürmesi çok etkilemişti genç adamı.
Daha sonra bu suyla oradaki büyük incir ağacını suladığını görünce, hem şaşırdı, hem de yaşlı amcayı duygu yüklü gözlerle izledi. Dayanamayıp yeniden yaşlı amcanın yanına gidip sordu.
- Bu incir ağacını sulamak için mi, o bakraçtaki suyu onca yolu sürükleyerek taşıdınız?
Yaşlı amca bakracı yerden güçlükle kaldırıp, içindeki suyun incir ağacının
her tarafına ulaşmasını sağlamaya çalışıyordu.

Kemal daha fazla dayanamayıp bir soru daha sordu,
- Zorlukla kaldırdığınıza göre, galiba bakraç ağır olmalı.
Yaşlı amca, genç delikanlıya gülümseyerek baktı.
- Bak evlat ben tam 87 yaşımdayım. Bu ağaç ise hayattaki tek dostum diyebilirim. Çok küçükken rahmetli babamla dikmiştim onu buraya. Şimdi bir çoğu hayatta bile olmayan arkadaşlarımla, ne oyunlar oynamıştık bu ağacın etrafında. Yorgun düştüğümüzde bu incir ağacının altına uzanıp dinlenirdik. Meyvesi olduğu zaman göreceksin sen bu ağacı. Adeta gelinlik kız gibi göz kırpıyor gelip geçene. Çocukken arkadaşlarımla koparıp yerdik meyvesini. Şimdi yiyemiyorum, ben şeker (diyabet) hastasıyım evladım, o yüzden meyvesi olduğunda incirleri toplayıp köydeki çocuklara dağıtıyorum. Onlar yiyince ben mutlu oluyorum. Çocukluğumu hatırlıyorum evlat. Bu ağaç kurursa ben ne yaparım?...
Ziraat mühendisi genç delikanlı, bu ihtişamlı incir ağacına uzun uzun baktı.
Deneyimli gözü, ağacın giderek kurumakta olduğunu gördü.
Yaşlı adam incir ağacında geçirdiği eski ve tatlı anılarını anlatmaya devam etti.
- Arkadaşlarımın ayakkabılarını alıp kaçardım, onlar beni kovalarlardı, fakat hiç biri beni yakalayamazdı. Bir ceylan gibi hızlı koşardım. Sonra da
bu incir ağacının tepesine çıkar, yapraklarının arasında gizlenirdim. Onların beni aramaları, hoşuma giderdi. Çocukken çok yaramazdım evlat. Herkes anneme şikayet ederdi beni, annemde beni dövdüğü ya da azarladığı zaman bu ağaca tırmanır, burada saklanırdım. Benim için öylesine büyük anılarla dolu olan, bu incir ağacı yanımda çok kıymetli evlat. Bir bakraç suyu evden buraya taşımamı ona çok görme.

Ziraat mühendisi genç delikanlı, yaşadığı bu olaydan, yaşlı amcanın anlattıklarından çok etkilenmişti.

Yaşlı amca ertesi gün elindeki su bakracıyla incir ağacına doğru giderken, ağacın çevresinde dört ya da beş işçinin çalıştığını gördü. Bakracı yere bırakıp işçilere doğru koşmaya başladı.
- O benim ağacım, bırakın arkadaşımı, o benim sırdaşım, can yoldaşım.
diye bağırdı.

İşçilerin başındaki adam kasketini çıkardı ve yaşlı amcayı başını eğerek saygıyla selamladı.
- Amcacığım ağacına kötü bir şey yapmıyoruz. Dün gördüklerimden dolayı çok etkilendim, senin için bu incir ağacının ne demek olduğunu biliyorum. Bu nedenle onu kurtarmaya geldik. Dün söylemedim ama ben Ziraat mühendisiyim. Ağacınızın köklerinin çevresinde kanallar açtık ve onları tankerimizin deposundaki suyla doldurduk. Bu güzel incir ağacını bol bol suladık. Anlayacağın onu suya doyurduk.
Yaşlı amca merak içinde,
- Fakat ben sizi çağırmadım ki evladım, kim gönderdi sizi buraya?
Genç adam saygıyla yanıt verdi.
- Bizi buraya gönderen kişi, adını söylemedi amcacığım.

Yaşlı amca, yeterli suya kavuşan arkadaşı incir ağacının altında oturup, onunla konuştu. Birden bire aklına dün sohbet ettiği, genç delikanlı geldi. Yaşlı gözlerle işçilerin binip gittiği kamyonun arkasından bakıp,
- Sağ olasın evlat, Allah seninde yüzünü güldürsün.


11. 05. 2006 / ANKARA


Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
İncir ağacı Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz İncir ağacı yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
İNCİR AĞACI yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL