2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1038
Okunma
Salıncakların kucakladığı bedenimi uçurduğu kadar, uçurmuyor hayaller artık. Saçlarımı teslim etmiyorum rüzgara. Ellerin değiyorsa gecenin karasına, yıldızlar yarenlik ediyor buhardan tutkularıma. Her şey iki cümle arasında ikram misali, aç ruhumda sindirilme çabasında.
Özlüyorum ki, yazılarla dans ediyorum notalar yerine. Özlüyorum ki, yokluk ihtimalini yakıyorum kaderimin yirminci, sekseninci ve yüz ellinci sayfalarından. Nutku tutuluyor söylemlerin, iş olsun diye para karşılığı sevişmelerin. Gece perdelerden ayaklarını çektiğinde, bir küçük kız olup şarkılar fısıldıyorum kıvranan saç tellerine. Yere düşen her bir parçasını öpüp öyle uğurluyorum lavabonun derinliklerine. Değme sakın güneşin tenine kum adam, bu yalnızlık kavurur ikimizi de...
Kitap aralarına sıkıştırıyorum göz yaşlarımı kurusunlar diye. Belki bir gün iki buket çiçeğe aranjman yaparım onları da. Dilinde çözülmüyor yakıcı tuzu ıslaklığımın, ve sen hala sesini duymuyorsun canhıraş ıslıklarımın.
Ömrüm ne kadar inan bana bilmeyi istemezdim. Her gün bugünmüş gibi daha çok içimdesin inan. Kokusu sende kalsın diye gittikten sonra, saçlarımı teslim etmiyorum rüzgara... Yalnızlığına katlanacak kadar büyümedim daha, Tanrı ne olur biraz sabır göstersin canıma...
Ve kum adam, ellerimin arasından aksa da zaman, tenine hareler çizeceğim. Dönüp arkana bakma, gitsem bile ben seni orada da çok seveceğim...
Yok zamanı ölüm saatinin. Gidersem hazırlıksız, bu kelimeler olsun mirasımdan senin payına düşenin...
Elif SEZGİN