3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1485
Okunma
Sercan’ın gidişinin onbeşinci günü esmer saçlarını arkaya topuz yapmış , kot pantolonlu beyaz gömlekli ve burnunun sağ tarafındaki piersing ile dikkat çekici 170 boylarında boyuna göre ideal kiloda genç ve güzel bir bayan buldu beni . Konuşmalarından Sercan’ın kız arkadaşı olduğu anlaşılsa da anlam veremediğim cümleler kuruyordu . Bir mantıksızlık vardı , beni çok iyi tanıyormuş gibi konuşuyordu . Ben ise konuşmalarının karşısında büyük bir şaşkınlık içinde olmama rağmen belli etmiyordum .
Herşey için çok üzgün olduğunu , bütün problemlerin 2012 de çözüleceğini ve bunu benim de bildiğimi , bana yaptıklarından sonra acı çektiğini ve benim bu tavrımı sürdürmemin onu çok üzdüğünü söylüyordu .
Onun söylediklerinden dolayı kafamda bazı soru işaretleri oluşsa da , uzun zamandır yaptığım araştırmalardan dolayı onun anlattığı şeylere yabancı değildim ve soru işaretlerini de kolayca çözebilirdim . Bu nedenle susarak bir oyunun içinde buldum kendimi .
Bu güzel bayanla hergün görüşüyorduk . O benim doktorummuş gibi davranıyor ve bundan mutlu oluyordu . Bense bunun için onun mutluluğunu bozmak istemiyordum . Bu oyuna ister istemez devam ediyordum . Zamanla frekansımızın tuttuğunu , aynı şeylerden hoşlandığımızın farkına vardım .
Harika bir diksiyonu ve etkileyici bir sesi vardı . Onu kaybetmemek uğruna tüm ikiyüzlülüğümle hiç iyileşme ümidi olmayan kronik bir hastayı oynamaya başlamıştım . Ondan gerçekten hoşlanmaya başlamıştım . Benim hallerim onu daha da üzüyor olmasına rağmen acı çekmesine göz yumuyordum . Zamanla acımasızlığı ve bencilliği içselleştirip ve bu şekilde kendimi kabullenmeye çalışıyordum . Ama temelimde olan insancıl ve özgürlükçü duygularla çarpışıyordum . Buna rağmen ona bağlanmam ve onunda benden hoşlanma ihtimali , onunla belirli zamanlarımı paylaşmamın verdiği haz , içimdeki çelişkileri maskeliyor ve beni mutlu ediyordu .
Aslında o Sercan’ın arkadaşı idi . Sercan’ın onu hala seviyor olma ihtimali ve onunda aslında Sercan’ı sevmesi ona karşı duyduğum aşk ve nefret duygularını körüklüyordu . O benden başkasına ait olamazdı . Ait diyorum , ne kadar bencilim . Aslında kimse kimseye ait değildir . Her geçen gün o acı çektikçe ben mutlu oluyordum .
Peki ben neyin peşindeydim ? Ben böyle bir insanmıyım ? Beni ne bu hale getirmişti ? Aşk mı ? Peki Aşk nedir ? Tarihe şöyle bir baktığımda ; Mevlana , Karacaoğlan , Aşık Veysel , Emrah , İbn_i Sina... onlarcasını arayışa iten , kimini ilahi aşka kimini kara sevdaya kimini bilim aşkına iten sebepler vardı . Einstein , Hawking gibi bilim aşkı ile dolu insanları anlayabiliyordum ama Aşk neydi ? İnsanların vazgeçemedikleri ve anlam verme gereği duymadan kendilerini teslim ettikleri bir olgu .
Ruh eşim benim tavırlarıma dayanamayıp gittiğinde Sercan’ı tekrar buldum . Aslında ona ulaşmamın tek yolu Sercan’ı bulmaktan geçiyordu . Sercan bu sefer konuşmaya gönüllü gelmişti . İnsanların kavrayamadıkları çok şey olduğunu söylüyordu . Bu günkü düşünce sistemleriyle bunu kavramaları güçtü .
Ben ikiyüzlülüğümü bile açıkça ifade edebilirken başkaları bundan pozitif yönde pay çıkartıyordu . Oysa insan ikiyüzlü idi . Peki herkes biribirlerinin düşüncelerini okumaya başlayınca ne olacak ? Elbetteki kısa bir kaos ortamından sonra insanlar gerçekleriyle yüzleşecekler . Sercan’ın söylediğine göre , üç uzam ve bir zaman boyutunun dışında yedi boyut daha vardı . Evren 11 boyutlu olduğu halde koşullar ancak üç uzam boyutun açılmasına olanak tanımış ve diğer yedi boyut evrenin her zerresinde açılmamış halde mevcuttu .
Sercan parkta paralel evrendeki eşizi ile iletişime geçmişti . İnsanların onu anlayamama sebebi ise ,bu tür kavramların sağduyuları ile çeliştiği için akıldışı bulmaları idi . Oysaki başta Rölativite teorisi olmak üzere bazı teoriler, akıldışı görülen fenomenlerin açıklanabildiği gerçeği insanlar tarafından anlaşılmaz görünüyordu . Eşizlerimizin bulunduğu paralel evrenler vardı ve yüksek enerjili foton kuşağına girme aşamasında iken insanlar ’her şeyin teorisi’ ni yakın bir gelecekte daha iyi anlayacaklardı .
Sercan’ın gözleri kilo ile satın aldığı bilim dergilerindeki yazıları sünger gibi çekmişti . İyi bir okuyucu olduğu kadar iyi bir aktarıcı idi . Onu başta ukala bulmama rağmen anlattıkça ikna olmaya başladım. Fikir olarak da hoşuma gitmeye başlamıştı . Çocukluğumda otomobil tasarımcısı olmayı hayal ederdim . Belki paralel evrenlerden birindeki eşizim bu mesleği yapıyordu . Belki de paralel evrendeki eşizim ruh eşimle mutlu bir hayat sürüyordu .
Sercan hayatın akışına kendini uydurmayı başaramayan her zaman boyunu aşan iddialarla ortaya çıkan biriydi . Kendini başkalarına anlatma şansı da yoktu . Onun yok olmasına hiç üzülmedim . Tüm bencilliğimle şu an öyle mutluyum ki anlatamam . Benim izin vermediğim hiçbirşey beni üzemez. Ondan çok şey öğrendiğimi kabul ediyorum , ama o bunları bir görev olarak görüyordu . insanlığa karşı sorumluluklardan falan bahsediyordu .Madem öyle bana öğrettiklerinden dolayı hiç de borçlu değilim .
Doğduğum evrendeki yaptığım tercihler benim tercihlerim değildi . Onlar aslında Sercan’ın tercihleriydi . Sercan’ı ömrüm boyunca taşımak zorunda kalmıştım . Ondan artık kurtulmam lazımdı . O Ruh eşim’i terk etmişti ve sevmiyordu . O benim Sercan olmadığımı anlamış , Sercan’ın ona öğrettiği Özgürlükçü değerlerden bahsedip duruyordu . Sercan’a yaptığı işkencelerde, Sercan’ın haykırışları bilinç altına işlemişti . O farkında olmasada Sercan’ı terkederken içinde Sercan’dan kalanlar vardı . Benim Sercan olmadığımı anlayınca beni de terk etmişti . Çünkü bencilliğimle ben , Sercan’ı çoktan öldürmüştüm . Sercan yaşamıyordu artık . Ondan geriye işte bu yazdıkları kaldı .