Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
taymaz
taymaz

HAYAL GÜCÜNÜN PARADİGMASI-II-

Yorum

HAYAL GÜCÜNÜN PARADİGMASI-II-

2

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1585

Okunma

HAYAL GÜCÜNÜN PARADİGMASI-II-

Sercan benimle ilk karşılaştığında sırlarıyla ölmek üzere idi . Beyninde bir mikroçip olduğundan şüpheleniyordu . Güvensizliği onu toplumdan uzaklaştırmıştı . İkiz kulelerin yıkılmasında bir suçu olamadığını , o anda baygın olduğunu , rüyasında olayı net olarak görebildiğini söylüyordu . Söylediklerini tekrar edip durması canımı oldukça sıkıyordu . Ama ona acıyordum ve yardım etmek istiyordum .

Güvenini kazanmak için büyük bir sabır gösterdim . Ona yardımcı olabilmek için psikoloji kitapları okuyordum . Sorunlarımı insanlarla rahatlıkla paylaşabilen biri olarak , bir insanın sırlarıyla ölmek istemesine anlam veremiyordum .

Parkta geçen olayları anlatması için ısrar etmeme rağmen bir türlü ikna edemedim . Daha önce anlatmaya çalıştığı insanlar ona inanmamış yada inanıyor gibi yapmış , ama o kafalarından geçenleri anlamış ve ikiyüzlülüklerini görmüştü .Bana ne kadar güvensede anlatmıyordu . Belki benimde onlar gibi davranacağımdan korkuyordu .

Kendi kendine konuştuğu zamanlarda kelimelerle oynardı bazen , farklı anlamlarını teleffuz ederdi .Kelimeleri tersten okuyup anlamlar yüklemeye çalışırdı . Bu kelimelerle günlük yaşanan önemli olaylarla bağlar kurar ve kendince olağanüstü sonuçlar çıkarırdı .

İlk geldiğinde kir pas içinde , paspal ve korkunç bir görünümü vardı . İş aradığını ve karın tokluğuna çalışabileceğini ve barınacak bir yer sağlandığında her işi yapabileceğini söyledi . Ona bakan işe almaya güvenemezdi . İnsanlar dış görünümlerine göre yargılanmamalı idi . Yufka yürekli biri olarak ona yardımcı olmaya karar verdim . Temizlenmesini ve üzerine giyebileceği birşeyler sağladım . Kullanmadığım elbiselerimden verdim . Köşedeki kahvehanede çay servisi yapacak eleman aranıyordu . Oraya yönlendirdim .

İki gün içinde çok belirgin bir değişiklik olmuştu . Patronu çok memnundu . Söylediği her sözü ağzından daha çıkarken yerine getiriyordu . Destek çıkacak kimse bulamamış ve hatta insanlar onunla dalga geçmiş .Bir tekme de biz vursaydık ne olurdu hali .

Müthiş bir kavrama yeteneği vardı . Arasıra saçmalamaları dışında rahatsız edici bir durumu yoktu . Bu tip şeylerden herkesin yanında bahsetmez , yeni yeni güvenmeye başladığı insanların yanında saçmalamaya başlayınca , karşısındakinin dalga geçtiğini anlayınca ya bir daha o kişinin yanında bu tür şeylerden bahsetmez ya da ufak ufak o da dalga geçerdi .

Akşam millet evlerine çekilince kahvehanede dörtlü kağıt oynardık . En gıcık olduğum tarafı kendini masanın şefiymiş gibi tavır almasıydı . İçecek siparişini alır ve kendine herkesin içtiğinden farklı bir içecek alırdı . Herkese tek tek sorar , millet çay içiyorsa o neskafe içer , millet neskafe ve çay içiyorsa o kola içerdi .

Onu daha iyi çözebiliyordum artık . Zamanla düzelmeye başlamıştı . Bir gün sordum ; Senin ayrıcalığın ne ? Dikkat ediyorum kendini bizden üstün mü görüyorsun ? dedim . Hiç sesini çıkartmadı .

Ben onu tanıdığım süre boyunca yardımcı olmaya çalışmıştım . Ertesi gün yerinde yeller esiyordu . Ona olumlu yönde katkıda bulanduğumuzu düşünüyorum . O ise bize olaylara karşı farklı açılardan bakmak gerektiğini öğretmişti aslında . Madalyonun her iki yüzünü de görmek gerektiğini söylerdi .

O gittikten sonra da bazı yargılarımı sorgulamaya başladım . Bana anlattığı hikayelerden , güvercinlerinden başka bir dünyası olmayan çocuğu düşünüyordum . Odasından hayatı boyunca hiç çıkmamış , kendi iç aleminin dışında bir dünya olduğunu bilmeyen biri . Böyle birşey olabilirmiydi gerçekten . Bir insan beyninde ürettiği insanlarla konuşarak yirmidört saatini geçirebilirmiydi ?

Bilinç mi maddeyi oluşturuyordu gerçekten ? Madde diye birşey yokmuydu ? Herşey hayallerden mi ibaretti ? Bahsettiği , parkta beyninde oluşan yazılım proğramına benzettiği şey bana mı bulaşmıştı ? Ben ona yardımcı olmaya çalışırken o güvenebileceği birini bulup bu hastalığı bulaştırmış mıydı ? Sonra görevini tamamlayıp gitti belki de . Bir gün gelip de robotlar düşünmeye başlayıp insiyatif geliştirebilmeyi öğrenebilecek miydi ? Bir elektirik ağının organizmaya benzediğinden ve aslında arızalandığında kendi kendini onarabileceğinden sözediyordu .

Bir ay sonra mektup geldi ondan ; Aslında insanları küçük görmeyen paylaşımcı biri olduğundan , kız arkadaşının ona yaptığı psikolojik işkencenin etkisiyle değiştiğini anlatıyordu . Bu tür davranışları yapmak zorunda hissettiğini ve yapmayınca huzursuz olduğunu yazıyordu . Mektupta , bizim bunlardan rahatsız olduğumuzu hissettiğini ve bizi üzmemek içi gittiğini detaylı bir şekilde yazıyordu .

Kız arkadaşından pek fazla söz etmezdi . Şehirden şehire yolculuk yapan biriydi o . Farkında olmasada Sercandan bir parca vardı yanında . Sercan’a yaptığı psikolojik işkencelerde kulaklarında çınlayan sercanın haykırışlarıydı , eşitlik ve özgürlüktü bilinçaltındakiler . O her şehirden geçişte , o şehirde yaşayan hayalgücü geniş olan erkekler yaşadıkları maddi evrenin onlara veremeyeceği acıları tadıyorlardı .

Doğumunun sekiz gün öncesi şehrin en merkezi yerinin az üzerinde bulunan entellektüel takılanların kafe’sinde , hasır tabureye oturup çay içerken elinde Cumhuriyet gazetesini okuyan adamın az ilersindeki sedirde yanyana oturan iyi giyimli , takım elbiseli ceketinin içine gizlediği kısa demir parçasını bir eliyle destekleyen adamın , muhabbet etmeye zorladığı ; ayaklarında postallarıyla ve sünmüş kazağıyla duran saçları en az bir haftadır taranmamış ,kırmızı çoraplarındaki deliklerin arasından teninin rengi görünen ve bohem takılan kız otobüs yolculuğu yapmayı severmiydi ?

Sercan’ın yaşayacağına söz verdiği hayatının üzerine daha ne kadar iddialı bir başlık atılabilirdiki . Binlerce yıl öncesine dayanan medeniyetlerin beşiği Anadolu’nun uç ve sarp ülkesi addedilen Ege , zannedildiğin aksine herşeyin başlangıç noktası olabilirmi ?

Durana göre ne kadar hızlıysan , koşana göre bir başka kadar yavaşsın ama hep aynısın be hayat . Sende güç diye çırpınanlar , geriye doğru baktıklarında yaptıkları hataların hepsine kaderin oyunuydu diyecekler . Haberler bu kadar , hava durumu başladı . Niye yağmurlar kesildi şehrimde ?

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Hayal gücünün paradigması-ıı- Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Hayal gücünün paradigması-ıı- yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
HAYAL GÜCÜNÜN PARADİGMASI-II- yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
erkan kara
erkan kara, @erkankara
27.4.2007
öykünüzdeki mizahi anlatım dikkatimi çekti.
bu özgün çalışma için tebrikler...
saygıyla
FATOŞ
FATOŞ, @fato26
25.4.2007
Durana göre ne kadar hızlıysan , koşana göre bir başka kadar yavaşsın ama hep aynısın be hayat . Sende güç diye çırpınanlar , geriye doğru baktıklarında yaptıkları hataların hepsine kaderin oyunuydu diyecekler . Haberler bu kadar , hava durumu başladı . Niye yağmurlar kesildi şehrimde ?


saygılarımla...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL