7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
767
Okunma
Çocukluk,ne güzel..Savaşlardan,kavgalardan,siyasetten,gelecek korkusundan etkilenme-
den,çevrenizdekilerin-acıdıkları için de olsa-sevecen davranışlarıyla,yüzü gülen,mutlu o-
lan biri olmak,ne güzel..Okula yeni gelmiş,bir bayan öğretmenin,sevecen davranışında an-
ne sıcaklığı bulup,onun gözüne girebilmek için kahvedeki gürültüye,sigara dumanına sırtı-
nı kemiren parazitlere bile aldırmadan derslerine çalışıp,4-5 adet bisküi ve bir bardak tat-
lı çaydan oluşan kahvaltıyı bile alelacele bitirip,okula koşabilmek,ne güzel..
Dünya umurumda değildi,işte.Beni çok seven İlhan Türker hanım öğretmenim vardı.Anne-
min yokluğunu aratmıyordu.Sıcacık davranıyordu.Başımı okşadığı bile oldu.Ona mah-
çup olmak istermiyim?Derslerime çalışmadan,okula gidermiyim ?
O sene okulumuzda iki öğretmen olmuştu.1,2,3’lere müdür Mehmet Bey,bize de -4,5’lere-
öğretmenliğe yeni başlayan İlhan Hanım geliyordu.
Ders saatinde bizi,birer birer müdürün odasına almaya başladılar.Sebebini bilmiyorduk.Sı-
ra bana gelmişti.Kapıyı çalıp,içeri girdiğimde Müdür Bey,önlüğümü ve atletimi yukarı doğ-
ru sıyırıp,sırtımı kontrol etti.Sonra da toparlanıp,sınıfıma gitmemi istedi.Pek sevecen biri
değildi o.İri yapılı,esmer,kilolu ve sert bakışlıydı.Tipik bir yönetici.
Teneffüste bir kere daha yanına çağırdı.Pencerenin kenarında birşeyler göstermek
istedi.Ben anlayamadım.
-Onların ne olduğunu biliyormusun ? diye sordu. Henüz birşey görememiştim.
_Dikkatli bak,deyip parmaklarını pencere önündeki küçücük şeylerin üzerine götürdü.
-Bunları senin sırtında buldum,bit bunlar,dedi.Ozaman iyice farkettim.İki tane küçücük
şey,birbirlerine sarılmış,az sonra öldürüleceklerini hissedermişcesine,morarmış bekleşi-
yorlardı.Anlattırdı ,kahvede yaşadığımı.Kahvecinin oğlu olduğumu.Daha sonra da sınıfıma
gönderdi.
Dönüşte çocuklar herşeyi anlamış gibi baktılar bana.Sorular sordular.Utandım,morardım.
Ama doğruyu söylemedim onlara.Başka yalan uydurdum.
Birden sönmüştü işte,mutluluğum.Artık İlhan Öğretmenim de öğrenecekti,bitli olduğumu.
Hatta belki de diğer çocuklar,benimle pek oynamayan,aralarına almayan arkadaşlar.Belki
artık okulda adım çıkacaktı’Bitli Fikret ’diye.
O gün müdürümüz Mehmet Bey babamla görüşmek için,kahvemize geldi.Bir köşede oturup
çay ,sigara içtiler.Konuştular.Allah’ım,babam biliyormuydu acaba bitli olduğumu,
yoksa yeni mi öğrenmişti ?O akşam kahve dağıldıktan sonra ,uyandırdı beni.
Sobayı bir güzel yakmıştı.Kahve sıcacıktı.Sobanın yanına eski tahta sandalyelerimizden bi-
rini koyduk.Bir güğüm sıcak su hazırladı.Soyundum.Sandalyenin üzerinde,bir güzel yıkadı
beni.Tertemiz oldum.Temiz çamaşır,gömlek ve pantolon bile hazırlamıştı.
Gece yarısı uyandım.Çişim geldiğini söyleyince,sevindi.Yatağa işemeyecektim de-
mek,o gece.
-Aferin oğlum,hadi çık da et bakalım,dedi.
Kahve içinde tuvaletimiz yoktu.Köy tuvaleti de geceleyin bir çocuğun gidebileceği kadar
yakın değildi.Ben de başkaları gibi,büyüklerimden gördüğüm gibi,kahvenin dış duvarına,
’buraya işeyen eşektir’yazılı yere işeyip geldim.
Ertesi gün,yine sevdi beni İlhan Öğretmenim.Saçlarımı yine okşadı.Temiz olduğunu görün-
ce de gülümsedi.Dükkandan DDT alıp,kahvenin her yerine serpti babam.Tabii,yatağımıza
yorganımıza da.Hatta benim akşamları yatak olarak kullandığım pösteke ve yorgan olarak
kullandığım,babamın eski paltosuna da.Sandalyelerin arkalarını tahta kuruları sarmıştı ya,
onları da DDT ile bir güzel temizledik.
Sonra,Pendik’e hamama da gitmeye başladık babamla.Pendik İstasyon Hamamı sahibi,İbra-
him Balcı amca,çok iyi bir insandı.
-Her zaman gelsin,yıkansın.Hatta her defasında kese de yapılsın,dedi benim için.
-Asla para falan alınmayacak ,dedi.
Öyle sevindim ki,her fırsatta gittim yıkanmaya.Her zaman iyi davrandılar.Para istemedi-
ler,çay-gazoz da ikram ettiler.Hep okulumu sordular,okumamı istediler.
Bir utanç çok şeye yaradı dostlarım.O utanç sayesinde,bitlerimizden kurtulmayı,temizlen-
meyi öğrendik.Hatta,yatağa işememeyi bile...
Bazen insanları utandırmak,onlara en büyük iyilik olabiliyor işte...
Fikret TEZAL