Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
öykü yüzer
öykü yüzer

Eşik

Yorum

Eşik

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

667

Okunma

Eşik



42 yaşındayım. Adım Mehmet Egeli. Manisa’lıyım. Evliyim, iki kız babasıyım. Biri lise son sınıfta, küçük olan Ayşe 10 yaşında...büyüyünce astronot olmak istiyor
( huzur dolu bir gülümseme oluyor Mehmet’in yüzü tam bu anda). İstanbul’a 18 sene önce yerleştik. Büyük kızım Emine 3 aylıktı...
Tahmin edebileceğiniz gibi çok zor günler geçirdik ilk İstanbul’a geldiğimizde. Sağolsun ahbaplarımız bizi sokaklarda bırakmadılar. Paramız yoktu.
Çok zorlandık.
Ben hemen her işte çalışıyordum. Anlatması uzun sürer şimdi, o yüzden kısa geçicem.Ama pazarda don-sütyen bile sattım.
Sonra bir ahbabımızın bir yakınıyla tanıştım. Recep Ağbi...Fatih’te bir caminin imamıydı. Yaptığı iyilikleri nasıl unuturum...
Bana camiide ufak tefek işler buldu sağolsun. Çokça temizlik işleri filan işte...Allah’ın sevgili kuluymuşuz...Tabii ben başka işler de yapmaya devam ediyordum bu arada...
Eminemiz ilk okula başlayacaktı o yıl. Babamı kaybettik. 2 yıldır felçliydi garip, kurtuldu tabii. Ben yıkadım babamı, öldüğünde. O günden beri de bu işi yapıyorum. Ölü yıkıyorum.
Günde 20 ölü yıkadığım oluyor. Bir sürü tanınmış insan yıkadım. Bazılarının aileleri pahalı sabunlar getirirler bana. Onlarla yıkamamı isterler eş-dostlarını. Kırmam kalplerini, birşey demem ama bıyık altından da gülerim. Pahalı sabunlar...
Bu işe dediğim gibi babamın ölümünden sonra başladım. Recep Ağbi “ Mehmet Kardeş, gasılhanede çalışır mısın? Sevabı büyüktür hem” dedi. Ağzımın kuruduğunu hatırlıyorum o an. Öyle ölüden filan korkmazdım ben tabii de yine de biraz ürküyor insan. Recep Ağbi “Ölüden değil, diriden kork” demişti. Öyle tabii. Yaşamım değişti. Ben değiştim. Ben artık normal bir insan değilim zaten.
İlk zamanlarda ürkerek yaklaştığım solgun-cansız bedenler artık benim için sadece et parçaları...İşim esnasında akşam ne yiyeceğimi bile düşündüğüm oluyor.
Eskisi gibi değilim ve bir daha asla olamayacağım... Malmış, mülkmüş, hatta çocuk, eş, dost...herşey bitti benim için. Yaşıyoruz tabii, para gerek, çocuklarım var ama Allah affetsin, ömürleri uzun olsun tabii de şimdi duysam diyorum öldüklerini, hiç birşey hissetmem...Ben ölüme dokunuyorum hergün defalarca.
Siz ölümün kokusunu bilir misiniz?
Benim ölüm korkum da yoktur mesela...ve inanın bu korkuymuş adamı yaşama bağlayan. Artık yaşama bağlılığım kalmadı. Ölüm de birşey değil. Dediğim gibi kaybolmuş bir Mehmet Egeliyim ben. Sevapmış, günahmış, son yolculukmuş...
Kocaman bir HİÇ bütün bunlar. Ben beyaz sabun kullanıyorum. Köpüklerin altındakini farketmiyorum bile. Bazen çok gençler geliyor. O zaman biraz canım sıkılıyor yine de...
Gasılhane eşiktir. Ben o eşikte yaşıyorum. Kimseye de önermem bu mesleği.

Ben Mehmet Egeli, zeytin ağaçlarının arasında gezinirdim köyde. Zeytin toplardık...sonra topladığımız zeytinlerden sabun yapılırdı. Koca koca , kaba saba, şekilsiz kalıplar... Ellerim küçüktü ya zor döndürürdüm avuçlarımda sabunları çocukken. Zeytinyağı sabunları sağlıklıdır. Doğaldır. Beyaz sabun zeytinyağı sabunu gibi değil hiç.

Sevişirken acı çekilir mi? Korkudan ağzınız kurur mu sevişirken? Karınızın deniz gözlerinde Ali Bey’in aralık kalmış gözlerini görür gibi olur musunuz ?Ve avaz avaza kalktığınız olur mu karınızın üstünden...hem de ağlaya ağlaya...
Koşa koşa yıkanmaya gider misiniz? Ve banyonun beyaz fayanslarını yumruklar mısınız? İlk yıllarda çok acılar çektik. Sabunlarda Ali Bey olurdu. Sular avukat Necip Bey’i akardı. Çıplaklıktan nefret ediyordum.
Bir gün büyük kızım Emine- 4 yaşındaydı-koştu koştu kollarıma atladıydı. Çıplaktı.
Çok dövdüm onu o gün. Çıplaktı. Sonra ertesi gün bir amcayı getirdiler işyerine. Ona biraz kötü davranmıştım,” Emine’me vurdum, hep senin yüzünden”.

Yıllar geçtikçe alıştım tabii...Sevap işliyordum, bu nasıl bir tatmindi anlatamam. Bütün o ölüler var ya...ben hepsini tertemiz yapıyordum. Bütün günahlar, bütün nefretler, bütün küfürler, bütün kirler tortop oluyor sulara, köpüklere karışıyor ve delikten aşağı hoooooopppp....

“Hadi babacım, artık hazırsın”
“Mis gibi oldun evelallah”
“Ne kir çıktı be kardeşim”
“Şimdi giyinme zamanı”
“Gir bakalım kutuya”
“İyi ellere düştün, darısı benim de başıma inşallah”
“İyi yolculuklar”

Vedalaşırdık böyle...

Çocuklarıma severek, dolu dolu, tüm samimiyetleriyle yaşamalarını öğütledim hep.
Ölüm hakkında hiç konuşmam onlarla. Konuşacak da birşey yok zaten.
Ölüm ne son, ne başlangıç benim için. Sadece bunu söyledim çocuklarıma.
Ne anladılar, nasıl şekillendi yaşam-ölüm gerçeği çocuklarımın içinde hiç bilemeyeceğim. Bir ölü yıkayıcısı babanın kucağında, masasında, dizlerinin dibinde büyümek zor olsa gerek. Doğrusu ben istemezdim. Evde asla konuşulmaz baba mesleği...Ve biliyorum ki, dışarıda da konuşulmaz...

“Babam temizlikçi”
“Babam sevapçı”
“Babam camiide çalışıyor”
“Babam çok temiz bir adamdır”

Ama asla “Babam ölü yıkayıcısı değil”

Eşim artık korkmuyor benim ellerimden. Ben de Ali Bey’i görmüyorum eşimin gözlerinde artık. Ama sevişmek nedir? Ben bilmiyorum hiç. Eşimin de bildiğini sanmıyorum. Eşim de ölü yıkayıcısı olsaydı sevişmek nedir bilir miydik acaba?
Ya da yeniden bulabilir miydik? Dokunmak, soğuk mermerler yerine cayır cayır yanan bir soba olabilir miydi? Ve sevişmenin rengi beyazdan kanlı canlı kırmızıya dönebilir miydi tekrar?
Eskisi gibi...


Ben çok değiştim artık. Bana tuhaf birşeyler oldu. Ben eşikte asılı kalmış bir sabun köpüğü oldum. Yaşamıyorum ki...ölemiyorum da.
Beni en iyi Ali Bey anlar belki...o da hiç söylemez, ketumdur ve aralıktır gözleri.













Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Eşik Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Eşik yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Eşik yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
Paylaş
YAZI KÜNYE
Tarih:
7.1.2007
Beğeni:
0
Okunma:
667
Yorum:
0
BEĞENENLER
POPÜLER YAZILARI
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL