5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1706
Okunma
Göz, gönül ve düşünce tatlı ve hoş olan olaylara üçü birden mesai ederek bakınca insan yaşamın ve vaktin erincine olabildiğince varır. O zaman sevdiklerini daha bir koruma ve kollama duygusu sarar. Buram buram hasret kokar dimağına, ötelerde olan sevdikleri özler, sarıp sarılma isteğine dolar. İşte orada ayaklarını sabit kılıp kalabilse, yüzü hep gülecek, güleç olacaktır sanki., Güneş bir başka parıldıyordur. Ay bir başka manidar ve anlamlı ışıldıyordur., Alınıp verilen selamlarda tonlarca hasletli mana ve erdemli temenniler yüklüdür.
Mutluluğun doruğa çıktığı, trendinin tavana vurduğu anlardır! O anlar ki, bir elin diğerinden sakladığı birikim ve kazançları bir kutlu vuslat uğruna dağıtıp heba etmeye taşlaşmış yürekler hamur gibi olmuşta, razı gelmiştir., Bütün bu sevinç dolu gelişmelere neden olan, vücut fonksiyonlarında sıhhat alametleri belirten, gelecekten kaygıya düşürmeyen, hemen her olacağa son derece iyimser baktırıveren, bir yumruk büyüklüğündeki kalbin pompaladığı kan ve o kandaki oksijenin organlara taşıdığı temiz havadır…
Temiz hava, insanın dört bir yanından emin olduğu, elini atsa kendisini İrem bahçelerindeki bağlardan salkım salkım üzüm koparacak gibi hissettiği, bir lahuti elin varlığını istediğine, arzu ettiğine istemesi kadar yakın ettiği an gibi, dahası isterse, ruhun cesetten sıyrılıp (uykudaki gibi) meramında olan fizik kavramı dahilinde veya fizik ötesi alemleri dolaşabileceği kudretten payidar ve kısacası kötü ve çirkine ve onlardan gelecek her türlü zararlara karşı kesintisiz galibiyet kazanmış, melekleşmiş bir can gibi hissettirir kendini., Ancak gelin görün ki, böyle olağan üstü anların adedi ve ömrü ne kadardır?
Terlemek eylemi çoğumuz için sıkıntı verici bir durumdur fakat düşünülecek olunursa; Sağlıklı bir beden icap ettiğinde gerekli uzuvlara emir ve komut telakki ederek, rutubeti, nemi ve buharlaşmayı gerçekleştirerek sıhhatimizi selamette tutar. Mecazen bir misalle ele alacak olursak; Terleyen insan kazancını helal etmiş (Doğrusunu Allah bilir) olur. Çirkin bir eylem için ter dökense ateşini üretmiş sayılır., Bir güzellik uğruna tebarüz eden bir ter tanesi, “Gül tenin de yağmur damlası” kadar güzide, güzel, ulvi ve kutsidir ancak… Ne mutlu onlara, güzel düşünüp güzel işler işlerler ve sürekli olarak ta güzelliklere isabet ederler!
Edebiyatın cilvesidir; Aslında hiçbir güzelliğin kesintisiz olmamasına rağmen bir düz çizgi gibi sunar bize. Bu çizgi “sevgi eksenidir.” Fakat yukarıdan bu tarafa anlatıla geldiği gibi erdemli insan, sevgi eksenin de, olağan olarak başa gelen her türlü olumsuzluğu kayda değer olarak düşünceye alıp onda saplanıp kalmaz! Kulvarı, düşse dahi hemen kalkıp tekrar aynı tempoda koşma ve daha çok ihtiyacı olana yetişip daha çok erinç ve sevinç üretmektir. Düşünce dünyasına kapılarını geniş açan latif ve olgun, kamil insanlar için kin, intikam ve hırs gibi fena duyguları belleklerinde beslemezler. Hak ve adalet uğruna terleyen bu muazzez insanların bir diğer özellikleri ise her halükarda, bir hak ediş olduğunda, kendilerini daima zincirin son halkası olarak görmeleridir! Gurur ve kibir gibi alçaltıcı yanılgılardan oldukça ari, uzak vaziyete sahip ve de asla kendilerinin örnek insan (evliya) olduklarını dahi bilmezler ki, böyle düşünceler musallat olduğunda bunun şeytandan bir vesvese olduğunu sanıp tövbe ile o fikri terk ederler.
Temkinli, (tedbirli) olmak akıl işidir! Bizlerin saf, biçare sandığı o kimseler ki, bazen bir toplumun yok olmasına sebep olabilecek tehlikelere karşı son derece uyanık, temkinli tedbirlidirler. Bizlerin tesadüf gibi gördüğü, hayat kurtaran rastlantıların kahramanları aslında öylesine mübarek, mütekamil insan numuneleri değil midir? ! Yok! Diyenler olabilir ama ben var olduğuna, yani böyle iyilik sever yüreği sevgi dolu, (bay bayan) fedakar ve cefakar insanların halen var olduğuna kesinlikle inanıyorum!
.. .
Sizlere garip, tuhaf gelebilir ancak, benim hayattaki en büyük emelim, arzum ve temennim işte böyle insanlardan olabildiğince dostum ve arkadaşım olsun.
Şems’i (Allah için) kendisine dost tutan ‘Mevlana Celaleddin-i Rumi’ Hazretleri bir meleği seçmedi., Şems’te bir insandı, yani bizler gibi yer içer günah ve sevap işlerdi ama işlediği fenalığa ram olmaz ondan derhal döner arınırdı., Mevlana’nın gördüğü özellik, Şems iman ve haya sahibi, düşünce, söz ve halı harekatında sürekli sevgi ekseninde güzellik üreten ve erdeme yönelten, sevk eden bir ilham kaynağı olmasıydı., Her ikisi de muhabbet halesinde, birbirlerine denk ilham ve irtifa kuvveti veriyorlardı. Zaten tek taraflı vermek, sadece Yaratan’a (Allah c.c.) mahsustur.
Demem o ki, İnsanın bir insan dostu, arkadaşı, yareni, yoldaşı, kardeşi, eşi veya yandaşı olsun, ömür ha kısa ha uzun olsun., İnsan insana denk olsun! Denklik izan ve anlayışta düşünce birliğidir. Dost dosta itiraz etmez! Arkadaş arkadaşı anlar, alır ve hakkını, karşılığını mukabil sevgi ve saygı ile verir. Eş eşten bir şey beklemez! Verir ve her veriş bir alıştır., Nasıl bir bakış başka bir bakışa namzet olmak gibiyse sevgililer arasında (boş olmaz!) bir giden iki dolu olarak gelir!
“Muhabbetin dilinde erkek dişi sorulmaz!” (Hacı Bektaşi Veli Hzrt.) Sevmenin hoşlanmanın cinsiyeti nefis gözlüğü ile bakıldığında ortaya çıkar! Sevgi, bütün sanatların hamurunda olan esas, (olmazsa olmaz) unsurdur. Ve “Sevmek en harikulade bir sanattır”
Ki, bu yazı dizimi gerçekten sevenlere ithaf ediyorum.
Saygı sevgi ve muhabbetlerimle.
Yazarı: Mehmet Sani Özel