5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
4585
Okunma
Ölüm düşünüldüğünde ne kadar soğuk boğucu bir şey gibi gelir ilk bakışta , ama düşünün ki size bir kıyak yaptılar ve
sen hiç ölme dediler. Hoş olurdu dimi tabi bu hoşluk ne kadar sürerdi tartışılır bir yıl on yıl ne kadar ben söyleyeyim ta ki sevdiklerinizden biri kollarınızda gözlerinizin içine bakarak elinizi tutarak son nefesini verinceye kadar. İsterseniz biraz daha açayım mevzuyu
günün birinde hasbel kader aşık oldunuz gözünüz ondan başkasını görmüyor ve işte yaşamak bu hep yanımda kalsa
gözlerinin içine ömrümün sonuna kadar baksam diye düşünüyorsunuz sonra olmaz ya her şey yolunda gidiyor .
Evleniyorsunuz pembe panjurlu bahçeli felan bir eviniz oluyor. Derken çocuklar derken zaman geçiyor dede nene oluyorsunuz işte o bahçeye salıncak kaydırak bir şey yapıp
torunları eğlendiriyorsunuz günler geçiyor gene torunlar oynuyorlar koşuyorlar evi dağıtıyorlar ama bu kadar aksiyona eşinizin yorgun kalbi dayanamıyor ve kollarınızda ölüyor tabisizde o anda hiç ölmeyeceğinizi hatırlıyor kahroluyorsunuz bu veletlerle ömürlerinin sonuna kadar ben uğraşacağım diye üzülüyorsunuz.
Şaka bir yana da hiç ölmezseniz sevdiğiniz herkesin mezarına birkaç kürek topraktan başka bir de kendinizden bir parça atarsınız. Ömrünüz, hani şu hiç bitmeyecek olan sevdiklerinizle beraber ruhunuzu da parça parça bir yerlere
Gömmekle geçer tabii bu kısır döngüye ne kadar dayanırsınız ve Allah’a al artık şu canımı diye kaç gece yalvarırsınız bilemem.
Uzun lafın kısası ben şunu bilir şunu söylerim; hayatta insana verilmiş en büyük nimet ölümdür…
İ.H.Y.