3
Yorum
9
Beğeni
0,0
Puan
53
Okunma

Ey insanoğlu…
Sen çoğu zaman ve genellikle kendini yalnızca bir bedenden ibaret olduğunu sanırsın ve bu yüzden de çok kırılırsın. Etinin incinebilir olduğunu düşünür, kemiklerinin dayanamadığını hisseder, dünyanın en sert darbelerini hep kendine yönelmiş gibi sanırsın. Böyle olunca her söz, her bakış, her kayıp seni parçalamaya fazlasıyla yeter. Bazen kendini bir gönül sayarsın daha derin, daha narin düşünürsün ama bu defa da çok daha fazla incinirsin. Çünkü gönül, en küçük dokunuşta dahi sızlayan, genişliği kadar da hassas bir varlıktır. O öyle ki sevgiyi büyütür, acıyı saklar, hatıraları yüklenir yüksünmeden taşır, fakat bütün bunların ağırlığında o da zaman zaman sendeleyebilir. Kimi anlarda kendini bir nefes gibi görse de gelip geçen, tutunamayan, varlığı bir anlık bir serinlik gibi akıp gidenlere biraz olsun nefes olmak, dünyada iz bırakmadan dolaşmaktır. Varlığın kısa, gölgen hafiftir, fakat aynı zamanda kayboluşun da bir o kadar kolaydır, oysa kendini bir emanet bilsen, her şey nasılda bambaşka olur. Çünkü emanet, sahibine göre kıymet taşır, ne kırılmakla değeri düşer, ne incinmekle eksilir, ne kaybolmakla yok olur. İnsan kendini bir emanet olarak gördüğünde, öfkesinin de kederinin de ağırlığı birazda olsa hafifler. Sahip olduklarının değil, içinde taşıdığı anlamın sorumluluğunu hisseder, kırgınlıkların, yüklerin, korkuların hepsi insanın kendini yanlış tanımasından doğar.
Unutmamalı ki ne kadar çok şey tutarsan, o kadar ağırlaşırsın ve ne kadar çok şey bırakırsan, o kadarda genişlersin.
Babam derdi ki, insan aldığından değilde sakladıklarından ağırlaşır.
Öyleyse affet ki yükün azalsın, azat et bırak ki yolun açılsın, açıl ki hakikatin dahada çok genişlesin. Çünkü insanı yoran hayat değil o hayatın içinde sıkıca tuttuğu şeylerdir.
"Affetmek, insanın kendine verdiği en büyük izindir.”
*
Mehmet Demir
11123