Övünmeyiniz! hem topraktan yaratılmış, hem de toprağa dönünce kendisini kurtların böceklerin yiyeceği insanın övünmesi neye yarar. hz. ebubekir
şahin çınar
şahin çınar

SATILIK KALEM, YANINDA KİMLİK BEDAVA

Yorum

SATILIK KALEM, YANINDA KİMLİK BEDAVA

( 1 kişi )

0

Yorum

2

Beğeni

5,0

Puan

40

Okunma

SATILIK KALEM, YANINDA KİMLİK BEDAVA

SATILIK KALEM, YANINDA KİMLİK BEDAVA
Şahin Çınar


İlan
Sabahın beşi.
Uykunun ve uyanıklığın ince çizgisindeyim.
Oda küf kokuyor; duvarlar sessizce çürüyüp duruyor.
Masada bir ilan:
(Altında solmuş bir mühür: YAZI İDARESİ.)
Kâğıt rüzgârla kopmuş, kenarları yanık; harfler dağılmış, sanki bir yangının külleriyle yazılmış.
Kim, kimliğini kalemin yanında bedava verebilir?
Belki biri, kendisi olmaktan vazgeçmiştir.
Belki yazı, kimliği tüketen bir açlıktır.
Cebimdeki bozuk paraları saydım.
Metal sesleri, mezar taşına çekiç gibi çarpıyordu.
Yeteceğini sanmıyordum.
Ama adresi bulmaya karar verdim:
Yok Sokak, No: 0, Kat: belirsiz.
Merdivenleri çıktım.
Her basamakta yankılanan sesim peşimden geliyordu.
Kapıyı yaşlı bir adam açtı.
Yüzü, unutulmuş bir arşivin tozlu sayfası gibi.
Mavi bir yelek giymiş, cebinin dikişi ters dönmüştü.
“Kalemi mi istiyorsun?” dedi, gözlerime bakmadan.
“Evet… ilanı gördüm.”
“Geç, otur. Kalem masada.”
Masadaki kalem siyah ve sade, ucunda solgun mavi bir ışık yanıyordu.
Kalem, kendi nabzını tutuyor gibiydi.
Adam elini uzattı:
“Bu kalemle yazarsan, artık eskisi olmazsın.”
İçimden geçirdim:
Kim karar veriyor buna? Kalem mi, adam mı, yoksa ben mi kendi sonumu imzalıyorum?
“Ne demek o?” dedim, sesimin bana ait olup olmadığından emin olmadan.
“Yazdığın her şey seni değiştirir.
Adını, geçmişini, yüzünü…
Bazen siler, bazen yeniden çizer.”
Adam gülümsedi, gözlerinde hafif bir gölge vardı.
Her kelime, kendi mezarını kazıyordu.

Merdivenler ve Kimlik Odası
Merdivenleri tekrar çıktım.
Ama bu kez basamaklar taş değil, kelimelerden yapılmış gibiydi.
Her adımda bir harf kırılıyor, her yankı yeni bir cümleye dönüşüyordu.
Kapıyı yaşlı bir adam açtı.
Yüzü, bir kitap sayfası gibi katlanmış, kenarları sararmıştı.
Üzerinde mavi bir yelek vardı; cebinden damlayan mürekkep, odanın sessizliğini bozuyordu.
“Kalemi mi istiyorsun?” dedi.
Sesi duvarlara değil, boş kimlik kartlarına çarpıyordu.
Her kart, kendi dilinde tekrarlıyordu adını.
Odanın içi kimliklerle doluydu.
Ama bu bir arşiv değil, bir ayna odasıydı.
Kartların yüzleri bana bakıyor, bazı harfler kendi kendini siliyordu.
Masadaki kalem siyah ve sade görünüyordu; ucundaki mavi ışık bu kez bir göz kırpışı gibiydi.
Kalem, beni izliyordu.
Adam elini uzattı:
“Bu kalemle yazarsan, artık eskisi olmazsın.”
İçimden geçirdim:
Kim karar veriyor buna? Kalem mi, adam mı, yoksa ben mi kendi gölgemi imzalıyorum?
“Ne demek o?” dedim.
Sesim bana ait değildi; sanki başka bir ağızdan çıkıyordu.
“Yazdığın her şey seni değiştirir.
Adını, geçmişini, yüzünü…
Bazen siler, bazen yeniden doğurur.”
Adam gülümsedi; gülüşü bir yankı gibiydi.
Odanın ışığı titredi, duvarlar isimlerini fısıldadı.
Her kelime bir mezar değil, bir doğum sancısıydı.
Ve ben, kalemin yanında otururken, seçim eşiğinde değil, seçimin içinde buldum kendimi.


Dönüşüm
Boş bir kimlik kartı önümdeydi.
Fotoğraf yok.
İsim yok.
Sadece bir alan:
Ad Soyad: ____
Adam çekmeceyi kapatırken fısıldadı:
“İstediğin adı yaz. Ama dikkat et. Yazdığın seni yutar.”
Elim titriyordu; belki de ad, insanın en ağır zinciriydi.
Kalemi tuttum.
Ucundaki mavi ışık nabız gibi atıyordu.
Sanki kalem canlıydı. Sanki ben değil, o beni yazıyordu.
Kartın üzerine eğildim.
Boşluk bana bakıyordu.
Boşluk, yazının en sadık tanığıydı.
Yazdım: Ali S.
Anında ışık patladı.
Duvarlardaki kimlikler kıpırdamaya başladı; bazı harfler birbirine karıştı, bazı kartlar silindi.
Bir çocuk yüzü, gözlerinden mürekkep damlatıyordu.
“Ne oluyor?” diye bağırdım.
Adam sakindi:
“Yeni bir kimlik doğdu.
Eski benlik öldü.
Denge böyle sağlanır.”
Kalemi bırakmak istedim, ama elimden düşmedi.
Parmaklarımda eriyordu; lekeler kendi kendine kıvrılıyor, bir harf gibi çoğalıyordu.
Başım döndü.
Cebimden kimliğimi çıkardım.
Fotoğrafta ben vardım, ama gülüşüm bana ait değildi.
Aynadaki yüz bana bakmıyordu; kendi kendini izliyordu.
“Bu… ben değilim,” dedim.
Adam omuz silkti:
“Artık öylesin. Kalem seni yazdı.”
Odanın duvarları soldu.
Kimlikler birbirine fısıldıyordu.
Her kart, kendi sahibini reddediyordu.
Bir uğultu yükseldi:
Adlar ölür, yazı kalır.

Yeni Benlik ve Çıkış
Kapıdan çıktığımda sabah olmuştu.
Gökyüzü hâlâ solgundu; gece bir köşede saklanıyordu.
Sokakta biri yeni bir ilan asıyordu.
Kâğıda dikkat ettim: aynı cümleydi, ama farklı bir el yazısıyla.
Altında küçük bir not:
“Önceki alıcı geri dönmedi.”
Cebimde kimlik yoktu; sadece kalem kalmıştı elimde.
Soğuk ama içi dolu bir sessizlikle.
O an fark ettim: Kalemi değil, beni satmışlardı.
Yanında kimliğim bedava.
Yazı, yazanı çoktan unutmuştu.
Rüzgâr ilanı savurdu, kâğıt önüme düştü.
Üzerinde başka bir el yazısı vardı:
“Alıcı aranıyor. Önceki satıcı kayıp.”
Refleksle kalemi elime aldım.
Ucundan mavi ışık sızdı; kalem kendi kendine yazmaya başladı:
“Ad Soyad: ...”
Boşluk, en doğru isimdi.
Ama ismimi hatırlamıyordum.
Dilimin ucunda bir gölge vardı; ama gölge harfe dönüşmüyordu.
“Belki de” dedim, “zaten ben hiç var olmamıştım.”
Kalem kendi kendine düştü, yuvarlanıp kaldırıma çarptı.
Mürekkep yavaşça yayıldı, tıpkı bir imza gibi.
Ama kimin imzasıydı, bilmiyordum.
Bir çocuk yaklaştı, kalemi yerden aldı:
“Bu kimin?”
Dilimin ucundaki gölge yine harfe dönüşmedi.
Çocuk uzaklaştı.
Köşede yeni bir ilan asılıydı:
“Dikkat: Kim yazarsa, o olur. Ama kim okursa, o da silinir.”
Sokak sessizdi.
Ama artık sessizlik bir koro gibiydi; taşlar, duvarlar kendi adımı fısıldıyordu.
Kalem cebimde değildi; çocuğun cebindeydi.
Ama hâlâ ağırlığını hissediyordum.
Artık öykü benim içimde değil, ben öykünün içindeydim.
Ben bir karakter değil, bir yankıydım.
Ve yankılar, kaybolmak için değil, çoğalmak için var olurdu.
Sabahın beşi hâlâ içimdeydi.

Döngü
Rüzgâr ilanı savurdu.
Ben arkasından baktım — emin olamadım:
Ben mi onu izliyordum, yoksa o mu beni yeniden yazıyordu?
Sokak artık sessiz değildi; sessizlik bir koro gibiydi.
Taşlar, duvarlar kendi adımı değil, beni yazdıkları yankıyı fısıldıyordu.
Köşede yeni bir ilan asılıydı.
Aynı cümle, ama bu kez farklı bir gölgeyle:
“Dikkat: Kim yazarsa, o olur. Ama kim okursa, o da çoğalır.”
Bir an durdum.
Okumak artık bir suç değil, bir doğum sancısıydı.
Her harf bir tuzak değil, bir kapıydı.
Her kelime bir mezar değil, bir geçit.
Kalem cebimde değildi; çocuğun cebindeydi.
Ama hâlâ ağırlığını hissediyordum;
sanki kalem, sahibini seçmiyor; sahibini doğuruyordu.
Gökyüzü soldu, bulutlar harfe dönüştü.
Yağmur damlaları mürekkep gibi aktı;
her damla bir imza, ama bu kez her imza başlangıç ve bitiş arasında bir köprüydü.
Adımlarım bana ait değildi; yol kendi kendini yazarken beni de içine alıyordu.
Her taş bir satır, her gölge bir dipnot.
Ve birden fark ettim: artık öykü benim içimde değil, ben öykünün içindeydim.
Ben bir karakter değil, bir yankıydım.
Rüzgâr yeniden esti.
İlan uçup gitti, bir süre gözüme görünmedi.
Ama biliyordum: yeni bir el yazısı, yeni bir alıcı, yeni bir kimlik arayacaktı.
Ve belki de okuyan her kişi bir parçamı yazacak veya silecek;
ben artık tek bir “ben” değildim,
ben okunanın içinde çoğalan bir cümleydim.
Sabahın beşi hâlâ içimdeydi.
Ama artık zamanın, kimliğin ve yazının sınırları yoktu.
Her nefes bir satır, her adım bir paragraf,
ve belki de bu satırları okuyan sen,
şu an, kendi yankını yazıyordun.

Paylaş:
2 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

Satılık kalem, yanında kimlik bedava Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Satılık kalem, yanında kimlik bedava yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
SATILIK KALEM, YANINDA KİMLİK BEDAVA yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL