1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
35
Okunma
Elveda bazen bir kelime değildir.
Bazen bir kapının eşiğinde durup geri dönmemeye karar vermektir.
Ne bağırır, ne ağlar; sessizdir ama ağırdır.
İnsanın içinden bir şehir taşınır o anda, fark etmez kimse.
Elveda vakti geldiğinde, insan ilk kez kendine dürüst olur.
“Yoruldum” der, ama kimseye değil.
Biriktirdiklerini masaya döker:
Söylenmemiş cümleler, yarım kalmış umutlar, hep “sonra”ya bırakılmış cesaretler…
Hepsi oradadır.
Ve insan ilk kez kaçmadığını anlar;
sadece kalmanın artık bir erdem olmadığını.
Bazı vedalar gecikir.
İnsan sabrettiğini sanır, oysa kendini eksiltir.
Bir ilişki, bir dostluk, bir hayal…
Ne olduğu fark etmez.
Eğer seni her gün biraz daha susturuyorsa,
orada kalmak sadakat değil, alışkanlıktır.
Bunu kabul etmek zor gelir;
çünkü alışkanlıklar, hakikatlerden daha konforludur.
Elveda vakti geldiğinde suçlu aramazsın.
Ne kendini ne başkasını.
Sadece gerçeği kabul edersin:
Bazı yollar birlikte yürünmek için değil,
sadece karşılaşmak içindir.
Bazı insanlar kalmak için değil,
uyandırmak için gelir.
Giderken kapıyı sertçe çarpmazsın.
Çünkü artık kıracak gücün yoktur.
Sessizce kapatırsın.
Ve ilk kez omuzlarının hafiflediğini hissedersin.
İşte bu, özgürlüktür.
Gürültülü değil, gösterişli hiç değil;
ama gerçek.
Elveda bir son değildir.
Bir kendine dönüş biçimidir.
İnsan bazen bir yerden gitmez,
sadece kendini geri alır.
Ve evet, elveda vakti zor bir vakittir.
Ama şunu bil:
Kalmakla kaybolmaktansa,
gitmekle tamamlanmayı seçenler
hayata biraz geç başlar…
ama eksiksiz başlar. Selma Ardıç Tan
5.0
100% (2)