1
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
59
Okunma

Melankoli üzülmek değildir; insanın kendine sağ çıkamayacağını bile bile içeri girmesidir.
ve artık hayat, karanlıkla ışık arasında gerilmiş bir ipten çok, sağanakta unutulmuş bir kadeh gibidir: yarısı dolu, yarısı kırık. kuytularda karanfil kokusu dolaşır; ayın karanlık yüzü masaya düşer. insan, günahlarının küfrüyle fır dönen rüzgârgülleri arasında yürürken, kalu belâdan kalma bir hüzün taşır cebinde. beklemek yine vardır; ama bu kez beklenen, gelmekten çok susmaktır. bir sigara dumanı gibi ağırlaşır zaman, bir orman korosu gibi içerde uğuldar yalnızlık. ve insan, bitmemiş kadehlerin yanında, kendini affetmeden yaşamayı öğrenir; çünkü bazen yaşamak, sadece karanlığa bir adım daha dayanabilmektir….
hayat, çoğu zaman bir pencere önünde unutulmuş çiçek gibidir. sulanmaz ama ölmez; sadece bekler. rüzgâr perdeyle konuşur, perde rüzgârı anlamaz. insan da böyledir: hayalleriyle konuşur, gerçekler cevap vermez. sevgi burada devreye girer işte; sevgi bir kurtuluş değildir, bir göze alma hâlidir. sevdiğinde düşeceğini bilirsin ama yine de yürürsün. uçurumun kenarında başın döner; bu baş dönmesi korkudan değil, ihtimaldendir. sevgi, insanın kendine söylediği en güzel yalandır belki de; ama bazı yalanlar yaşatır….
alışkanlıklar, hayatın sabitleyici vidalarıdır. aynı sokak, aynı fincan, aynı saat… insan kendini bunlarla tutturur dünyaya. fakat bazen vida fazla sıkılır; ruh nefessiz kalır. işte o an, insanın içinden bir çocuk çıkar; dizleri yaralı, gözleri ısrarcı. “başka türlü de yaşanabilir,” der. kimse duymaz. çünkü büyümek, bu sesi bastırmayı öğrenmektir. yine de o çocuk ölmez; geceleri rüyaların arka odasında oturur, eski bir şarkıyı mırıldanır….
beklemek… insanın en eski mesleğidir. bir pencerenin kenarında, bir bankta, bir fotoğrafın köşesinde bekler. kimi zaman birini, kimi zaman kendini. insan çoğu kez neyi beklediğini bilmez; sadece eksik olanın geleceğine inanmak ister. beklemek bu yüzden ağırdır ama gereklidir. çünkü insan, beklemeden tamamlanamaz. her bekleyiş, ruhun kendine doğru attığı gecikmiş bir adımdır….
ve sonunda şunu fark eder insan: herkes, aynı göğün altında farklı bir yalnızlık taşır. karanlıklarımız birbirine benzemez ama yankıları aynıdır. birinin yarası ötekine dokunur; farkında olmadan. işte bu yüzden yazı vardır, şiir vardır, suskunluk bile vardır. çünkü insan, kendi hikâyesini anlatırken başkasının kalbine çarpar. ışık hâlâ uzaktadır belki; bir adım ötede, bir ömür ileride. ama insan yine de yürür. çünkü umut dediğimiz şey, ulaşmak değil, vazgeçmemektir.
5.0
100% (1)