1
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
31
Okunma

Yazmak, her zaman büyüleyici bir eylemdir, insana hem ilham verir hem de güç kazandırır. Farklı hayatları, kültürleri ve bakış açılarını anlayabilmek için çokça okumak gerekir. İnsanın yaş aldıkça edindiği deneyimler ve biriktirdiği bilgiler, ona kaybetmekten korkmamayı öğretir. Çabalamak, disiplinli olmak ve sürekli kendini geliştirmek gerektiğinin bilincindeyim; belki de bu yüzden hala mücadele ediyorum.
Hiçbir emek karşılıksız değildir olmamalıdır da ve ondadır ki ne verirsen onu alırsın. Bu yüzden hayatın her alanında çabanın değerini bilmek gerekir. Dünya telaşı içinde koşarken, çoğu zaman neyin peşinde olduğumuzu, ne için çabaladığımızı unuturuz. Oysa bütün bu uğraşlar basit bir övgü için değildir. Zamanın dili, geçmişin ve yaşanmışlığın kendisidir.
Kendini öğrenmeye adayan biri, bir ömre bile sığmaz, her gün kendinden bir şeyler keşfeder. Hayat denilen bu uzun yol, kolay değildir. Her adımda zorluklar, sevinçler, huzursuzluklar ve kederler karşımıza çıkar. Tüm bu yolculuğun en büyük öğretisi ise inanç, sabır, düşünce ve sükunettir. Bunlar, insanın her zorluğun üstesinden gelmesini sağlayan gerçek erdemlerdir.
Eskilere doğru bir gittiğimiz de atalarımızın bir selamı bile bir çok şeyi düzeltmeye yeterdi. Selamın, tokalaşmanın sağladığı birliği bugün bir araya gelen insanların bile kurmakta zorlanması ne kadar acıdır. Bir selamın taşıdığı anlamı, ağırlığı ve değeri hala yeterince idrak edemiyoruz. İnsan bazen hatalarıyla yüzleşir, doğruyu başkalarından öğrenir ve gün gelir, kendisine zarar verenleri affederek gerçeği kavrar. Öfke diner, yük hafifler, geriye selamın taşıdığı büyük anlam kalır.
İnsanın hata yapması insancıldır, kişilik ise zamanın akışı içinde oluşan bir iz gibidir. Değişmez ama şekillenir. Birbirimizle konuşurken sözcüklerimizin nasıl boğulduğunu hissediyorsak, hoşgörünün de bizi aynı şekilde boğduğunu fark etmeli ve gerçeklerle yüzleşmeliyiz. Burası, öfkenin gömüldüğü ve hakikatin gözlerimizin önünde durduğu yerdir.
Bir gün gelir, insanlar kinlerini bir kenara bırakır ve eskisinden daha güçlü bağlarla birleşirler. Bu yüzden, bize mutluluk veren insanlara teşekkür etmeyi unutmamalıyız. Onlar, yarınlarımızın bahçesini süsleyen çiçekler gibidirler, geleceğimizin umududur.
Hayata karşı dik durmak erdemdir, fakat dik başlılık insanı yalnızlığa sürükler. Belirsizliklerin hüküm sürmesine izin vermemek gerekir. Çünkü hayata aynı yerden yeniden başlamak pek mümkün değildir.
Herkesin tenceresinde pişen yemek farklıdır, kiminde çorba kaynar, kiminde etli yemek. Fakat her biri kendi imkanının zenginliğini taşır. Hayallere ulaşmak için yürümek gerekir. Başarı asla tesadüf değildir, durduğun yer, baktığın yön ve inandığın değerlerle şekillenir. Eğer hayallerin bahanelerden büyükse, başarı kaçınılmaz olur.
İnsan doğası gereği açgözlüdür ve arzuları çoğu zaman onu yanıltır. Geçmişin selamlarına aldanmamak, kimseye körü körüne güvenmemek gerekir. Unutma ki şeytan da bir melekti diyenler ve ona uyanlar bu yanılgının içinden asla çıkamaz. Eğer kararsızsan, hata yapmaktan korkuyorsan, yönünü kararlılıkla değiştirmelisin, çünkü mücadele ettiğin rakiplerin seni her anlamda zorlayacaktır.
Kendini yalnız hissettiğinde uzun uzun bir aynaya bak ve sonra aynada gördüğünü anlamlandırmak bile bu kadar zorken, koca evreni bir an olsun izlemek, insanı yaratana şükrettiren bir sükunet sunar.
“Unutmayın ki insan ne kadar çok anlarsa o kadar susar, ne kadar susarsa o kadar derinleşir.”
*
Mehmet Demir
181121