0
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
46
Okunma
Günümüz teknolojik çağında birey, özgür olduğunu sanmaktadır.
Oysa özgürlük algısı, sistem tarafından ustalıkla bir örümcek ağı gibi örülmüş.
Toplum olarak esir alınmış durumdayız, fakat bu esaret zorla değil, rıza ile, hatta hazla kurulmuştur.
İşin en çarpıcı yanı şudur:
İnsan, kendisini kuşatan sisteme karşı direndiğini değil,
ona isteyerek hizmet ettiğini fark etmemektedir.
Zincirler artık kırılmak için değil,
kutsanmak için boyna takılmaktadır.
Çünkü sistem kusursuz bir kurguya sahiptir.
Bu zincirler acıtmamakta, aksine dopamin salgılamaktadır.
Toplum artık düşünen değil, ekranı kaydıran bir topluma dönüşmüştür.
Sorgulamak yerini tüketime bırakmış,
hissetmek yerini otomatik tepkilere terk etmiştir.
İnsan, yaşamadığı duygulara tepki veren
garip bir izleyiciye dönüşmüştür.
Bilgi hiç olmadığı kadar erişilebilir hâle gelmiş,
Bilgi bolluğu, bilgelik üretmemiş
aksine insanı bir bilgi kirliliği enkazı altında bırakmıştır.
Birey artık neyin doğru olduğunu değil,
neye daha çok maruz kaldığını bilmektedir.
Eğer almış olduğu bilgi menfaatiyse doğruluğunu sorgulamaz, değilse doğru bilgiyi, doğru yerde arayıp bulmak yerine sistemi kötülemeye başlar.
Ama döner dolaşır yine de kurulan sistemden faydalanır, neden mi çünkü? en başından zincirleri kendi eliyle boynuna takmıştı.
Sonuç olarak;
elimizi uzattığımız, cebimizde taşıdığımız,
hayatımızı kolaylaştırdığını sandığımız tüm teknolojiler
bizi sürekli uyarılma hâline mahkûm etmiştir.
Bu uyarılma, insanı diri tutmaz;
aksine onu düşünemez hâle getirir.
Sistemi kuranlarında tam olarak istedikleri şey buydu.
Ve belki de en tehlikeli yanı şudur:
İnsan, bu esareti kendi hür iradesiyle seçtiğini zannetmektedir.
Oysa seçilen şey özgürlük değil,
özgürlüğün beynimizdeki yanılsamasıdır.
__ Poyrazcan
( Filozof sosyolog esinlenmesi yazısıdır. )