0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
21
Okunma
Yıkım kararı çıkmış bir bina gibiydim. Ayakta kalmak için gösterdiğim direniş beyhudeydi. Gözlerimle idrak edip kalbimle tasdikleyemediğim, kalbimle hissedip aklımla onaylayamadığım sayısız hadise yaşadım. Direnişimin buzlu dağlarında acıyla terlerken, gözyaşlarımın seli beni artık kendi akışına bile sığdırmaz oldu. Ben de o selde yüzmeyi reddettim.
Gecenin gündüze, gündüzün geceye karıştığı o kardeş saatlerde, acım ortak bir suskunlukta büyüdü. Artık aynı sızının, aynı melodisini çalmayacağım.
Durup düşündüm: Neydim, kimdim? Bir vazo muydum? O kadar içten bir sesle kırılıyordum ki, o parçalanan nesneyi kendi özüm sanıyordum. Tekrar durup düşündüm: Neydim, kimdim? Kimin hikayesinin içindeydim? Tüm cevaplar, sadece susmamı gerektiriyordu.
Sözler bitti. Kalbimle birlikte, en derin acının en çetin evrelerini aştık. Üşüyor olsak bile, yalanların, yılanların, varsayımların sarılmalarını istemeyiz.
Sözler bitti. Kalbimle birlikte, en derin yalnızlığın en ağır kederlerini de atlattığımızı varsayıyorum. Hıçkırıyor olsak bile, kimseye söz etmeyiz. Bilmesinler; ne yalanlar, ne yılanlar, ne de hiç hatırlamayanlar.
Mimarıma söyledim: "Bunca zaman yanlış yapılmış, ezberlediğim o mutluluklar." Karosu, karesi, parkesi derken lafı bile edilmez olmuş; ama gel gör ki yıkık dökükmüş işte.
Sözler bitti. Gönlümce kabul ettiğim bu sükûtu, kendime en yakın dost bileceğim.
Hak etmeyeni sevdik. "Yazıklar olsun bize," diye diye, kalbime en büyük yarayı ben açtım.
Dilara AKSOY