0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
26
Okunma
Bazı atasözleri ve deyimler vardır, hayatımıza dokunan, içten içe bildiğimiz ama kendi kendimize dile getiremediğimiz. Mesela bir kaç örnek olarak; "büyük lokma yut, büyük söz konuşma", "kendi sözünü çiğnemek", "tükürdüğünü yalamak" gibi. Tam olarak bu durumun içerisindeyim. Size anlatayım:
Her şeyin rahatça ifade edilebildiği güncel sosyal hayat içerisinde görücü usulü tanışmak, görüşmek gibi davranışların yanlış olduğu görüşündeydim. Nihai olarak baktığımda ifade/iletişim sorunu yaşayan insanların kendi sosyal çevrelerinden kendilerine eş adayı bulamadıklarını düşünüyordum yada bu insanların tolare edilemeyecek kadar kusurlu karakteristik davranışları olduğunu düşünüyordum.
Annem bana defaatle görücü önerilerinde bulundu, gelen talepleri her defasında reddettim. "Görücü usulümü kaldı, kendi bulamamış mı, kim bilir ne kusuru var, serseri mi, geçimsiz mi" diyerek karşı çıktım, bir bakıma küçümsedim. Amacım kendimi büyük gördüğümden değil, bakış açımın ve ön yargımın yanlış olmasından kaynaklıydı.
Annem ateşli bir hastalık geçirerek bir aya yakın hastanede gözetim altında kaldı. Sadece fiziki olarak değil psikolojik olarak da yorgundu. Hastaneden taburcu edileceği son bir kaç günde "ölmeden senin evlendiğini de görseydim keşke" gibi üzüntülü bir ifadeyle ağladı. Gözlerinde içinde yaşadığı üzüntüyü gördüm, bekar olarak da mutlu olduğumu bir sürü açıklama ile ifade etsem bile benimde içim parçalanmıştı. Annem Hastaneden ayrılıp eve gitmesinin ardından bir hafta geçmişti ki beni arayıp birisiyle tanıştırmak istediği söyledi. Ailesinin ne kadar çok iyi olduğunu bahsetse bile benim için bunlar önemli değildi çünkü hayata karşı temel tedirginliklerim ve önemli gözlemlerim vardı. Annemin bana yaptığı birkaç günlük ısrardan sonra görüşmeyi kabul ettim. "ne olacak ki, en kötü olmadı fikirlerimiz uyuşmadı derim, annemde birileriyle görüşmediğim için üzülmez yada daha az üzülür" diye düşündüm.
Gün geldi "o" aradı, hayatımızın kesişim noktaları olan o adam. İlk konuşmamızdan itibaren bütün ön yargılarımı yıkan, olumsuz ne düşünce varsa alıp süpüren o adam. "bunca yıl, bu yaşıma kadar demek ki ben bu adamı beklemişim" dedirten adam. Yaşamadığım duyguları tadıyorum, görmediğim merhameti anlayışı görüyorum, bilmeye fırsatım olmadığı güveni öğreniyorum, travmalarımın insanlara karşı değil kendime karşı olduğunu fark ediyorum. Annemin mi yoksa edilen duaların mı hediyesi bir tek onu bilmiyorum.
Netice olarak asla görücü usulü görüşmem diyerek küçümsediğim bu durumu bizzat yaşadım, aldım, kabul ettim, memnunda kaldım. "asla" dediğim o koca lafı yuttum. Şuan ki düşüncem nedir diye soracak olursanız size kısaca bahsedebilirim. Ailelerin aracı olduğu kişi tanıştırmaların yani görücü diye bildiğimiz görüşmelerin, arkadaş ortamında arkadaşların aracı olduğu görüşmelerden çok farkı yok. Belki daha güvenli bir tanışma yöntemi bile olabilir. Kötülük yapma riski iki tarafında düşük oluyor veya yalan söyleme şansı düşük oluyor çünkü iki tarafta biliyor ki arkasında ailesi var ve her iki tarafında ailesi üzülebilir. Tema olarak amaç da evlilik gibi belirli bir durum, "acaba" gibi soru işaretleri yok. Tavsiye olarak benim gibi yanlış düşünen insanlara ulaşmak için bu yazıyı yazıyorum. Son cümlem sizlere sesleniş ile bitirmek istiyorum.
"Baylar bayanlar, asla demeyin ve ailenizin tavsiyelerine kulak asın, körü körüne uygulamanıza gerek yok sadece bir kez deneyin :)"