0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
103
Okunma

Toplumsal çürümüşlüğe bağlı oluşan kültürü hiçbir kuralla önleyemezsiniz. Çünkü çürümüşlük, bir yönetmelikten ya da ceza maddesinden değil; insanların zihinlerinden, alışkanlıklarından, değer kaybından beslenir. Bugün toplumda yaşananlara bakarken çoğu kişi olayı bir “bireysel eylem” olarak görüp cezayı artırmanın çözüm olacağını sanıyor. Oysa ceza, bozulmuş bir yapının yüzeyine atılan ince bir sıvadır; duvardaki derin çatlakları kapatmaz, sadece gözden kaçırır. Benden size bir tavsiye: Bu yöntemle bir yere varamazsınız. Boşu boşuna çabalarsınız.
Toplumun çöküşü, tek bir kişinin yanlış kararından değil; yıllar içinde sessizce kabullenilen küçük sapmalardan doğar. Bu sapmalar büyüdükçe, kuralların etkisi azalır. Çünkü kurallar, ancak insanların içinde hâlâ sağlam bir vicdan ve ortak bir bilinç varsa işe yarar. Çürümüşlüğün kültüre dönüştüğü yerde ise kural, artık bir yön göstermez; sadece duvara asılı bir hatırlatmadır. Herkes görür ama kimse ciddiye almaz.
Bugün yaşanan savrulma tam da budur: Kurallar, bozulmuş yapının üstünde asılı duran dekoratif tabelalara dönüşmüş durumdadır. Siz sorunları bireysel çıkışların eseri sanıyor, her yanlış davranışı “kötü bir kişinin bireysel tercihi” diye okuyorsunuz. Oysa bu yanlışlar, tek tek bireylerin değil, bozulmuş bir toplumsal hafızanın ürünüdür. Altta yatan çürüme değişmediği sürece, cezayı artırmak sadece kâğıt üzerinde bir rahatlamadır.
Bunu bir nehir düşünün: Kaynağı kirliyse, yatağa set çekmek suyu temizlemez. Sadece akışı engeller, ama kirlilik orada birikerek daha büyük bir felakete dönüşür. Toplumsal çürümüşlüğün altında değer aşınması, çıkar ilişkilerinin normalleşmesi, adalet duygusunun körelmesi ve insanların yaşadıkları haksızlıkları kanıksamaları yatar. Bu durum değişmeden yazılan her kural işlevsiz kalır.
Bir toplum, kendi içinde sağlıklı bir vicdan üretmiyorsa, yasaların keskinliği bir işe yaramaz. Çünkü kural, ancak bireyin içsel ahlakıyla buluştuğunda güç kazanır. İçerde çürüme varsa, dışarıdaki sertlik sadece bir gösteridir. Bugün toplumda olan budur: Görünürde kurallar sıkıdır ama herkes o kuralların nasıl aşılacağını bilir. Vicdan zayıflamışsa kanun güçlü olamaz.
Sonuç olarak, toplumsal çürümüşlük kültüre dönüştüyse, ceza da kural da çözüm değildir. Sorun davranışlarda değil; davranışı besleyen bilinç yapısındadır. Çürümüş bir zihniyetin sorunlarını cezayla çözemezsiniz. Çünkü çürümüşlüğü doğuran şey yasa boşluğu değil, insanın içindeki boşluktur. O boşluk dolmadıkça, yasalar sadece kâğıt üzerinde kalır.
Ve bu yüzden söylüyorum: Problemi bireysel eylemde ararsanız, çözümü hiçbir zaman bulamazsınız. Toplumun yarası bireysel değil; yapısal, zihinsel ve kültüreldir. Yama tutmaz.
Benden size son bir söz: Hastalığın kaynağı içerideyken tedaviyi dışarıda aramayın. Aksi hâlde bütün çabanız suya yazı yazmaktır.
Erol Kekeç/12.12.2025/Sancaktepe/İST