Kötülük etmeden pişman olmanın en iyi şekli, iyilik etmektir. bretonne
Tigem0663
Tigem0663
VİP ÜYE

Çöle inen mübarek nur

Yorum

Çöle inen mübarek nur

( 1 kişi )

0

Yorum

4

Beğeni

5,0

Puan

44

Okunma

Çöle inen mübarek nur


Çöle inen nur


Eserimi her yıldızla her yıldız arası yollar ve yönler kadar çok dünya yolları ve yönlerinden biricik ulaştırıcı yolu bana gösteren irşad edicim can kurtarıcım Seyyid Arvasi Hzlerine ithaf ediyorum

Necip Fazıl

Necip Fazıl en son kitabını bitirmiş adına gaye eserim ismini vermişti ithaf kısmında şöyle yazıyordu eserimi efendim irşad edicim can kurtarıcım eseyyid Abdulhakim Arvasi Hazretlerine
ithaf ediyorum yine böyle bir sohbet anında Necip Fazıla soruldu Abdulhakim arvasi için şunları söyledi ulaştırıcı ve eriştirici yolu gösteren otuz yaşımdan sonra hayatıma temel atan evet şu içten gelen mısralarla Necip Fazıl Allah dostu Arvasi Hz lerini şöyle tarif etti Allah dostunu gördüm, altı yıl evvel; Bir akşamdı ki, zaman, donacak kadar güzel Altın halkanın aramızdaki en büyük
kutbu evet bir toprak ve bina düşününki çökmek üzere yıkılmak üzere yıkılmamak ayakta kalmak için bir elin o binaya inşaata dokunması lâzım insan bir nefestir eğer doğru kullanırsanız o nefes
bir pınar olur eğer elinize hükmetmeyi bilir o ele sözünüz geçerse yıkılan binaları tekrar doğrultup ayağa kaldırabilirsiniz insan insana bu yüzden bir kurt değil aynı zaman ilahi ve hikmetli bir nefes olabilir
Necip fazılında belirttiği gibi Arvasi Hzleri
yıkılan bendi tekrar ayağa kaldıran bir öğüt ölen ruhu tekrar dirilten bir pendname nasihatnemedir evet hayatta ilahi kelâm ile hareket edenler tekrar ayağa kalkar ölen ruh o kelam ile dirilir

Arvasi Hzleri

Allah’ım; dışımı güzel ettiğin gibi içimi de güzel eyle!

Çöle inen Nur

Mürşidi Abdulhakim Arvasi van başkale kazasında doğar soyu anne tarafından Abdulkadir ceylani Hz lerine ulaşır ataları Hülagunun bağdatı işgal etmesi ile 1258 de musula hicret eder aile buradan
Urfa ve bitlise yayılır ailenin büyük oğlu bizim işimiz vakti ziyan etmek değil ömrü Allah yoluna vakfetmek onun yolunda güzelleştirmektir diyip Vanın yüksek dağlarına bir köy bir mescit inşa ederler
Arvas ailesi kadiri tarikatına mensuptur
Tek vakit namazımı kaçırmaktansa, bin kere ölmeyi tercih ederim diyen Abdulhakim Arvasi altıyüz elli yıldır varlığını sürdüren bir aileye mensuptur
Gaye eserim dediği çöle inen Nur kitabını Allahın habibi Resullullaha adayan 
Necip Fazıl peygamberimizi gökteki Allah Resüllerinin dizildiği sofranın en baş köşesinde oturan en baş hakikat olarak
tarif eder her güzel işten sonra Allaha hamdeden mürşidini yad eden Necip Fazıl yine her ân baş ucumdasın diyerek Bağlum mezarlığını ziyaret eder ve seni bembeyaz bir kefene bürülü halinle
görüyorum diyip mürşidinin toprağına dokunur ve yazdıklarını okumaya başlar sen olmasaydın ben olmazdım sen olmasaydın alemleri yaratmazdım sen yaradanın en güzel eseri sana Allah kelamının sonsuzluğu ile inanıyorum

Kuraklıktan mübarekliğe

Sana inanmış inanmakta ve inanacak olanlar deniz kıyılarında kum misali bende bu hudutsuz yığında bir kum tanesiyim

Necip fazıl


Bir toprak düşünün en güzel yerde kurak kalmış ve göz alabildiğine kurak bahçıvan kayıp fakat bir bahçıvan bulunsa o toprak kurak kalmaz en güzel bitkiyi ve çiçeği yetiştirir üzerindeVe bir gün bundan tam 1395 yıl evvel hakikat elçisi geldi o topraklara en güzel ekini ekti en bilgili ve alim olan oydu onun bahçıvanlığı onun toprağında yetişen bir bitki ona ne kadar sadık olursa o kadar büyük bir lezzet kazanır inşAllah Teala işte o toprakta yetişen küçük bir bitki şu dille zikrediyordu toprağı ve sahibini
İstediğin kadar büyük ol, geldiğin yer toprak, gideceğin yer gene toprak
Ve toprağa ayak basan insanoğlu şu soruyu sordu kendine Toprak ne kadar zengin olursa olsun, ekilmedikçe mahsul vermez. Kafalar da öyle dedi kafalarda azizim fikir eker fikir biçersin Necip Fazılda mübarek bir kokuyu mübarek bir şehire geldi ilk önce Mekkeye geldi toprak müthiş bir rayiha saçıyordu Allaha hamdetti Resulüne salavat getirip içini döktü mübarek ve aziz topraklarda
Gözyaşları ile şunları dedi eşsiz bir manzara seyreder gibi verdiğin imkanları seyrediyor seni bilmekle verdiğini görmek ile Allaha hamdediyorum keşke ipek topuğunu bir kere öpebilmiş bir kum tanesi olsaydım kâinatın en güzel eseri

Mübarek Aşk ResulAllah SAV dir

Rasûlüm! De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.”

              Al-İmran/31


Baki kabristanındaydı şimdi Fazıl efendi rehber hoca anlatıyordu işte bu toprakta yatan binlerce sahabe bana uyunki Allah sizi sevsin bağışlasın diyen efendiler efendisine sonsuz bir imanla uyan
binlerce sahabenin yattığı mübarek bir yerdi mübarek medine mekke toprağı eğer abdestsiz basarsanız altınızda titriyor ve sizi sarsmaya başlıyordu fazıl bey not aldı bu eserde güzel olan her şey
senin çirkin olan her şey benimdir ve o ilahi nur tevhid toprağına dokunan Necip bey senden şefaat dilenen biçareler arasında en sefil dilenci fazıl oğlu Ahmet Necibe şefaat diyerek habib ve halil olan
peygamberden şefaat diledi herkes umre ve hac niyeti ile gelip bu topraklardan hurma ve tesbih hediye alsada Necip bey mübarek toprakları kokluyor bir kaba bu kokuları dolduruyor ziyaretine gelene
bu gül kokuları götürüp gönül sofrasında ikram edecekti toprak seslendi yılları hapiste geçen saçlarına ak düşen Necip bey Ey, dışından görüldüğü kadar görünen vucüt ve ey içinde gizliliği gizleyen ruh!
Nereden başlayalım zamanın hangi ucundan gaye insan ufuk peygamber elbette bizzat başlangıcın kâinat başlangıcının başlangıcı buradan ileriye nasıl geçilir? Aşkla evet aşkın başlangıcı bizzat ResulAllah SAV dir mübarek aşk

Akıl şüphecidir hep acabayı düşünür


İnsan olarak hürriyetini bulmak isteyen, hakikate esir olsun!

Necip fazıl

Mübarek medine mekke toprağı anlatıyor Necip bey gözyaşı döküyordu Allah resülü anlatıldığı zaman insan onun hakikatine esir oluyor asıl özgürlük isteyen insan kendini Cenabı Hakka teslim ediyordu
Teslim olanlardan hakikat ile varolan kullardan olalım dedi yanındaki hacı emmilere Hz Muhammed ne zaman peygamber oldun diye soranlara SAV efendimiz Adem ruh ile cesed
arasındayken efendiler efendisi peygamber seçilmişti kutlu nebi yerler ve gökler bomboştu arş sular üzerindeydi ancak Nebiler önderinin ismi yerde ve gökte ilan edilmişti yerde Muhammed
gökte Ahmet isim babası Abdulmuttalib dedemiz şöyle diyecekti yerdekiler ve göktekiler onu övsün istedim bu yüzden övülen anlamında bu bebeğe Muhammed
ismini veriyorum Necip bey hacı amcalar ve hacı neneler ak saçlı dedelerle birlikte salavatı şerife getirdi Akıl bu zaman ve mekân dışı teselliye başını eğip teslim olacak fakat akıl tevil koparmak karıştırmak ister Kaptaki toprak ise şöyle konuştu o toprak parçaları hurma kütükleri onun nebilik sıfatını tanıyıp takdir ettikçe mübarek bir sıfat kazanır akıllar zikirle fikirle aşılır bugün medine mekke bereketli ise edilen zikirler salavatlar alınan abdest sayesindedir


Necip beyin rüyası ve telaşı

Ey vatanında, evinde, dostları, akrabası içinde garib olanlar; gerçek yakınınız Allah!

Necip Fazıl Kısakürek

Kalemine kitabına sağlık Necip Fazıl uykuda kalmıştı ve ilahi ses onu uyardı ey vatanında garip olan gerçek yakınız Allah diyince sormadan edemedi fazıl bey
Nerdesin, ey her şeyi düzeltecek ve her
vâhidi yerine koyacak mukaddes el? Ses cevap verdi içinde şah damarından daha yakında bütün fezayı zaman ve mekânı dolduran ışık üstü ışık her tarafı kaplamış sen yatıyamı geldin buraya diye sordu
evet umreciler zor demi sabah ezanı ile kafileye katılıp safa ve merve arası say etmek otel yemekleri daha tatlı gelir insana diye sordu fazıl bey olsun vakti kıymetlendirin belki göremezsiniz bir
daha rüyasında siyah örtüyü siyah örtü altındaki su tanelerini görüyordu fazıl beyaz o beyaz su taneleri hepsi zikirle meşguldü mübarek topraklar sayesinde Necip Fazıl bey fikir çilesinden kurtulacak
O su taneleri içinde kendisi küçük bir zerre olabilmenin peşindeydi su tanelerinin ortasında büyük bir nur damlası vardı herkes onun etrafında dönüyordu bu nuru ancak temizin temizi
Allahın huzurunda alacağınız öğüdü oğuldan oğula geçiriniz ve o nur alınan öğüt peygamberden peygambere geçip nice sonsuz diyarları dolaşacaktı şimdi Necip bey elinde Kuraan siyah örtüye dokunmanın onu koklamanın telaşındaydı

Tevhide sarılan asıl sahibini bulut

Allah resulü buyurdular ben nikâhtan doğdum zinadan gelmedim Adem peygamberden babama kadar bana cehalet devrinin çamurundan zerre sıçramadı kollarımda zinadan eser yoktur

Çöle inen nur Necip Fazıl

Necip fazıl şimdi Mekke i Mükerremede hiç olup kurtulmanın peşindeydi bu mübarek toprağa gelen cehalet devrinin kötülüklerinden arınıp Allahın karşısında bir hiç olacakki heplik makamına geçsin
Hac kervanı durak durak binek binek nefsini temizleyebilecekmiydi kervan peygamberler caddesini takip ederek minada durdu Akabe mescidi tam karşıdaydı burada sahabeler efendiler
efendisine söz vermişlerdi nefsimizi temizleyeceğiz Allaha kul olacak nefse taş atacağız ve büyük şeytana taş atmak için bir taş aldı ve fırlattı Allah attı ben atmadım diyen Necip bey Allah’ım; dışımı güzel ettiğin gibi içimi de güzel eyle diyip bir de nefsine dua taşı fırlattı AKABE bizleri islam ile şereflendiren bizleri Aziz eyleyen Resuller efendisine ilk teslim olunan ilâhi mekân İbrahim peygamberden Hz ismaile nesep nesep geçip en son efendiler efendisine ulaşan Muhammedi Nur ile aydınlanıyoruz hepimiz kıvrılır başka yola girer isek kervanın kafilenin sahibini bulamayız İnsan ne aptaldır! Mucize içindeyken mucize bekler diyen Fazıl bey önündeki kapıyı görmeyen duvara toslar dedi Mekkenin Medinenin kurak toprağı Muhammedi nur ile bereketlenir tevhid ipine sarılan kainatın hakimini buluyordu

Abdulmuttalibin Nuru

Gelen kalmaz, giden gelmez..

Çöle inen nur/Necip Fazıl

Hac kafilesi iyi biliyordu Necip beyin ses tonlamasını etkileyici bir üsluba sahipti efendim bize efendimiz SAV i anlatmanızı istesek bizi kırmazsınız heralde dediler gelen davet yerde kalmaz her davet sahibi
arkasını dönerde gider ise giden gelmez diyip söze başladı peygamberler peygamberinin büyükbabası öz ismi şeybe-tül-hamd doğuştan ak saçlı nur onun alnında parıldıyor uzun süre yaşadı
bir gün Kâbe hareminde yatmış uyurken kendisini öyle bir güzellik içinde bulduki gökler tanrısı sanki ona dokunmuş gibiydi vücudundan anlatılmaz tarif edilmez bir rayiha misk kokusu çevreye yayılıyordu
Bu öyle bir nurduki o nuru bulut görse gökten damla damla tam bir ölçü ile yağmur yağdırırdı o nur sayesinde kuraklık bitti Mekke toprağı berekete kavuştu o nur sayesinde insanlık hidayet
buldu evet bu nurun şerefini izzetini bilen Mekkenin o güzel insanları Abdulmuttalibe gelir yağmur duası isterdi ve melekler Abdulmuttalibin rüyasına girerek ona zemzem kuyusunu
bulduracaktı Abdulmuttalib iki kez evlendi araplarda ilk defa sakalını o boyadı Abdulmuttalib amcası tarafından yetiştirildi amcası ölünce babanın yerine sen lâyıksın denilerek kabile reisliğine o geçti nura sahip olan en başta oturuyordu

Ak ile kara belli olacak inşAllah

Bakara / 98. Ayet
مَنْ كَانَ عَدُوًّا لِلّٰهِ وَمَلٰٓئِكَتِه۪ وَرُسُلِه۪ وَجِبْر۪يلَ وَم۪يكَالَ فَاِنَّ اللّٰهَ عَدُوٌّ لِلْكَافِر۪ينَ

Kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrâil’e ve Mikâil’e düşmansa, Allah da o kâfirlerin düşmanıdır.


Karanlık bir şehirdi korkunç ve yerin dibine çekilen bir evi karanlık kaplamıştı çöl uçsuz bucaksız bir kum denizi gibiydi hurma ağaçlarının dalında tek bir meyve yetişmiyor yetişenler yere düşüyordu
Gökten ne zaman bir rahmet düşecek olsa insan ondan kaçarak uzaklaşırdı ilahi bir hediyeden kaçmak olurmu ey güzel lisanı bilenler sizin içinizde güzel bir hitap edecek yokmu bir insanoğlu O billur evlerin içinde oturan insanlar acaba sahip oldukları parıltı ve ışıltının hakkını veriyorlarmı o hayali evlerin içinde insan emeği yoksa sahip olunanlarda başını alıp başka çöllere gidiyordu Ve bir ses yoktu size kitap verildi o kitabın sesini duydunuzmu diyecek eee insan böyle bir zamanda en çok ne yapar mucizeyi terkeder nefis ve hevasının peşine düşer her şeyi ondan ister Onlar kendilerine şiir ve edebiyat verilenlerdi fakat onlar büyüklük taslayarak Hakkı yalanlayıp kendi kız çocuklarının kimini yalanlayıp kimini de öldürüyordu öyle değil mi?İşte üstün kılınan peygamber gökten düşmüş bir lisan gibi insan emeğinin yok edildiği bir diyara Allah Tealanın en doğru sözlerini ulaştıracak mekke hayalden güzel billur bir mekâna dönüşecekti ve sonra insanlar anlaşmazlığa düştüler

Doğmuştur Allahın sevgilisi ve habibi

Yunus Emre söylesin

Zehirle pişmiş aşı yemeğe kim gelir?
Amma sonu ebedî afiyet..

Hac yolculuğu için hiç ol kurtul diyen Necip fazılın dilinde şu dua vardı Sana, işte Allah kelâmının sonsuz kılavuzluğu içinde inanıyorum uçsuz bucaksız çöl şimdi rahmet yağmurlarını müjdeyi
bekliyordu Necip bey dünyanın zehrini tatmış tövbesini mürşidinin yanında eda etmiş şimdi bembeyaz ihramın içinde meşakkatli yollardan geçerek edebi bir afiyeti bulmak arzusundaydı kimi buluyor
kimi düşüyordu bu mübarek yolda şimdi efendiler efendisinin doğduğu evin önündeydi dur ey yolcu düşün bu toprakta yatanları ve kisraların saraylarını sarsan o nurlu sarsıntı yeniden başladı Amine hatun sanki melekler ile konuşuyor o tevhid ve nurani ses ey Amine sen Alemlerin hayrına gebesin çöl uçsuz bucaksız iken berrak ve yıldızlı bir gecede sema ahenk ahenk yeri ışıldatıyordu
Tahtına çıkan Kayser oturamadan yalpaladı mecusilerin hiç durmadan yanan yakacak bir insan arayan ateşleri söndü artık ateşlerin ilahi emirle sönme vakti gelmişti şimdi suların çağıldama
Pınarların durmadan akma zamanıydı güvercin koşup fazılbeyin ihramına konar  iken o bembeyaz temizlikte kayboldu Necip bey iki damla yaş akıttı Mekkenin nurlu yollarına Kainatın efendisi Allahın habibi sevgilisi doğmuştur diyordu

Paylaş:
4 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

Çöle inen mübarek nur Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Çöle inen mübarek nur yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Çöle inen mübarek nur yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL