Gün geldi ağladığım günlere ağladım. hz. ebubekir
mustafa ertürk
mustafa ertürk

FATOŞ HANIM

Yorum

FATOŞ HANIM

( 1 kişi )

1

Yorum

3

Beğeni

5,0

Puan

72

Okunma

FATOŞ HANIM

FATOŞ HANIM
Sevimsiz bir günün sabahı İlçeyi çevreleyen dağlar, yamaçlar
Hafif dumanlı ve kar serpintili
Dokunan kendini olduğundan soğuk gösteren esintili bir hava. Beri yandan ilçede kar kalmadı. Çatıların kuzey yamaçlarında kalmış olan karlar,buz sarkıtları erimekte.Gıldır gıldır sular akmakta. Hani Anadolu’da bir halk deyimi vardır;
“Yere köz gibi”
“İnsana buz gibi”
Aynen öyle.
Üşüyorum...
Dükkân komşum cam eşya dükkânı. Fatoş hanım beni çok duygulandırdı. Uğradım bir su bardağı aldım...
Eski borcumu da ödedim. Dualar etti gözleri doldu.
’Hızır gibi yetiştin!’ dedi. İyice meraklandım.
“Biri askerde, biri yüksek okulda.. Balıkesir de” ikisi de para istiyor. Hasılat yok, elde de yok.
İşler durgun, siftah senden bereket Allahtan.. Bu parayı bölüştürüp yollayacam. Hoca içi tutmuyor, gelemiyor’ (hoca dediği kocası öğretmen)
-Niye bu kadar sıkıştınız?
-Mal geldi… elde avuçta ne varsa ödedik... Şimdi taksit yapmıyorlar. peşin tıkko...
Bir de soğuk bir de soğuk. Dükkanda ne soba ne katalitik var. Ellerini üflüyor, ovuyor ;akyalarını zangır zangır yerevuruyor. Isınma hareketleri yapıyor güya.
Ana yüreği işte!
Sağlığı pahasına katlanıyor. Dualar ediyor hala.
Tebessümlü soğuktan morarmış oval yanaklarından ; yeşil gözleri kırağısı erimeye başlamış yeni bir yaprak üstündeki şebnem gibi ıslak yanaklardan inciler gibi yuvarlanan daneler... Sevinç daneleri...
Altı üstü borcumu ödedim. Ama ana duası almış oldum.
Kırağıyı eriten güneş olmuşum, Hızır olmuşum meğer...
Gel de efkarlanma..
Gel de duygulanma..
Eğildim Göz yaşlarımız karıştı… 2002/ Cide

-- A r ş i v --

T emmuz 22.2003/Cide
21-
-Çayocğı işliten Ramazan’a-
Cide!..
Küçük bahçesi... kısmen ladin ağacı gölgesindeyiz.
Radyoda güzel halk türküleri eşliğinde, çaylarımız önümüzde. yakın masalarda, müziğin sihirli havasına kaptırmış üç kişiyiz..
Çaycı bulmaca çözüyor bakkaliye Muhittin gazete karıştırıyor, ben, bir şeyler karalıyorum.
Ayrı ayrı dünyalarda gibiyiz.. çaylarımızı tılsımlı havanın bozulmasından korkuyor ,ürküyor olmalıyız.. bir türlü bitmiyor.. içmiyor içemiyoruz ki... bitmesin istiyoruz.
Bu anda tek müştereğimiz bu büyülü, duygu yüklü sihirli bu havanın bozulmasından korkuyor olmamız..
Dr. Yaşar bey geliyor: “Ramazan efendi çay!..” deyip ladine yakın masaya oturuyor.
Dr.,Muhittin efendiye “ne o hayr ola! deyip konuşsun istiyor..
Beni yeni görmüş gibi:” Ooo!.. noter bey.. kaptırmışsın yine..!”
Belirli belirsiz gülümsüyoruz. Keyfimize dokunmak istemiyor Muhittin’e dönüyor…
Ben hala duygu dünyamın pembe bulutları arasındayım.. Çayımın son yudumunu alıyorum.Dr.:”tazelensin!.. diyor, devamla , bitti mi!..” yazmamı kast ettiği belli.
“ Bu anda, benim yazım litaretürüne geçiyorsunuz doktorum!” gülerek: “ nasıl yani”
“çok sevdiğiniz bu ortamı, bu şirin çay bahçeciğini yazıyorum!..”
“Bravo vallahi!..ne güzel bir alışkanlık, heves!..”
Radyoda “ yanıma gel... yanıma da… yanıbaşımı… şu gençlikte neler geldi garip başıma..!”
Keyifimiz devam ederken Dr. un hastası gelmiş!..
Çaycı Ramazan bahçe kapısında birisiyle alçak sesle bir hayli konuştuktan sonra döndü...
Döndü ama rengi uçmuş, morali bozulmuşş... kendi kendine konuşuyor.. Lanetler küfürler savuruyor…
“ Hayr ola !..” dedik!
Konuştuğu damadıymış, İstanbula dönüyorlarmış eşinin doğum günü yakınmış..parasal destek istemiş!...
”Yok ki dedi, yok işte!... “ çıkardı birkaç onluk kağıt para gösterip “ bu işte, hepsi bu!..”. İçim sızladı..
Muhittin efendi de yardım umulduğunu düşünmüş olacak ki o da yakınmaya başladı.
Doğrusu ben de onlardan daha iyi değildim..
Hepimiz bu ciddi sorun bu acı gerçek karşısında çaresizliğin çıkmazında, girdabındaydık!..
Böylece, dıştan görünümü çok hoş olan bu ortamın biz birkaç kişisinin herbirmizin ayrı ayrı dert ve
sorunlarının olduğunu elbet kimseler bilemezdi.
Ama yine de hayat yaşamaya, gülmeye değerdi..
“Şinanay da yavrum…şinanay!…” türküsüyle neşelenmeye gayretle :
“çaylar yenilensin dedim Ramazan usta!..”
İşte hayat!.. işte tablonun görünen ve görünmeyen yüzü! Diye,
“Kara gündür gelir geçer aldırma gönül aldırma !..”
buyurmamış mı ozan dostumuz !..
Xxx



Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

Fatoş hanım Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Fatoş hanım yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
FATOŞ HANIM yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Ebuzer Ozkan
Ebuzer Ozkan, @ebuzerozkan
9.12.2025 14:45:03
5 puan verdi
Harika bir şiir olmuş. Yardımlarınız çok kıymete geçmiş. Yüreğinize sağlık. Tebrikler hocam.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL