0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
29
Okunma
Bu Dünyaya Neden Geldik?
İnsan zaman zaman, bazen bir sabahın sessizliği çökerken ya da bir akşamüstü gölgesini toprağa bırakırken kendine aynı soruyu sorar: Bu dünyaya neden geldik? Sorunun büyüklüğü, cevabın çokluğunda gizlidir. Çünkü insan, hem bir sır hem bir arayıştır. Kimi der ki;“Dünya bir imtihandır, varlığımızın özü sabırda saklıdır.” Kimi der ki;“Biz, Tanrı’nın nefesinden bir damlayız; iyiyi, doğruyu, hakkı aramak için buradayız.” Ve kimileri de bilimin penceresinden ses verir: “İnsan, milyarlarca yıllık bir evrimin yolcusudur; amacı gelişmek, öğrenmek, çözmek ve yeniden sormaktır.” Oysa aslında tüm bu yollar tek bir kapıya çıkar. Büyük Türk halk şairi ve mutasavvıf Yunus Emre’nin de dediği gibi, insan, kendini bilmek için dünyadadır…
Geldiğimiz yer bir sır, gideceğimiz yer bir hakikattir sevgili okurlarım… Ama ikisinin arasındaki yolculuk başka, bambaşka bir mucizedir. Dünya, bir okul gibi: Her gün bir ders, her kayıp bir uyarı, her sevinç bir armağan, hayatımızdaki her insan bir öğretmendir bize. Belki de buraya; merhameti unutmamak, adaleti korumak, sevgiyi büyütmek, birbirimize ışık olmak için geldik. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır.” Bu söz, yolumuza tutulmuş bir kandil gibidir. Demek ki bu dünya, yalnızca yaşamak için değil; anlamak, iyilikte yarışmak, ardımızda bir güzellik bırakmak için verilmiş bir fırsattır. Ve Atatürk’ümüzün insanlığa rehber olan saptaması da bir başka gerçeği hatırlatır. “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” İlim, bizi hem dış dünyanın karanlığından hem de içimizdeki bilinmezliklerden çıkarır. İlimsiz bir hayat, pusulasız bir yolculuktur.
Evet… Bu dünyaya neden geldik? Belki cevapların tümü doğrudur, belki hiçbiri bütünüyle değil. Çünkü insan, anlamın kendisini aramakla yükümlüdür. Şöyle düşünürüm bazen sevgili okurlarım: “Dünya bir sahne değildir, dünya bir nefesin yankısıdır. Bizler, o yankıya kendi rengimizi, sesimizi, duruşumuzu katmak için buradayız. Ömür dediğin, iki nefes arası bir çizgi… Ama o çizgiyi nasıl doldurduğumuz, bütün hikâyeyi değiştirir. Kimi bir çocuğun başını okşamak için gelir, kimi bir kitabı yazmak için, kimi bir gönlü onarmak için… Kimi bir çiçeğin açmasına sebep olur, kimi bir dağın tepesinde sükûneti bulur. Ve kimi insanlar, belki en hayırlıları sıradan görünen anlara bile anlam katar, hayatı güzelleştirir ve zenginleştirirler…
Sevgili okurlarım, bence bu dünyaya gelişimizin asıl sebebi, iyiliğe ve hakikate yolculuktur. Kendi içimizde büyüttüğümüz ışığı dünyaya dağıtmak; karanlığa rağmen, umudu korumaktır. İnsan, hayatta“Niçin geldim?”sorusunu sorar ama asıl sorulması gereken bence şudur: “Ne bırakacağım? ”Ne dersiniz?