3
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
185
Okunma

İkidir geçti salonun önünden
Çatalı ve kolları açıkta
Acı kahve elbiseli kadın
Yavaşça ıstakayı bıraktı karayağız
Okeyde iki zibil ladese tutuştu çataldan
Benim dedi biri diğeri yok oğlum vermem kimseye
Suyu aktı ağız denilen çukurun
Karayağız kıstı gözlerini
Hiç tanıdık değil
Bu öyle böyle değil
Yaşamadın bilemezsin inci nedir görmedin gecenin en derin yerinde bakmadın göğe böğüre böğüre
Kadın ansızın dikiliverdi kapıda
Hop yürekler ağıza fora
Sahibi dedi nerde o Onur/suz
Omuzlar geride yok dedi karayağız
Evdedir bu saatte biraz rahatsız
Kadın dik mi dik
Kaldırıp sağ kaşını
Hep rahatsızdır o itin boku
Söyle ona emaneti almaya gelirim üç güne
Üç hile üç dalavere yemez artık bu sine
Şaşkın biraz meraklı kim diyim
Diyecek oldu oğlan
Emaneti hazır etsin o bilir
Dönmeden dört çarpı dört gitti kadın.
*
Karayağız acele etmedi hiç. Her zamanki gibi gece yarısını geçince salonu temizledi ve kapattı. Kadın bütün gün aklını meşgul etti. Daha önce gördüğünü sanmıyordu ancak gözleri sanki tanıdık gibiydi. Issızlaşan sokaklardan geçip tepeye doğdu zorlanarak da olsa çıktı. Evin ışıkları yanmıyordu.
Uyumuş heralde, diye geçirdi içinden. Kadının söylediklerini sabah söylerim artık.
Yavaşça anahtarı çevirdi, kapıyı aralamasıyla burnuna keskin tütün ve alkol kokusu hücum etti.
Belli ki uyumamış.
Tam elektrik düğmesine uzanacakken içeriden hırıltılı bir ses:
Boşuna uğraşma elektirikler ve doğalgaz kesik. Faturayı yatırmayı unutmuşum.
E para bırakmıştım, dedi çocuk, hemen akabinde de:
Doğru ya sana para bırakanda suç. Sigara ve içki dururken fatura da ne ki.
İçeride karşılıklı konumlanmış iki kanepenin birinde çok zayıf, göz altları morarmış, titreyen elindeki sigara, düştüm düşüyorum motivasyonunda kendine yakıcı bir son bekliyor, izlenimi veriyordu. Oğlan kül tablasını adama uzattı. İzmaritine kadar emilmiş sigara artığı kül tablası ile vuslata ererken adamın titrek eli onu iyice zemine yapıştırdı.
Karayağız kanepeye oturmadan :
Bugün salona bir kadın geldi, der demez irkildi adam dikkat kesildi.
Üç güne emaneti almaya gelecekmiş.
Adam soran gözlerle, başka, dedi.
Başka bir şey demedi adını da söylemedi,
Sormadın mı?
O bilir dedi ve gitti.
Adam kendinden beklenmeyen bir çeviklikle ayağa kalktı. Etrafa boş boş bakındı. Elini saçsız kafasına götürdü sonra yerine geri oturdu. Olmadı gene kalktı. Bir şey diyecek oldu ama vazgeçti. Yüzünde endişe ve korku kol geliyordu. Delikanlıya dönüp sen küçük bir çanta hazırla bir süre ortadan kaybol. Ben seni çağırana kadar gözükme.
Delikanlı soran gözlerle adama bakıp:
Iyi de sebep?
Adam korkudan büyümüş gözlerle,
Şimdi anlatmak uzun sürer sonra anlatırım.
Delikanlı yaslandığı kanepede kıpırdamadan duruyordu.
Hadi ne duruyorsun Samet’e git bir süre.
Adam kalktı küçük bir çantaya dolaptan bir şeyler tıkıştırıp delikanlının önünde durdu, ondan beklenmeyecek bir güçle oğlanın kolundan tutup kapıya doğru adeta sürükledi. Çantayı oğlanın eline tutuşturup kapıyı açtı. Serin karanlık içeriye hücum ederken bir gölge gittikçe büyüyerek tam karşılarında durdu.
Nereye, diye kükredi.
Cevap beklemeden içeri girip kapıyı örttü.
Bir adım geri çekildiler. Sabahki kadın biraz alaycı biraz öfkeli soran gözlerle adama baktı.
Elimden nereye kaçabileceğini sanıyorsun he..
Adam korkudan büyüyen gözlerini kırpıştırdı.
Ben gitmiyorum Memo gidiyor. Arkadaşı hastalanmış birkaç gün onun dükkana bakacak.
Kadın alaycı bir gülümsemeyle, önce oturun konuşalım öyle gitsin.
Kadın öne doğru bir adım atarken duygularını yirmi yıl geriye çekti. Merhamet ve sevgi dolu gözlerle delikanlıya baktı. Ona doğru bir adım daha attı. Titreyen elleriyle delikanlının yüzünü avuçladı. Oğlan tepkisiz ama merakla bakıyor; belli ki yaşadığı günü anlamlandırmaya çalışıyordu. Kadının elindeki sıcaklık ve gözlerindeki sevgi yakamozlarına sığınmak istermiş gibi hissetti.
Ne kadar çok...Sesi titredi. Annenin gözlerini, dayının yakışıklı ve iyilik dolu yüzünü almışsın. Diyebildi kadın,
Meraklı gözlerle bakan delikanlıya
Gülümsedi unuttuğu bir şeyi hatırlamıştı:
Afedersin ben senin halan oluyorum, ben Menekşe, dedi.
Onu alnından öptü.
Çocuğun merakı, içinde patlayan yüzlerce havai fişekle son bulmalıydı ancak beklenen olmadı. Menekşe karayağızın gözlerine baktı, simsiyah iri gözlerde son yirmi yılın dinmek bilmeyen fırtınalarını, sebepsiz sağanakları, göz gözü görmeyen sisleri, dağılmak bilmeyen karanlık pusu gördü. Onun sessizliğinin ve olgunluğunun altındaki çalkantılı yıllarda ondan bu kadar uzak kalışını onu koruyamadığı için hissettiği suçluluk duygusunu hepsini hiçbir izaha oturmayan durumları anlatamazdı.
Sadece, hadi, dedi, elini delikanlıya uzattı.
5.0
100% (3)