Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
Halil GÜLEL
Halil GÜLEL

Yalnız Martı

Yorum

Yalnız Martı

( 2 kişi )

0

Yorum

1

Beğeni

5,0

Puan

38

Okunma

Yalnız Martı

Yalnız Martı

YALNIZ MARTI

Yalnızlığın ve özgürlüğün farklılığı ve rahatlığı açısından 50x60 cm, tuval üzerine, 1981 tarihli “Yalnız Martı” adlı yağlı boya eserimi, hem doğanın şiirsel bir kesitini hem de insan ruhunun özgürlük ve yalnızlık arasındaki ince çizgisinin belirtilerini yansıtan derin bir sembolizm özelliklerini taşır.

Resmin merkezinde, geniş kanatlarıyla gökyüzüne paralel uçan bir martı figürü yer alır. Bu figür, yüzeyde bir deniz kuşunun betimi olsa da, derin anlamında insanın kendi iç dünyasında sürdürdüğü yolculuğu temsil eder.

Bu resmi yaptığım zamanda ben de sanat eğitimin de ustalık bölümünü (Meisterschüler) olarak tamamlamak amacıyla Türkiye’den Düsseldorf’a geldim. Önce eğitimimi ve yaşamak için yani Almanya’ya gelmiştim ve oldukça kendimi çok yalnız hissediyordum.

Kapalı bir toplum şeklinde yaşayan Türkler arasında dünya görüşü, hayata bakış, sanat ve kültür anlayışı farklılığından dolayı sohbetlerde, konuşmalardan ve satıh fikirlerden dolayı kendimi çok yalnız hissediyordum.

Bir de farklı bir hayat tarzı, dünya görüşü, inanç ve kültürel farklılıktan dolayı, arada dil yetersizliğinden ötürü, ifadelerdeki zayıflığın verdiği etkilerin yüzünden, diğer kültürlerden olan Almanlarla, farklı milletlerin insanları ile yakınlık kuramayan bir başka yalnızlığı yaşıyordum.

Aslında herkes kendi kültürü içinde yaşarken belli kalıp ve şablonlar ile birlikte büyüdüğü ortamdan bir başka bir yere gittiği zaman; hem kendi şablonlarından hem de karşı tarafın şablonları yüzünden uyum sağlayamaz bir durumda oluyor. Böyle bir durumda olan insanlar kalabalıklar içinde bir yalnızlığı, ezilmişliği ve ötekileştirmeyi yaşıyor.

Martı, sanat tarihinde özgürlük, yalnızlık, direniş ve ruhsal yükselişin simgesi olmuştur. Yalnız Martı, işte bu kompozisyonda tam bu üzerine uygun bir şekilde yerleştirilmiştir: Uçuş, burada kaçış değil; varoluşun sürdürülmesidir.

Eserin tarihsel bağlamında 1980’ler Türkiye’sinde ve Almanya’sında sosyal, politik ve kültürel çalkantıları, düşünüldüğünde, “Yalnız Martı” aynı zamanda bir içsel sürgün alegorisidir.

Yağlı boyayı burada fotografik (Fotorealizm - Hiperrealizm) gerçeklik ile lirik ifade arasında bir dengeyle kullandım. Martının tüylerinde görülen ışık geçişleri, hem teknik ustalığı hem de simgesel bir hassasiyeti gösterir.

Renk paleti olarak kahverengi ve mavi tonların karşıtlığını ustalıkla kurdum. Arka planın flu ve soyut bırakılması, figürün hareketini öne çıkardı. Fırça vuruşlarıyla kanat kenarlarındaki ince fırça darbeleri, uçuşun titreşimini hissettirdim.

Arka planda bir liman silueti değişik renk ve motiflerde sisli bir ortam içinde hissettirmeye çalıştım. Üst üste fırça ile tuvale bazen kalın bir şekilde vurulan bu boyalar, her bir katman kuruduktan sonra vurulduğu için çamurlaşma olmamıştır.

Bir katmandaki yağlı boya tamamen ya da yüzde doksan kurumadan üstüne ikinci üçüncü katman vurulursa; ilk kullanılan boya ve son kullanılan boya taze ve ıslak olduğu zaman birbirine karışır ve renk değişimine uğrar. Bu taze boyaların karışımından dolayı bazı renkler istenilen şekilde elde edilemez ve geçişler tam sağlanamaz. Eğer böyle bir resmin katmanları kurutularak üst üste zaman içinde diğer renkler kullanılırsa; resim bittiği zaman renkler çok güzel görünür.

Perspektif: Martının gövdesiyle arka plan arasında oluşturulan ışık farkı, izleyicinin dikkatini merkezdeki varlığa yöneltir. Bu teknik, yağlı boyanın katmanlı parlaklık gücüyle birleştiğinde, hem havanın nemli titreşimini hem de deniz üzerindeki sessizliği hissettirir.

Bu resimdeki renk geçişlerinde sfumato etkisini (Leonardo da Vinci’nin “yumuşak geçiş” tekniğini) çağrıştıran bir yöntem kullanarak figürü çevresinden ayırmayıp; aksine, onu atmosferin bir parçası kılarak, doğa ile varlık arasındaki birlik duygusunu güçlendirdim.

Kültürel açıdan martı, hem Batı hem de Doğu sanatında özel bir anlam taşır. Batı ikonografisinde, martı çoğunlukla özgürlüğün ve yalnız ruhun sembolüdür (örneğin Richard Bach’ın Martı Jonathan Livingston eseri). Bu Martı Jonathan adlı kitabı defalarca Türkçe ve Almanca olarak okudum ve beni çok etkiledi. Idealine ulaşmak isteyenin, o amacı uğruna her an çalışıp ve denemekten korkmadan yolunda büyük bir gayretle çalışmasını adeta förmüle etmektedir Richard Bach “Martı Jonathan” adlı eserinde.

Doğu sembolizminde ve kültürlerinde ise kuş, insanın ruhsal yükselişini ve ruhunun bedenden ayrılmasını, aşkınlığı ve ilahi arayışı temsil eder. Kuş motifini kullanan Doğu sembolizminde de Feridüddin Attar tarafından yazılan ve klasiklerimizde olan “Kuş dili” ya da “kuşların konuşması” anlamına gelen Mantıku’t-tayr, bu konuda en meşhur eserdir.

Mantıku’t-tayr adlı bu eserde konu olarak kısaca göz atacak olursak; memleketlerinin sultansız olduğunu anlayıp yola düşen kuşların hikâyesi ele alınmıştır. Tüm kuşlar, padişahı bulmak için çıktıkları yolculukta Süleyman Peygamberin sırdaşı hüthütü kendilerine rehber olarak seçerler. Açlık, susuzluk, karlar, fırtınalar, çöller yırtıcı hayvanlar... Sonunda yüz binlerce kuştan sadece otuz tanesi yedi vadiyi de aşıp padişahı görmüştür.

Bu bağlamda bu resmimde “Yalnız Martı”yı, iki kültürel kodu da bünyesinde taşıtıp: bir yanda modern bireyin yalnızlığı, diğer yanda mistik insanın kendini aşma arzusunu inceleyip yansıttım.


Eserdeki uçuş anı, bir “kaçış”tan çok bir “kendiyle kalma” hâlidir. Martının tek başına uçması, bir varoluş cesaretidir. Uzakta görünmeyen deniz ufku, insanın hedefinin görünmezliğini ama yönünün varlığını ima eder.

Psikolojik düzlemde “Yalnız Martı”, Jung’un bireyleşme süreci ile ilişkilendirilebilir. Martı, burada benliğin bütünlüğüne ulaşma çabasını sembolize eder. Arka plandaki bulanıklık, dış dünyanın belirsizliğini; öndeki net figür ise bilincin farkındalık hâlini temsil eder. Bu tablo, izleyicinin bilinçaltına sessiz bir çağrıda bulunur:

“Uçmak, uzaklaşmak değil; kendini bulmak için yükselmektir.”

Martının konumu, “ne çok yukarıda ne de suya temas edecek kadar aşağıda” dengededir. Bu durum, insan ruhunun denge arayışını yansıtır. Yalnızlık, burada bir trajedi değil; içsel özgürlüğün zorunlu koşuludur.

1980’ler Türkiyesi, modernleşme ve kentleşme süreçlerinin hızlandığı; bireyin toplumdan kopuşunun belirginleştiği bir dönemdir.

Bu bağlamda “Yalnız Martı”, yalnız sanatçının değil, modern bireyin kendini toplumdan soyutlanmış hissedişinin de temsili olarak okunabilir.

Martı, toplu göç eden kuşlardan değildir; genellikle tekil hareket eden, kendi yönünü bulan bir canlıdır. Bu yönüyle figür, sosyolojik olarak bireyselliğin ve özerkliğin simgesi hâline gelir. Eserdeki yalnızlık bir trajedi değil, onurlu bir varoluş hâlidir.


Eserdeki arka planın soyutluğu, sosyal çevrenin belirsizliğini, insanın yalnızlığını destekleyen bir unsurdur. Bu yalnızlığı bir protestoya dönüştürmeyip; aksine onu onurlu bir varoluş hâline getirdim.

Sanat tarihi açısından “Yalnız Martı”, realizm ile lirik natüralizm arasında bir yerde bulunur. Bu teknik, sfumato etkisini çağrıştırır; figür çevresinden ayrılmaz, aksine atmosferin bir parçası olur.

Kompozisyonun gerçekçiliği, 19. yüzyıl realistlerinin doğa gözlemini çağrıştırırken, arka planın soyutluğu 20. yüzyılın ekspresif ışık oyunlarına gönderme yapar.

Bu yönüyle eser, Edward Hopper’ın yalnızlık temalı figüratif resimleriyle ve Turner’ın atmosferik ışık deneyimleriyle akrabalık taşır. Edward Hopper’ın bir çok orijinal tablosunu Düsseldorf’ta Kunsthalle’deki sergide gördüm. Resimlerdeki renkler, figürlerdeki donukluk ve farklı kompozisyon kurgusu, adeta modern şehir hayatındaki yalnızlığı gösteriyordu.

Giorgio de Chirico 20.yy’ın en önemli İtalyan Ressamlarından biridir. Bulunduğu dönemde ve sonrasında başta pek çok sürrealist ressam olmak üzere pek çok sanatçıyı etkilemiştir. Chirico zihinsel düşler ve bilinçaltı yansımalarını taşıyan eserler ortaya koymuştur.

Birinci Dünya Savaşı’nın getirdiği “yalnızlığı ve hüznü” tablolarına taşıyarak atmosferin etkilerini gerçeküstü bir tavırla betimlemiştir. Akımın öncülerinden biri olan Chirico‘nun metafizik resimleri, gündelik gerçeklikle mitolojiyi birleştirerek, anlaşılmaz, nostaljik, belirsiz, gergin bir bekleyiş ve yabancılaşma havasını yansıtan yeni bir resim anlayışı meydana getirmiştir.

“Yalnız Martı”, varoluş felsefesi açısından özgürlük ve zorunluluk diyalektiğini işler.
Martı uçmak zorundadır; çünkü onun varlığı uçuşla anlam kazanır. Ancak bu uçuş aynı zamanda kaderidir.

Bu durum Sartre’ın “öz, varoluştan sonra gelir” düşüncesine denk düşer: Martı, uçarken kendi özünü kurar. Gökyüzü sonsuz bir bilinç alanıdır; martının hareketi bu bilincin içinde yön bulma çabasıdır. Bu yönüyle tablo, insanın kendi içindeki sonsuzluğu keşfetme cesaretini temsil eder.

“Yalnız Martı”, bir kuşun değil, bir bilincin portresidir. Bu eserimde, sessizlik ve sadelikle bir varoluş ahlakını ortaya koydum. Ancak ben, bu etkileri yerel bir duyarlılıkla harmanladım: Doğanın evrensel estetiği ile Anadolu’nun sessiz melankolisini birleştirdim.

Burada ne kahramanca bir uçuş vardır, ne de dramatik bir düşüştür. Aslında süreklilik, dinginlik ve kendi yolunda olma kararlılığı benim en büyük amacım oldu.

Bu resim, hem insanın hem de sanatın özüne dair kadim bir gerçeği hatırlatır:

“Yalnızlık, özgürlüğün gölgesidir.”

Halil GÜLEL
Düsseldorf / 2025



Kaynakça
Jung, C. G. (1968). The Archetypes and the Collective Unconscious. Princeton University Press.

Sartre, J.-P. (1943). L’Être et le Néant. Gallimard.

Bachelard, G. (1958). La Poétique de l’Espace. PUF.

Bach, R. (1970). Jonathan Livingston Seagull. Macmillan.

Bach, R. (1975). Jonathan Livingston Seagull. (Türkçesi) Yankı Yay. istanbul.

Eliade, M. (1957). The Sacred and the Profane. Harcourt.

Attar, Feridüddin. (2020). Mantıku’t Tayr, Kaknüs Yay. İstanbul.

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (2)

5.0

100% (2)

Yalnız martı Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Yalnız martı yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Yalnız Martı yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL