0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
37
Okunma
Çeşitli döngülerle meydana gelen bir mekanın öylesine boştan ruhsuz birer tozdan ibaret
sayılmamalıdır; insanı var eden değerler, içinde bulunduğumuz o görkemli doğanın içinde
yoğrulmuş ve kendi benliğine ulaşmıştır. Taş türleri, toprak türleri, su; aklınıza gelebilecek
bütün doğa unsurları önce kişiliği, sonrasında toplumu dizayn eder.
Doğanın ruhudur içimizde harmanlanan, adına his dediğimiz olaylar.
Coğrafyanın bize öğretmen gibi uyardığı felaketler. Evet, bir kaos gibi gözükebilir; aslında
doğanın kendi yaşamıdır o. Belki de arınıyordur dünya; sonuçta o, bizden daha iyi tanıyor
yaşadığımız evreni. Yaşantılarımız ve bizi var eden bütün değerleriyle doğanın içindeki o
muamma da döngü içindedir. Doğada aynı zamanda içinde kendini tekrar eden bir döngü
vardır; kimi döngüler 1 ay, kimileri 1 yıl, 1 milyon, 1 milyar süreyle kendini yeniler. Bize
düşen, unutmamak ve elimizden geldiğince korumak; en nihayetinde saygı duymalıyız
doğaya. Günümüzde makineleşen dünya ;yapay tatlar, yapay müzikler vs. her alanda
gerçekleşen yapaylık bizim var olan duygularımızı köreltiyor ve bizleri makineleşmeye doğru
götürüyor. Süreç şu an için bu şekilde; evren duraksayıp bir anda üstümüze bir göktaşı
yollamadığı sürece bu süreç gerçekleşecek en nihayetinde. Bunun iyi ya da kötü bir süreç
olduğunu elbette zaman gösterir. Birçok teori ise bu durumun bir felaket olacağını öngörüyor.
Gerçek şu ki, iyi ya da kötü, doğayı içimizde öldürdüğümüz gün bu tamamen gerçekleşecek.
Belki de doğa böyle istiyor ve kendi mezarını kazan insanları seyretmek istiyor. Avcı toplayıcı
çağlardan bu yana evrimleşen araç gereçler. Günün sonunda acaba ağacı kesen bir baltaya mı
dönüşecek? Ya da belirgin bir kaderi kurtarıp başka gezegenlere mi yol alacak; yolcular
baltamı olacak yoksa baltanın sapı mı?
En nihayetinde başladığımız yere döneceğimiz malum.