Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
ms
mst53

Açlık Oyunları

Yorum

Açlık Oyunları

0

Yorum

3

Beğeni

0,0

Puan

34

Okunma

Açlık Oyunları

Roma Batı medeniyetinin zihin dünyasında yalnızca bir imparatorluk değil kurucu bir mit, bir temel kod , zihinsel başlangıç noktasıdır. Hukuk sisteminden şehir planlamasına, mimariden askerî örgütlenmeye, kolonicilikten bürokrasiye dek Batı’nın bütün damarlarında Roma’nın mührünü buluruz. Ancak Roma’nın asıl mirası tarihin taş duvarlarına kazınan kanlı bir organizasyonda, gladyatör oyunlarında saklıdır. Kitleleri uyuşturmak ve itaati pekiştirmek için tertip edilen gladyatör oyunları. Bir zamanlar Roma arenalarında köle gladyatörler halkın alkışları ve imparatorların menfaatleri uğruna canlarıyla gösteri sunarlardı.
Kılıçların çarpıştığı her dövüş yalnızca bir eğlence değil tanrılara bahşedilmiş kutsal bir ayindi. Gladyatörler Roma’nın en alt sınıfından gelen kimliksiz kölelerdi.
Artık arenalar Roma’nın taş kolezyumlarında değil. Milyonların nefesini tuttuğu stadyumlarda, mahremiyetin ve her türlü paçozluğun paraya çevrildiği televizyon müsamerelerinde kuruluyor. Kadının bedeniyle yarıştırıldığı arzunun reytingle ölçüldüğü yarışma sahneleri, acının ve edepsizliğin pazarlık nesnesi yapıldığı gündüz kuşakları, düşmanlığın alkışla ödüllendirildiği demokratik tartışma programları, modern çağın gladyatör oyunlarıdır artık . . Modern dünya görünmeyen bir kast sisteminin inşa ettiği devasa bir gösteri toplumuna dönmüş durumda. En tepede gücün ve servetin sahipleri ve en altta ise kimliksizleştirilmiş, seyirci olmaya mahkum edilmiş kitleler. Ekranlar yeni arenalar sosyal medya fenomenleri ve shov yıldızları ise yeni gladyatörlerdir. Roma’nın kolezyumlarında kanla yazılan gösteri bugün başka sahnelerde başka yüzlerle devam etmektedir. Değişen sadece dekor, oyuncular ve kostümler. Ancak oyun hep aynı oyun, kurban hep aynı kurban. Seyirle uyuşan kitleler ve gösteriyle hükmedilen iktidarlar. Tam da bu distopik atmosferin tezahürüdür Açlık Oyunları. Sinemaya uyarlanan bu edebi eser geçmişin karanlık gölgesini geleceğe taşıyan bir hikaye. Panem’in görkemli başkenti Capitol’ün ihtişamı Roma’nın devasa mermer sütunlarını ve imparatorluk gücünü temsil ederken her bölgeden kura ile seçilip arenaya sürülen çocuklar antik dünyanın köle gladyatörlerinin birer modern yansımalarıdır. Aradan binlerce yıl geçmiş olsa da iktidarın halkı kontrol etme ve eğlendirme yöntemlerinin özünde pek bir değişiklik görünmüyor. Açlık Oyunları tüketim çılgınlığı içinde, kana doymayan bir medeniyetin kendini gösteriyle avutmasının acı bir izdüşümüdür. Aslında bu modern dünyanın izdüşümü. Capitol, modern Firavun’un sarayıdır. Ekranlar onun manipülasyonla dolu sihirli aynası, sunucular ise onun kitleleri büyüleyen sihirbazlarıdır. Ancak her firavunun bir Musa’sı vardır. Ve işte o karanlığın ortasında bir figür doğar Katniss Everdeen. Bir kıvılcım bir isyan… Katniss Everdeen, o miadı dolmuş arenaların ortasında sıradan bir okçu kızın o devasa gösteri çarkına nasıl çomak sokabildiğini gösteren bir figür. Sisteme dahil olmayı reddeden ve tehditlere boyun eğmeyen modern peygamber. Kendine ait olmayan bir sembolle-ki Alaycı Kuş- kendisine ait olan bir hakikate yürür. Çünkü hakikatin ateşi propagandanın paslı zincirlerini eritecek güçteydi. Belki de modern çağın en büyük ibretidir Açlık Oyunları. Bizler bu ekranların karşısında o arenada izleyici koltuğunda oturan hissiz kitleler miyiz yoksa fark etmeden o kanlı gösterinin birer piyonu, birer gladyatörü müyüz?
Açlık Oyunları Panem adlı distopik bir ülkede geçer. Bu ülkenin merkezinde ihtişam ve zulmün iç içe geçtiği Capitol yükselir. Her medeniyet kendi geçmiş kodlarının bir sureti bir yansımasıdır aslında. Ve bu yansımalar içinde Panem adlı o distopik diyar Batı’nın bitmek bilmez serüveninin, kadim sömürgeci ve kolonici hastalığın bir tezahürüdür. Merkezde Capitol yükselir tıpkı Roma gibi. O Roma ki sadece taş ve mermerden bir imparatorluk değil zihinlere kazınmış, ruhlara sinmiş bir korku imparatorluğu. Capitol de öyle; ihtişamın o göz kamaştıran debdebenin ardında zulmün ve tahakkümün paslı çarkları döner.

12 mıntıka… Sanki Roma’nın acımasız kolonileri, sanki modern sömürgeci devletlerin doymak bilmez sömürgeci iştahı… Her yıl sahnelenen Açlık Oyunları ise bu zulmün en vahşi en saf tezahürüdür. Burada haber yerini gösterinin parıltılı aldatıcılığına bırakmıştır. Hakikat mi? O çoktan sürgün wedilmiştir. Onun yerine propagandanın, o zehirli yılanın fısıltıları doldurur kulakları. Tıpkı modern çağımızda olduğu gibi… Ölümün soğuk nefesi moda tasarımlarının renkli perdesiyle iç içe geçer. Gözler boyanır, gönüller kas katı kesilir, vicdan kör olmuştur artık. Çocuklar arenalarda birbirini boğazlarken güruhun ağzından salyalar akar. Göğe yükselen o uğultu haz ve zevk dolu bir çığlığa dönüşür. İnsanlığın bu denli aşağılanışı estetiğe ve modaya kurban edilir. Capitol’ün en büyük silahı kılıç değil kameralardır. Zira göz görmez olunca hakikat perdelenir, kulak duymaz olunca vicdan sağırlaşır. Ruh hissetmez o hassas terazi şaşar. İşte o zaman ölüm bir reality show formatında pazarlanır modern insana. En kutsal olan dahi reytinglere kurban edilir. Şiddet bir meta gibi sunulur alınır ve satılır. Açlık Oyunları yalnızca uzak bir distopya değil. O modern insanın kendi bastırdığı vicdanına, tüketimle uyuşturduğu ruhuna tutulan bir aynadır. O aynada yansıyan yüz kim bilir belki de kendi yüzümüzdür. O bastırılmış arayışın, o körleşmiş idrakin, o kaybedilmiş benliğin ta kendisiyiz beklide.
Capitol’ün zırhı ne silahlar, ne de askerler… En ölümcül kuvveti şüphesiz kameradır. Görüntünün zehirli aynasında hakikat boğulur ve kurguya dönüşür. Açlık Oyunları denen insanlık dramı bu sayede milyonların seyrine sunulan bir "reality show"a dönüşür. Ölümler, acılar, hepsi birer sahne birer mizansen halini alır. Medya denen canavar her ölümü dramatize eder, her ağıtı bir hikâyeye yontar. Ta ki ölümü bile kitlelerin zevkini okşayan bir sahne numarasına indirgeninceye dek. İnsan bu vahşeti seyrederken haz duymaya başlamıştır artık. Çünkü medya vicdanı susturmanın ilmini öğrenmiş, hakikati kendi suretinde yoğurmayı bir sanat hâline getirmiştir. Tıpkı bugünün manşetlerinde olduğu gibi. Şok, kan, reyting... Açlık Oyunları moda, medya ve propagandanın iç içe geçtiği bir kara aynadır. Bu ayna bize sadece distopik bir geleceği değil bugünün şatafatlı yalanlarını da gösterir. Capitol, bir ütopya değil, günümüz dünyasının absürt bir aksidir. Moda ile aldatılan kitleler, medya ile yönlendirilen algılar, propaganda ile inşa edilen yalan gerçeklikler… Katniss’in ayaklandığı arenalar belki bir kurguya ait olabilir ama onun temsil ettiği uyanış, her çağ için geçerli bir çağrıdır.
Capitol’ün en ustaca kullandığı vasıta… Kelimelerle kurulan, kavramlarla meşrulaştırılan, görüntülerle cilalanan ve fikirleri işgal eden propaganda… Modern tiranlığın en rafine silahı. Romanın zinciri demirdi, taştı. Ya bugünün zinciri ne? Şüphesiz ki görüntü.! Gladyatör oyunları nasıl Roma’nın afyonuysa gösteriş de bu çağın afyonu. Halk alkışla hipnoz edilir, korkuyla hizaya sokulur. Açlık Oyunları bir infaz değildir aslında bir ihtardır. “Boyun eğ, yoksa sıra sende!" Arenalar gösteriş için inşa edilmişti kameralar şuuru işgal eden canavarlar. Her tekrar hafızaya çakılmış bir çivi. Her anlatı hakikatin celladı. Düşünce susturulmuş yerini tekrarlayan sahneler almıştır artık. İnsan kendi gerçekliğini seyirlik bir kurguya feda etmektedir ne yazık ki. Peki ya Hakikat? Unutulmuş bir kelime ve hatta hatırlanması bile suç… İroni burada başlar. Capitol, kendi yalanına öyle iman eder ki kendi gösterisine tutsak düşer. Tiranlık modern çağın putudur. Hakikatin yerine konmuş sahte suretler artık yalnız kitleleri değil muktedirleri dahi esir alır. Ama tarih her yalanın, her zulmün ebedi olmadığını hatırlatmakta gecikmez. Zira her karanlığın ufkunda nehrin akışını değiştiren bir peygamber, bir fikir, bir şahsiyet, bir itiraz belirir. Bir kıvılcım yeter… Katniss’in taşıdığı Alaycı Kuş bir kuş değil bir hafızadır. Capitol’ün sahte propagandasına sızan bir virüs. O sembol halkın zihninde Capitol’ün inşa ettiği imge imparatorluğunu yerle bir eden bir fikrî başkaldırıdır. Hz. İbrahim’in baltası neyse bu sembol de odur. Suretlere bürünmüş putların yıkımı.
Ve nihayet propaganda, ilk defa kendi silahıyla yaralanır. Hakikat unutulmuş bir kelime değil, geri dönen bir hesap olur.
Capitol’ün en büyük korkusu ne isyan, ne de bir devrim. Devletler terörist ilan ettiklerini bir gecede milli kahraman, düşman olarak ilan ettiklerini bir gecede dost ilan edebilirler. Capitol’un asıl korkusu hakikatin ete kemiğe bürünmesi. Çünkü sistemler yalnızca kanla değil kelimelerle, imgelerle, alkışlarla, propaganda ile ayakta durur. Ve en büyük felaket bir kavramın yanlışlıkla da olsa anlamına kavuşmasıdır. Çünkü mana düzene sızan bir virüs gibidir. Capitol, Katniss’ten değil Katniss’in ihtiva manadan korkmaktadır. Zira o mana bir kez düştü mü sineye sarayları küle çevirirmiştir. O ok atan kız artık sadece hayatta kalmaya çalışan biri değil çürümüş bir düzenin maskesini düşüren sessiz bir itirazdı. Baltayı büyük putun boynuna asan bir itiraz. Göz göre göre sahnelenen o büyük yalanın içine düşen bir itiraz. Ve sistemler küçük bir itirazın ete kemiğe bürünmesiyle yıkılır. Tarihi tiranlar değil onlara direnen hakikat erleri yapar. Modern dünyanın korkusuysa Kapital’inkinden farklı değil aslında. Sadece daha rafine, daha estetik, daha kurnaz ve daha silik. Eskinin celladı kamçılıydı bugünkü ise kravatlı, diplomalı, nezaket zırhıyla örtülü. Evvela sana kendini sana kendini aşık ettirir sonra seni sende boğar. Gülümsediği yerde infaz başlar.Ve bu çağın en büyük korkusu düşünen insan. Çünkü düşünen insan reklam izlemez. Düşünen insan trendleri değil fikirleri konuşur. Düşünen insan gösteriye bakmaz perdeyi aralar ve ardındaki saklanan gerçeği görür. Ve aralanan her perde ardında bir çürüme saklar. Modern dünyada düşünen insan sistemin en tehlikeli sabotajcısıdır. Çünkü o manayı, kavramları yeniden anlamlandırır. Bu çağın en büyük afyonu anlamsızlık. Modernite Capitoldeki gibi moda, propaganda, algı görüntü ile kitleleri uyutur. Görüntüye inan, yeter ki sorgulama. İtaat et düşünme. Reyting ver, karşı çıkma. Ama ya biri susmazsa? Ya biri gösterilenle yetinmez hakikatin izini sürerse? Katniss, yalnızca bir karakter değil yalanın kabuğunu yaran hakikatin ete kemiğe bürünmüş hali. Tıpkı Platon’un mağarasından çıkan o ilk adam gibi...Tıpkı Hz İbrahim’in baltası gibi...Tıpkı güneşi sağ elime ayı sol elime verseler yine de vazgeçmem diyen Peygamber gibi.. Çünkü her yalan bir puttur ve her putu bir gün bir İbrahim yerle bir eder. İşte Capitol’ün korkusu da, modern çağın kâbusu da budur. Bir hakikatin bir sembole dönüşmesi. Ve sonra o sembolün kitlelerin gönlüne sirayet ermesi. Her sistemin bir sınırı vardır. Her yalanın bir ömrü.ve her arenanın sonunda ortaya çıkan ortaya çıkan bir Alaycı Kuşu. Çünkü hakikat unutulmaz sadece susturulur. Ama bir kez konuştu mu hiçbir kamera bu sesi bastıramaz. Ve tarih bize her zaman hakkın galip geldiğini göstermiştir.
Sonuç olarak, Açlık Oyunları sadece heyecan verici bir distopik macera olmanın ötesinde çağdaş medeniyetin daha doğrusu medeniyetsizliğin teşhiridir. Tüketimin din, ekranların peygamber, propagandanın kader olduğu bir dünyada hakikat değil hayal alınıp satılır. Kameralarla kutsanmış bir cellât düzenidir bu dünyada. Ekmeğini görsel şiddetten çıkaran bir uygarlık. Roma’nın gladyatör arenalarından Capitol’ün sahte görkemine uzanan bu kanlı gösteri bize dekorların değiştiğini ama oyunun aynı kaldığını haykırır. Kurban hâlâ insan! Dün de oydu bu gün de o. Unutulmayalım ki her zifiri karanlığın eşiğinde bir kıyam sesi duyulur. Bazen bir kelimeyle, bazen bir düşünceyle bazen de bir peygamberle. Nehir yatağını değiştirir yeter ki gözler körlükten, kalpler hissizlikten kurtulsun. Capitol’ün sahte ihtişamı karşısında susan değil, direnen bir hakikat mutlaka doğacaktır.

Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Açlık oyunları Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Açlık oyunları yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Açlık Oyunları yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL