2
Yorum
11
Beğeni
0,0
Puan
93
Okunma

Namus ve ahlak, çoğu zaman yanlış anlaşılan ve küçümsenen kavramlardır. Toplumda ideolojik amaçlarla çarpıtıldığında, insanları yönlendiren bir rehberden ziyade, tartışmalı ve parçalanmış bir değerler yumağı haline gelirler. Fakat unutulmamalıdır ki, namus ve ahlak cinsellikle sınırlı değildir, bunlar insanın hayatın her anına sirayet eden davranışlarını, niyetlerini ve vicdanını kapsayan evrensel değerlerdir.
Günümüzde ideolojik çıkarlarla yeniden tanımlanmaya çalışılan namus anlayışı, gerçeği örtbas etmeye hizmet eder. İnsanlar, namusu kendi menfaatine göre biçimlendirirken, ahlakın kapsayıcı ve evrensel doğasını göz ardı eder. Oysa ahlak, yalnızca belirli bir alanın ya da davranışın sınırlarıyla sınırlı değildir, o insanın sözünden niyetine, davranışından vicdanına kadar her noktaya siner. Kasıtlı ve bilinçli hatalar, en sağlam değerleri bile zedeler ve güveni yok eder.
Gerçek ve bir dürüst insan, hatasını fark ettiğinde ya da kendisine söylendiğinde doğru adımı atar. Kaçmaz, savunmaya sığınmaz, aksine ne yapması gerektiğini bilir. Bu, namusun ve ahlakın özüdür. Toplumun büyük çoğunluğu bu farkı göremez çünkü namusu yalnızca belirli davranışlarla ilişkilendiren dar bir bakış açısına sahiplerdir. Oysa namus, bireyin içsel bütünlüğü ve ahlak ise hayatın tamamını kuşatan bir hakikattir.
Kısacası, namus ve ahlak birer araç değil, birer yaşam biçimidir. Onları anlamak ve yaşamak, insan olmanın en temel koşuludur. İdeolojik çıkarlarla çarpıtıldığında ise ne birey, ne toplum sağlıklı bir biçimde var olabilir. Çünkü doğruluk ve dürüstlük olmadan, insanlık yalnızca bir görünüşten ibaret hale gelir.
“Kavramları çarpıtmak mümkündür, fakat onların gerçeğini değiştirmek asla.”
Mehmet Demir
201122