2
Yorum
18
Beğeni
5,0
Puan
135
Okunma

Gece çökerken duvarlarıma
bir hıçkırık dokunuyor taş kaldırımlara.
Kim bilir kaç yalnızlık sığdı bu sokaklara, ben yürürken Şehir de içimde yürüyor.
Yağmur düşmüyor bu gece, bir Şehrin gözyaşı süzülüyor Gökyüzü’nden.
Karanlık binalar omuzlarını çökertmiş,
her pencerede yarım kalmış bir cümle gizlenmiş.
Rüzgâr yok ama bir iç çekiş dolaşıyor köprüden köprüye.
Sanki Martı’lar bile susmuş, sanki Deniz bile unutur olmuş köpüğünü sevmeyi.
Ben ağladıkça sokak lambaları titriyor,
acımın rengi vuruyor asfalta, acı ne renktir ki.
Bu Şehir benim yaramı biliyor, benim susuşumla kıvranıyor aynı anda.
Bir adım atıyorum, arkamdan Şehrin nefesi buğulanıyor.
Ne ben yalnızım bu Gece’de, ne de Şehir kendi karanlığında yapayalnız kalıyor.
Çünkü bazen..
Bir insan ağlarken bir Şehir de ağlar.
Yara büyüdükçe Gökyüzü kararır ve bir Şehir çok kalbi sızlayanların adımlarında ıslanır.
Ve biliyorum..
Bu sokakların her çatlağında bir hikâye saklı, her duvarında yarım kalmış bir nefes, her köşesinde geri dönmeyen birinin ayak izi var.
Ben onlara karıştım bu Gece, acımı Şehrin nabzına bağladım.
Köprülerin altından geçen rüzgâr içimdeki sızıya dokunuyor.
Sanki “dayan” diyor ya da ben öyle duymak istiyorum.
Bir Şehir acısıyla konuşmayı
ancak bu kadar iyi öğrenir.
Gece’nin en dar sokağında duruyorum, bir Lamba sarı ışığıyla titriyor üzerimde.
Belli ki o da uykusuz, Şehir de ne varsa benimle çırpınıyor bu Gece.
Adımlarım yankı değil artık, yüreğimin kırığı döküğü.
Boş bir bank görüyorum sahilde, oturuyorum yanına.
Sanki beni bekliyormuş gibi sessizce kabulleniyor ağırlığımı.
Deniz karanlık yüzünü bana çeviriyor,
dalgalar usulca kıyıya vuruyor, kırgın ama yumuşak.
Tıpkı benim içimde taşıdığım o söyleyemediğim acı gibi.
Birden fark ediyorum, Şehir benimle ağlamıyor sadece, beni duyuyor.
Kalbimdeki sarsıntıyı, gözyaşımın sıcaklığını, söyleyemediğim her cümlenin ağırlığını.
Ve o an anlıyorum ki bazen insanın tesellisi bir insan değildir, bir Şehir’dir.
Geceye bürünmüş, yağmur kokan,
sokak aralarında nefes alıp veren koca bir Şehir.
Bu gece ben ağlarken,Şehir de benimle beraber yaralarını tutuyor.
Sabaha karşı Şehrin sesi değişiyor,
gözyaşları yavaşlıyor, rüzgâr hafifliyor.
Bütün gece benimle ağlayan bu sokaklar..
Şimdi yorgun bir nefes alıyor.
Kaldırımların üzerine düşen loş ışık
biraz umut, biraz da kırgınlık taşıyor.
Benim gibi gece boyunca acısını döken ama hâlâ ayakta duran biri gibi.
Bir vapur sesi duyuluyor uzaktan, sislerin içinden ürkekçe ilerliyor.
Sanki bana diyor ki,
“Her karanlık sabaha karşı çözülür,
gözyaşı bile kendi yolunu bulur.”
Sahile çöküyorum ellerimi cebime saklamış.
Soğuğu değil yalnızlığı üşüyorum.
Şehir susmuş artık.
Ağlaması bitmiş, yarasını sakince sarmaya başlamış.
Ben de toparlıyorum içimdeki kırıkları,
tek tek topluyorum geceye bıraktığım acıları.
Anlıyorum ki bir Şehir’le omuz omuza ağlamak, bazen insanın kendine en çok yaklaştığı anmış.
Gökyüzünün doğu tarafı hafifçe açılıyor,
siyah maviye, mavi griye dönüyor.
Sanki biri perdeyi aralıyor içimde,
karanlık yavaşça yerini solgun bir aydınlığa bırakıyor.
Gece boyunca ağladık birlikte.
Şimdi beraber susuyoruz.
Ben de içimdeki fırtınayı topluyorum yavaş yavaş.
Sanki kalbimin kırıklarını Şehrin sabahına emanet ediyorum.
Kalbimde hâlâ karanlık bir oda var yinede, içinde unutulmuş acılar ve suskun fısıltılar.
Kendi sessizliğimin içinden yeniden doğar gibi Şehrin sabahına karışıyorum.
Yoluma devam ediyorum, arkamda gecenin çığlığını bırakarak.
Yol uzun, Şehir büyük, acı gerçek, yaralar derin.
Kendi karanlığımın sessizliğinde yapayalnızım artık.
sevay
5.0
100% (2)