2
Yorum
11
Beğeni
0,0
Puan
99
Okunma

İnsanlık, doğa ile kurduğu uyum ve geçmişten aldığı miras sayesinde kültürünü inşa etmiştir. Kültür, yalnızca ritüellerden, sözlü anlatılardan veya bayramlardan ibaret değildir, bir toplumun doğayla, zamanla ve kendi geçmişiyle kurduğu ilişkinin somutlaşmış halidir. Fakat bugün, insanlar kendi doğasını bozmayı, çevresini tahrip etmeyi alışkanlık haline getirdikçe, kültürün bu organik yapısı da çatlamaya başlamıştır. Toplum, köklerinden kopmuş bir ağacın yaprakları gibi savrulmaya mahkumdur.
Kültürün özü, insanların yaşam biçimlerinde, doğayla olan dengelerinde ve geçmişle kurdukları bağlarda saklıdır. Mevsimlerle şekillenen yaşam düzenleri, toprağın sunduklarıyla oluşan mutfak gelenekleri, hayvanlarla kurulan ilişkinin getirdiği sorumluluklar… Hepsi, bir toplumun ruhunu taşıyan damarlarıdır. İnsan, doğayı kendi çıkarı uğruna tahrip ettikçe, bu damarlar kurur, kültürün özü incelir, köksüzleşir ve zamanla unutulur.
Bugün birçok toplumda kültür, yüzeyde var olan sembollerden ibaret bir kabuğa dönüşmüştür. Bayramlar, kutlamalar, gelenekler… Tüm bunlar, artık bir anlam taşımaktan çok, görselliğin ve görüntünün parçası haline gelmiştir. İnsanlar kültürü yaşamak yerine, kültürelmiş gibi görünmeyi tercih eder olmuşlardır. Oysa kültür, yalnızca korunmak için değil, gelişmek, dönüşmek ve yeni zamanlara uyum sağlamak için var olur.
Modern şehirlerin gri sokakları, teknolojiyle doldurulmuş hayatlarımız, rekabetin ve aceleciliğin baskısı… Hepsi, kültürün köklerini kurutan birer rüzgar gibi eser. İnsanlar, köklerini beslemeden gövdeyi büyütmeye çalışır; fakat gövde ne kadar güçlü görünürse görünsün, köksüz bir ağacın uzun ömürlü olması mümkün değildir. Kültürün özünü kaybetmek, yalnızca geçmişi değil, geleceği de kaybetmektir.
Unutulmamalıdır ki, kültür ancak doğayla uyum içinde, geçmişi hatırlayarak ve geleceğe hazırlık yaparak var olur. Onun içindir ki kökleri sağlam olmayan kültürler, rüzgarda savrulmaya mahkumdurlar, Biz doğayı kaybettikçe maalesef kültürün ruhunu da kaybettik, ama hatırlamak hala mümkün. Her adımda doğaya, geçmişe ve birbirimize dönerek kültürü yeniden besleyebiliriz.
“Doğasını kaybeden toplumun kültürü de kendine tutunamaz.”
*
Mehmet Demir
201122