1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
90
Okunma

Herkes en narin çiçek olarak gelinciği düşünür; kırmızı yapraklarıyla rüzgâra direnç gösterir, varlığıyla ruhu ısıtır, insanın içine sıcak bir ışık düşürür. Ama gelincik güçlüdür, kırılır gibi görünür ama hayatta kalır. Karahindiba ise farklıdır. Sessizdir, kırılgandır, savunmasızdır. Ona dokunamazsınız, yaklaşamazsınız. Bir tek yanlış bakışınız, bir sözünüz, bir düşüncesizlik… Hepsi onun baştaki güzelliğini söndürebilir, onu toprağa gömebilir. İnsan hayatı da öyledir. Kırılgan, savunmasız, bir anlık dikkatsizlikle yok olabilecek kadar narin… Ve çoğu zaman farkına varana kadar sadece izlemekle yetiniriz.
Hayatın kendisi, karahindiba gibidir. Sessizdir, kırılgandır ve geri dönüşü yoktur. Bir yanlış bakış, bir düşüncesizlik, bir söz… Hepsi bir parçanızı alır götürür. Ve siz sadece izlersiniz. Ellerinizi uzatmak istersiniz ama yetmez, kalbiniz yetersiz kalır. Gözleriniz dolar, içiniz yanar, kalbiniz parçalanır, nefesiniz yetmez… Ve o kayıp, sessizce yanınızda durur, sizi izler gibi.
İnsanlar, tıpkı karahindibalar gibi hayatınıza sessizce girer. Onları korumak, sarıp sarmalamak istersiniz ama elleriniz yetmez, kalbiniz yetersiz kalır. Sadece bakabilirsiniz. Sadece varlıklarını hissedebilirsiniz. Ama bir bakış, bir söz, bir anlık dikkatsizlik onları sizden alır ve geriye doldurulamaz bir boşluk bırakır. Ne sözler, ne gözyaşları… Hiçbiri onları geri getiremez.
Hayat, karahindiba gibidir: savunmasız, kırılgan ve bir bakışla yok olabilecek kadar nadir. Kaybettikleriniz, gözyaşlarınızı durduramayacak kadar yakar, içinizi parçalar, nefesinizi keser. Her kayıp, kalbinizde tarifsiz bir boşluk bırakır. Ve ne kadar ağlasanız da, ne kadar pişman olsanız da, o güzellik bir daha geri gelmez.
Her kayıp, bir karahindibanın savrulması gibidir. Sarı tacı toprağa düşer, rüzgârda savrulur ve siz sadece izlersiniz. O anda anlarsınız ki, bazı güzellikleri korumak mümkün değildir. Onlara dokunamazsınız, sadece izleyebilirsiniz; ve izlemek çoğu zaman en acı seçenektir. Gözlerinizden süzülen her damla yaş, içinizdeki boşluğu doldurmaz, sadece kaybın ağırlığını taşır.
O boşluk, insanın içine yerleşir. Sessizlikten daha acı olan, kaybettiklerinizin artık yok olduğunu bilmek, onları tutamayacağınızı anlamaktır. Hayat, karahindiba gibidir: kırılgan, savunmasız, geri dönüşsüz… Ve kaybettikleriniz, hüngür hüngür ağlatacak kadar yakar, yakar, yakar… Siz sadece izlersiniz. Gözlerinizden yaşlar akar, kalbiniz parçalanır, nefesiniz yetmez… Ve bir daha asla eskisi gibi olamayacağınızı anlarsınız.
Her kayıp, ruhunuza saplanmış bir iğne gibidir. Her kayıp, nefesinizi keser, kalbinizi parçalar, içinizde bir yangın başlatır. Karahindiba gibi narin olan her şey, sizin için bir çığlık, bir boşluk ve bir sonsuz özlem olur. Ve siz, sadece izlersiniz. Ellerinizi uzatamazsınız, tutamazsınız, değiştiremezsiniz… Sadece gözyaşlarınızı durduramazsınız. Hüngür hüngür, içiniz acı içinde ağlar… Ve bu, sonsuza dek sürecek bir sessizliktir.
Hayat karahindiba gibidir. Kırılgan, savunmasız, geri dönüşsüz. Ve her kayıp, gözyaşlarınızı durduramayacak kadar yakar. Siz sadece izlersiniz, nefesinizi tutarsınız, kalbinizin parçalandığını hissedersiniz… Ve bir daha asla eskisi gibi olamazsınız.
---
5.0
100% (1)