Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
mustafa ertürk
mustafa ertürk

Zülşirin Masalı

Yorum

Zülşirin Masalı

0

Yorum

3

Beğeni

0,0

Puan

110

Okunma

Zülşirin Masalı

Çevresince dışlanan bir kız varmış Dışlandığı horlandığı için başının çaresine bakmak zorunda kalmış!
kayıplara karışmış! Bu hayat öyküsünü masallaştırayım böylece masal anlatımını denemiş oluyorum!Nokta!

Zül şirin masalı
Bir zamanlar; deli dolu sevimli, sevecen;
On altı, on yedilerinde, dolunay güzelliğinde, gülecen, sevbenili...
Ferhat’ın Şirin’i denli şirin… Bir o kadar da rahat, yüreğindeki sıcaklığı hareketlerine yansıyan... bu haliyle
tabuları yıkmak için yaratılmış gibiydi…
Buna karşın; ele avuca gelmez, tüyüne dokundurmaz; vahşi bir kediden farkı olmayan; ütopik deli dolu platonik bir sevgilim vardı, bir zamanlar.. Görünce çocuklaşır, mutlu olur; göremeyince, hüzünlenirdim. Sevildiğini bilir, hep sevilmek isterdi... biraz da şımarık, naz şımarığı...
Bunca güzel, bunca hoppa akıllı olur da yerinde durur muydu, durdurulur muydu…gelenek, alışılmış genç kız davranışlarını zorladığı için çevresince; mitolojiye göre tüm kötülüklerin anası sayılan Pandora’ydı ve kutsal kitaplara göre de Ademi baştan çıkarıp göksel alemden, yer yüzüne atılmasına sebep olan Hava anamız gibi; günah keçisi, uğursuzlardan sayılıp; dışlanmış… dayanamayıp; kayıplara karışmışşş!..


Aramaya çıkıyoruz

Hayalimle, düşündük ki;
“Tüm günahların anası, o, olamazdı.
Prametos’un, Adem’in suç ortaklıkları yok muydu…
Sonuçta günah denen şey ; yere zamana ve kişiye göre değişen izafi ‘ bir değer yargısı değil midir!..
Aht ettik, yeminler ettik; arayacaktık onu, buluncaya değin…
Tabana kuvvet, dize derman, gönülden fermanla;
“Eğin, dedik, dağlar, aşkın önünde boyun eğin…!”
Çıktık yola…

Rüya alemi:
Yaya yapıldak, rüzgarın önünde dağ dere demeden devam ederken;
davul dümbelekli bir düğün alayına karışmış olduk…
Alı, pullu, püsküllü ufak tefek düğüncülerdi…
Bir dağı aşarken, kayalığın orada bir rüzgar, bir fırtına…
Derken yükselen hortumla, yüzü duvaklı gelin , atıyla birlikte toz duman içinde uçup,
mavi göğün derinliklerinde kayıp olmasın mı…
Düğüncülerden de kimseler kalmamıştı,
Hayalimle ikimiz , dağ başında kalakalmıştık…
Meğer; masallarda anlatılan perilerin düğün alayı imiş…

O dur budur, oraya
‘Perili Kayalar’ denmesi dilek yeri olarak bilinmesi ondanmış…
Geceye kalmıştık, ateş yakıp , ayın doğmasını bekliyoruz.
Ay doğunca dua edip, dilekte bulunması, gelenektenmiş.
Beklerken, uyuya kalmışız …
Masal bu ya…

Peri :
Perili Kayalarda ayın doğmasını beklerken uyumuşuz..
Bir peri kızıyla karşılaşmışız;
“Ben , diyor, Perili Kayalarda, rüzgarın, hortumuyla havalanıp
kayıplara karışan gelin periyim… uyuyakaldınız, ama;
dileğiniz bana ulaştı… Aşkınızın perilerle kayıplara karıştığını,
aramakta olduğunuzu biliyorum… onun yerini söyleyemem…
Sizi, aşkı, uğruna Kaf Dağına sürgün edilenin yanına götüreyim…
Demesiyle;

Kafdağı:
‘İnadımız, muradımızdır’ deyip hayalim ile, sığınıp aşk perisinin kanadına ,
ak bulutlarla, kara bulutlar arasında süzüle, büzüle varmışız, bir dağa, ki ; ne dağ…
Orada sisler, dumanlar içinde, bir elinde ateşten bir parça olan birine,
kartalların saldırmakta olduğunu; etrafı sarılmış, zor durumda olduğunu gördük…
Derken Olimpos Dağında ne kadar tanrı, tanrıça varsa yardımına geldiler…
onu kurtarıp; ateşi alıp yer yüzüne indiler…
Hayalimle kalakalmıştık…perimiz yine imdadımıza yetişti;
Yitiğimizi tanıyan bilen yokmuş…
Buranın Kaf Dağı, elinde ateş olanın da Prometaos olduğunu;
Kimilerine göre; Pandora’ya olan aşkı için; ateş tanrısından ateşi çalması,;
kimilerine göre de; aşkı Pandora için; Yüce Zeus tarafından Kaf Dağından
ateşi getirmesi şart koştuğu içinmiş, dedi..
Kartallar bizi de ateş almaya gelmiş sanıp saldırıya geçtiler.. başımızda fır dolanıyor,
sorti dalışları yapıyor, kanat çırpıp ,gıcır, gıcır yırtıcı sesler çıkarıyorlardı ki;
perimizin, araya girmesiyle; bizi kartallar kıralı Yüce Mujgur’un dumanlar içinde
yükselen haşin, kocaman bir kayanın doruğundaki makamına tırmandık..
-- Devam edecek --


Zülşirin masalı (devamı)
Saba Diyarı:
Belkıs Hatun
güzelliği ve adaletiyle efsaneleşmiş,
Saba ülkesinin Melikesi;
Belkıs Hatun’a götüreyim…
Yitiğinizi olsa, olsa orada bulabilirsiniz..
Melike Sultan Hz. Süleyman ile evleniyorlar.
Düğün törenleri devam ediyor…

İn cin, kurt kuş,
Kanatlı,kanatsız karıncalar…
tanıdık tanımadık; bilindik,bilinmedik herkes davetli…
orada ölümsüz aşkların, unutulmaz aşıklaııyla tanışır,
kaynaşırsınız…
Haydı, yumun gözlerinizi!” demesiyle;
Kanatlanmışız, bulutların üstünde, mavi göğün
katmanları arasındaymışız…

Mavi göğün katmanları arasında,
Bulutlar üstünde varmışız,
Saba ülkesinin merkezine…
Her taraf bayraklarla, çiçeklerle süslenmiş…
Caddeler gül suyu ile yıkanmı…
Çarşı Pazar düğün bayram şenliğinde…
Şehrin orta yerinde;
Güneşte yanar, döner ışıltılı
gök mavisi safir akik çerçevesiyle,
kristal camdan, zemzem suyu ile yıkanmış temizlikte
Göz kamaştırıcı, gönül alıcı,
Arı kovanı gibi insan kaynayan bir saray…
Yanı başında, türlü çiçek kokularıyla,
çeşit, çeşit meyve ağaçlarıyla süslü bir bahçe…
Bahçeye dalıverdik, bahçivanın kulubesine vardık;
Şehirde bayram havasının nedeni;
meğer ;
Melikenin kına günü şenliği imiş….

Hz. Süleyman:
Belkıs Hatun

Tarihin kayd ettiği en önemli kutsal kenti;
Üç büyük göksel inançlı dinin doğduğu
Kuruluşu belli olmayan, bilindiği kadarıyla
Hz. Süleymanın başkentliğini yapmış;
Bu özelliğinden, güzelliğinden dolayı
Tarih boyu pek çok el değiştirmiş
Uğrunda bir o kadar kan akmış kent, Kudüs!..

Düğün merasimi
Bir merasim ki ne merasim!.
Anlatmaya ne dil döner, ne kelime yeter!..
Kentin tüm caddeleri, yolları, gül suyu ile
Kevser suyu zemzemiyle yıkanmış,
Türlü, türlü kokularıyla, bin bir çeşit çiçekle süslenmiş…

Davetliler:
Hz. Tin,melike Hatunla izdivaç merasimi olur da
davetlilerin kimler olduğu sorulur mu!.
Başta mecnun, Kerem, Ferhat ve sevgilileri de
yanlarında olmak üze;
Karıncalardan, kuşlardan, cinlerden,perilerden
Aşk tanrıçalarından, krallardan, kraliçelerden
Sazcılardan, sözcülerden, alimlerden, bilgelerden
kimler , kim yoktu ki…
her canlı kendi cinsleriyle,düzenli geçiş törenlerini,
çeşitli oyunlar, göstrijler, yarışmalar izliyordu..
Hz.ret hazinesini, ambarlarını, kilerlerini tüm varını yoğunu
esirgememiş gibiydi… doğrusu kim esirgerdi ki!...
Yemelerin, içmelerin eğlencelerin, gösterilerin yıllarca,
çağlarca anlatılması dahi az gelirdi…
-- devam edecek --












Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Zülşirin masalı Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Zülşirin masalı yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Zülşirin Masalı yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL