0
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
87
Okunma

Bazen etrafımıza baktığımızda herkesin konuşuyor gibi göründüğünü ama aslında kimsenin kimseyi gerçekten dinlemediğini fark ederiz. İnsanlar konuştukça gürültü artıyor ama anlam azalıyor. Asıl dikkat edilmesi gerekenler ise sessiz kalanlar. Çünkü bazı insanlar konuşmayı çoktan bırakmış oluyor. Kimi korktuğu için, kimi yorulduğu için, kimi de söylediğinin bir anlamı olmadığını düşündüğü için susuyor.
Bugün “ses kaybı” dediğimiz şey sadece fiziksel bir durum değil. Asıl mesele, insanların kendilerini ifade edemediği, konuşmak istese bile ciddiye alınmadığı bir dünyada yaşıyor olmamız. Bazıları öyle bir noktaya geliyor ki, yaşadığı acıyı anlatmaktan vazgeçiyor. Çünkü anlattığında da bir şey değişmediğini görüyor. Bu, insanı içten içe tüketen bir süreç.
Toplumda birçok sorun var ama en tehlikelisi insanların başkalarının yaşadığı acıya kayıtsız kalması. “Beni ilgilendirmez” düşüncesi o kadar yaygın ki… Birinin zor durumda olduğunu fark ettiğimizde çoğu zaman görmezden geliyoruz. Çünkü ilgilenmek rahatsızlık verir, rahatsızlık ise çaba gerektirir. Çaba göstermemek daha kolay geliyor.
Özellikle şiddete uğrayan, baskı gören ya da çaresizlik içinde yaşayan insanların sesi çoğu zaman duyulmuyor. Duyulsa bile üstü kapatılabiliyor. Bu durum uzun vadede toplumun insanlık yönünü zayıflatıyor. Bir kişinin susması sadece o kişiyi etkilemiyor, hepimizi etkiliyor. Sessizlik yayılıyor ve normalleşiyor.
Kadın cinayetleri, aile içi şiddet, görülmeyen çocuklar, duyulmayan çığlıklar… Bunlar sadece haberlerde gördüğümüz olaylar değil. Bunlar gerçekten yaşanıyor ve çoğu zaman insanlar bu olayları duyduklarında bile hayatlarına kaldıkları yerden devam ediyor. Tepki vermemek, aslında sorunun bir parçası olmak demek.
İnsanların birbirine karşı duyarsızlaşması belki de çağın en büyük problemi. Sevgi, anlayış ve merhamet geri plana itildikçe, herkes kendi dünyasına kapanıyor. Oysa bir insanın derdini dinlemek, bazen bir hayatı bile değiştirebilir. Biraz empati, biraz ilgi ve biraz cesaret, insanların yeniden konuşmasını sağlar.
Seslerin ölmesi yalnızca bireysel bir kayıp değildir, toplumun ruhunu da zayıflatır, insanlığı geriletir ve acının sıradanlaşmasına sebep olur. Birinin sesini duymak, onunla ilgilenmek ve gerektiğinde destek olmak, hem bireysel hem toplumsal bir sorumluluktur. İnsanlığın devamı ancak bu sorumluluğun kabul edilmesiyle mümkün olabilir.
“Artık hiç bir çığlık duyulmaz, çünkü herkes kendi sessizliğine gömülmüştür."
*
Mehmet Demir
251125
5.0
100% (1)