0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
60
Okunma
YABANCILAŞMANIN İÇTEKİ ÇATLAMIŞ SESİ
Bazen insan, kendi sesinin içindeki yankıyı bile tanıyamaz olur. Ne söylediğini bilirsin, ama söyleyenin sen olup olmadığından emin olamazsın. İşte “hasta bir ruh hâli” dediğimiz şey, çoğu zaman tam da bu yabancılaşmanın kapısından içeri süzülür. Gürültü yapmaz, bağırmaz, kendini belli eden bir acı gibi davranmaz. Sessizce gelir; önce göz kapaklarına çöker, sonra omuzlarına ince bir ağırlık bırakır.
En çok da kendine yabancılaşır insan.
Bir sabah aynaya bakarsın; karşında duran yüz senindir ama bakışlar farklıdır. Eskiden tanıdığın o kıvılcım, o içten gülümseme, o “ben” dedirten iç sıcaklığı bir yerlere saklanmıştır. Şimdi kaşların biraz daha yorgun, gözlerin biraz daha derin görünür. Bir şey değişmiştir ama adı yoktur. Adı olmadığı için de anlatması zordur.
Duygular bile gözden kayar.
Sevincin tadı eksilir, öfke daha cansız görünür, özlemler açıklanamaz bir sessizliğe gömülür. Sanki duyguların hepsi senden izin almadan başka bir eve taşınmış, kapıyı da sessizce kapatmıştır. İç dünyanda boş bir oda kalır, eskiden dolu olduğunu hatırladığın ama artık içine girince soğuk gelen bir oda…
Dünyaya da yabancılaşır insan.
Kalabalıkların içinde yürürken herkes yaşamın bir parçası gibidir; sen ise kenarda bekleyen bir seyirci gibi. İnsanlar konuşur, güler, aceleyle bir yerlere yetişir. Sen ise sanki bir perdenin ardından izlersin onları. Gerçek bir şey olabilir o hayat, ama seninle teması zayıftır. Bir ses duyarsın: “Ben böyle değildim.” O cümle, ruhun içinde ağır bir kapı gibi gıcırdar.
Belki de en acı olan şudur:
Kendini dışarıdan izliyormuş gibi olursun. Attığın adımlar sana ait değilmiş, söylediğin sözler bir başkasının ağzından çıkıyormuş gibi gelir. İçeride bir “sen” vardır, bir de dışarıda görünen “sen”. Aralarındaki mesafe bazen bir karış, bazen bir uçurumdur.
Ama insan, kendi karanlığını fark ettiği an iyileşmenin de kapısını aralar. Çünkü yabancılaşma, ruhun “dur ve bak” deyişidir aslında. Belki de hatırlaman gereken şudur: İçindeki kişi tamamen kaybolmaz, sadece yorulmuştur. Biraz dinlenmek ister, biraz susmak, biraz yeniden toparlanmak…
Ve gün gelir, aynadaki gözlerini tekrar tanırsın.
Duygular evine geri döner.
Dünyanın sesi sana yeniden dokunur.
Belki yavaş, belki kırık dökük… ama yine de insana döner insan.
Hüseyin Erdinç
5.0
100% (1)