0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
59
Okunma
İnsan, çoğu zaman bugün canını sıkan şeylerin sanki bugün doğduğunu sanır. Oysa hayat, hiçbir sızıyı bir anda vermez. Her gölgenin bir dünü, her kırgınlığın bir izi, her tereddüdün bir hikâyesi vardır. Bugün mesele ettiklerimiz, dün kendi ellerimizle koyduğumuz taşların yerini bulmuş hâlidir sadece.
Sandığımız gibi dertler gökten düşmez; çoğu, zamanında üstünden hafifçe atladığımız bir uyarının büyüyüp karşımıza dikilmesidir. “Sonra bakarım” dediğimiz bir mesele, bugün yüreğimize oturmuş bir yük olur. Çünkü insan, unuttuğu yerde değil, ihmal ettiği yerde sınanır aslında.
Gecenin sessizliğinde insan kendine daha yakın olur. Başını yastığa koyduğunda geçmişte bir pencere aralanır; iyi ki dediklerimiz içimizi ısıtırken, keşke dediklerimiz bir anlığına soluğumuzu keser. O odada insan, hem kendi geçmişinin misafiri hem mimarıdır. Büyüttüğümüz sıkıntılar, dün küçücük saydığımız bir ihmalin gölgesidir meğer. Bugün huzur diye sarıldığımız şeyler ise dün kalbimizden geçen güzel bir niyetin meyvesidir.
Hayat, tesadüf diye sunduğu şeylerin içine bizim emeğimizi gizler çoğu zaman. Bir söz, bir susuş, bir gülüş, bir vazgeçiş… Hepsi döner dolaşır, kaderin sahnesine bizim payımızı yansıtır.
Düne bakmadan bugünü anlamak mümkün değildir. Dünüyle helalleşmeyen bugünde özgürleşemez. İnsan kendine itiraf edemedikçe, kaderi de ona kapılarını aralamaz. Ama bir adım cesaret, bir adım sükûnet, bir adım pişmanlığı kabul… Hepsi insanın yönünü değiştirir. Yön değişince yol da değişir, rüzgâr da.
Belki de asıl mesele, bugünün derdine söylenmek değil; dünü sahiplenmektir. Çünkü insan, dünüyle barıştığı ölçüde yarınını inşa eder. Ve bazen, dünkü hâlimize sarılmadan bugünkü hâlimizi affedemeyiz.
İnsan, yürüdüğü yolun da savrulduğu rüzgârın da mimarıdır. Bugün yorduğu yer, dün ihmal ettiği bir köşe olabilir. Yarın yüzüne gülecek alanlar ise bugün ektiği sabrın çiçekleri olacaktır.
O hâlde…
Esere dikkat etmek gerekir.
Zira insan kendi hikâyesini doğru yazdığında, kader bile cümlelerini saygıyla okur.
Ve en nihayetinde…
İhmâlin imal ettiği sevgisizlik,
ihlalin incittiği güven,
insanın en çok kendi elleriyle kuruttuğu iki sessiz bahçedir.
Dün sahip çıkmadığımız duygular bugün yüzümüze bakmaz olur. Dün önemsemediğimiz kırılganlıklar bugün kapımızı sızısıyla çalar. Çünkü her ihmâl biraz sevgiyi eksiltir; her ihlal biraz güveni çürütür. Ve insan en çok, kendi onarmadığı yerden üşür.
Unutma; hayat, insanın kendinden sakladığını bir gün mutlaka önüne koyar.
İhmal ettiğini yokluğuyla,
ihlâl ettiğini acısıyla terbiye eder.
Ve insan, ancak bu terbiyeden geçince hakikati görür:
Bugün dert dediği çoğu şeyin, dün bizzat kendi eliyle konmuş bir imzası vardır.
Sizce?
Ramak Kaldı / Samim İğde