0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
79
Okunma
Fıtratın Çatışması, Nefsin Terbiyesi ve Kur’ân’ın Önerdiği Sosyal Huzur
Yazar: Murat Kerem
Gecenin Sessiz Meydanı: İnsanın İçindeki Görünmez Savaş
Gece bir vakit gelir; sokakların sesi diner, şehir bütün ihtişamıyla uykuya çekilir.
Ama insanın iç dünyasında tam o anda başka bir kapı açılır. Sessizliğin ortasında bir uğultu yükselir; dışarıdan değil, içeriden gelir.
Kalpte iki ses konuşmaya başlar:
Biri “sabret, affet, bekle” diye fısıldayan merhametli nefes…
Diğeri “vur, kır, al, öne geç” diye bağıran hırçın nefis…
İnsan o anda tek başınadır; fakat yalnız değildir.
Çünkü kendi içinde bir meydan kurulmuştur.
Kur’ân bu iç savaşı şöyle açıklığa kavuşturur:
“Nefs kötülüğü emreder.” [1]
Psikoloji de bu hakikati teyit eder. Carl Jung der ki:
“İçindeki gölgeyle yüzleşmeyen, dışarıda sürekli düşmanlar üretir.” [2]
Demek ki toplumun yumrukları, önce tek bir insanın kalbinde sıkılır.
Dışarıdaki kavga, içerideki kavganın yankısıdır.
İki Nefes Arasında: Fıtrata Konan İmtihan
Kur’ân insanın yaratılışına yerleştirilen ikili yapıyı şöyle ifade eder:
“Nefse ve onu şekillendirene; ona fücurunu ve takvasını ilham edene…” [3]
İnsanın içinde hem yükselten bir nefes vardır hem de aşağı çeken bir nefis.
Bir annenin evladına sarılışında nefes görünür; bir yöneticinin makam hırsında nefis…
Bir gencin öfkesini sabırla tutuşunda nefes; bir zalimin zulmünde nefis görünür.
Peygamberimiz (s.a.s.) bu gerçeği tek cümlede özetlemiştir:
“Asıl pehlivan, öfkelendiğinde kendine hâkim olandır.” [4]
Bugünün dünyasında öfkeye yenilmiş sahte kahramanlıklar yaygınken,
Kur’ân insanı iç güreşin gerçek galibi olmaya çağırır.
İç Savaşın Anatomisi: Kalbin Kapıları ve Bilimin Aynası
Bir baba düşün…
İşten yorgun dönmektedir; trafikte biri aracını sıkıştırınca kalbinde iki kapı açılır.
Öfkenin kapısı: “İn arabadan, haddini bildir!”
Merhametin kapısı: “Evde seni bekleyen çocukların için sabret.”
Bu bir saniyelik karar, yalnızca küçük bir tartışmayı değil;
kendi ruhunda kuracağı dünyanın kaderini de belirler.
Freud insan davranışını id–superego çatışmasıyla açıklar. [5]
Nörobilimci Antonio Damasio ise şöyle der:
“Kendini bilen insan, davranışlarını yönetir.” [6]
Modern bilim, Kur’ân’ın asırlardır söylediğini doğrular:
İçini yönetemeyen, dışını yönetemez.
Nefsin Terbiyesi: İç Barıştan Toplumsal Barışa Uzanan Yol
Kur’ân’ın temel ilkesi şudur:
İnsan kendi içindeki kavgayı çözmeden dış dünyada barış olmaz.
Toplumun huzuru bireyin kalbinde başlar.
Bir insanın öfkesini yenmesi bir mahallenin huzuruna,
bir annenin duası bir toplumun selâmetine,
bir gencin sabrı tarihin akışına bile dokunabilir.
Peygamberimiz (s.a.s.) buyurur:
“Müminler bir beden gibidir.” [7]
Bedenin bir organı hasta olursa tüm beden etkilenir;
bireyin iç barışı bozulursa toplumun dış barışı da çatlar.
Kur’ân’ın hedefi çatışmayı yok etmek değil;
çatışmayı adalet, merhamet ve hikmetle yöneten insan yetiştirmektir.
Toplumu Ayakta Tutan Üç Direk: Adalet, Meşveret ve Merhamet
Toplum dışarıdan yollar, binalar ve kalabalıklar olarak görünür;
ama onu ayakta tutan asıl kolonlar görünmezdir:
adalet, meşveret ve merhamet.
Bu üçü çöktüğünde millet sessizce dağılır; çöküş görünmez ama ruh ölür.
Adalet: Karanlığı Yaran Işık
Adalet toplumun kalbidir.
Kalp durduğunda beden nasıl ölürse, adalet çökünce toplum da çürür.
Kur’ân buyurur:
“Adaleti titizlikle ayakta tutun.” [8]
Bu emir yalnız mahkemeler için değil;
aile için, sokak için, kurumlar için, devlet için;
insanın nefes aldığı her yer içindir.
Sosyolojinin büyük ismi Max Weber şöyle der:
“Toplumun düzeni ancak adaletle korunabilir.” [9]
Bir hâkimin adil kararı, bir öğretmenin tarafsızlığı,
bir annenin evlâdına eşit davranışı—hepsi toplumda görünmez bir barış ağı örer.
Adalet, çatışmayı susturan en güçlü silahtır.
Meşveret: Ortak Aklın Kurduğu Köprü
Meşveret, toplumu birbirine bağlayan ortak akıl köprüsüdür.
İnsan tek başına düşünür, fakat birlikte düşündüğünde ufku genişler.
Kur’ân şöyle der:
“Onların işleri aralarında şûra iledir.” [10]
Modern yönetim bilimcisi Peter Drucker da aynı hakikati tekrarlar:
“En doğru karar, ortak aklın ürünüdür.” [11]
Meşveretin olduğu yerde devlet halka yaklaşır, halk devlete yaklaşır.
Ailede meşveret varsa çocuklar kendini değerli hisseder;
kurumda varsa başarı artar;
devlette varsa istikrar doğar.
Meşveret susarsa, kaos konuşur.
Merhamet: Toplumu Bir Arada Tutan Gizli Çimento
Adalet yapıyı ayakta tutar; merhamet o yapının ruhudur.
Kur’ân buyurur:
“Mallarda muhtaçların hakkı vardır.” [12]
Bu, merhameti bir duygu olmaktan çıkarır ve hak seviyesine yükseltir.
Ekonomist Thomas Piketty şöyle der:
“Gelir adaleti olmadan sosyal barış olmaz.” [13]
Merhamet çekildiğinde toplum taşlaşır;
merhamet aktığında en kuru gönüller bile çiçek açar.
Bazen bir yetimin başını okşamak,
bazen bir yaşlıyı karşıdan karşıya geçirmek,
bazen de sadece bir insanı incitmemeyi seçmek…
Toplumun görünmez çimentosu budur.
Toplumun Ruhu: Kalpten Dışarı Taşan Huzur
Kur’ân’ın barış modeli kanunlarla değil, kalplerle inşa edilir.
Barış önce bir kalpte filizlenir;
oradan bir eve, bir mahalleye, bir millete yayılır.
Bir insanın öfkesini yenmesi insanlık tarihine küçük bir ışık düşürür.
Bir annenin duası bir toplumu musibetten koruyabilir.
Bir gencin sabrı yarınların şekillenmesine katkı verebilir.
Barış kâğıtlarda değil, kalplerde yazılır.
Asıl Fethedilecek Şehir Kalbin Şehridir
İnsan bir gün anlar ki…
Fethedilmesi gereken gerçek şehir ne Kudüs’tür, ne Roma’dır, ne Konstantiniyye…
Asıl fethedilecek şehir, insanın kendi kalbidir.
Nefsini yenemeyen, dışındaki hiçbir düşmanı yenemez.
Nefsinin ateşini söndüremeyen, dünyanın ateşlerini söndüremez.
Viktor Frankl’ın sözü bu gerçeği anlatır:
“İnsanı koşullar değil, iç dünyası şekillendirir.” [14]
Tarih de, zaman da, hikmet de aynı hakikati fısıldar:
Kendini yenen, dünyayı yener.
Kaynakça
[1] Kur’ân-ı Kerîm, Yûsuf 53
[2] Carl Jung, Arketipler ve Kollektif Bilinçdışı
[3] Kur’ân-ı Kerîm, Şems 7–8
[4] Buhârî, Edeb 76
[5] Sigmund Freud, Id–Ego–Superego Teorisi
[6] Antonio Damasio, Descartes’ın Yanılgısı
[7] Buhârî, Edeb 27
[8] Kur’ân-ı Kerîm, Nisâ 135
[9] Max Weber, Economy and Society
[10] Kur’ân-ı Kerîm, Şûrâ 38
[11] Peter Drucker, The Effective Executive
[12] Kur’ân-ı Kerîm, Zâriyât 19
[13] Thomas Piketty, Capital in the 21st Century
[14] Viktor Frankl, İnsanın Anlam Arayışı