0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
88
Okunma

KÖY ENSTİTÜLERİ.
1940-1946 arasında köy enstitülerinde 15,000 dönüm tarla tarıma elverişli hale getirilmiş ve üretim yapılmıştı. Aynı dönemde 750,000 yeni fidan dikilmişti. Oluşturulan bağların miktarı ise 1,200 dönümdü. Ayrıca 150 büyük inşaat, 60 işlik, 210 öğretmen evi, 20 uygulama okulu, 36 ambar ve depo, 48 ahır ve samanlık, 12 elektrik santralı, 16 su deposu, 12 tarım deposu, 3 balıkhane, 100 km. yol yapılmıştı. Sulama kanalları oluşturularak enstitü öğrencilerinin uygulamalı eğitim gördüğü çiftliklere sulama suyu öğrenciler tarafından getirilmişti.
Gerek Osmanlı’da gerekse Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında eğitim sorunu üzerine birçok düşünceler, tecrübeler, uygulamalar olmuştur. Eğitim sorununun geniş bir bölümünü oluşturan köylünün eğitim problemine ve köy okullarına gönderilecek öğretmenlerin nasıl yetiştirilmesi sorunu üzerine II. Meşrutiyetten itibaren bazı fikirler öne sürülmüştür
İsmail Mahir Efendi köylünün köyden çıkmış münevverlerle eğitilebilineceğini, köy öğretmenliği için köylerden seçilen kızlı erkekli öğrencilerin okutulması gerektiğini ve yetişen öğretmenlerin kendilerine ekilecek arazi verilip köylere atanması fikrini ileri sürmüştür.
Meşrutiyet dönemi eğitimcilerinden olan Ethem Nejat yetiştirilen köy öğretmenlerine zirai bilgilerin verilmesini ve öğretmen okullarının geniş bir araziye sahip olmasını, açık havada da derslerin verilmesini belirtmiştir.
Cumhuriyet döneminde Deneysel Psikoloji öğretim üyesi Ali Haydar (Taner) 1924’te verdiği konferansta köy öğretmenlerinin şehirde yetişmiş çocuklarından değilde köylerden alınan çocuklardan olması gerektiğini söylemiştir.
Yerli eğitimcilerimizin ve düşünürlerimizin fikirleri böyleyken Türkiye’ye gelen Amerikalı eğitimci J.Dewey ve 1925’te gelen Alman eğitimci Kühne’nin düşüncelerine de değinmek gerekir. Köy Enstitüleri fikri (17 Şubat – 4 Mart 1923) 1. İzmir İktisat Kongresinde kendini gösterir. Bu anlamda İzmir İktisat Kongresinde ‘liberal ekonomi’ modeline uygun olarak ‘faydacı eğitim’ felsefesi benimsenmiştir. Bunun kanıtı da, faydacı eğitim felsefesi fikrinin öncüsü John Dewey’in Türkiye’ye davet edilmesidir
J.Dewey köy okullarında köylünün ihtiyaçlarına göre eğitim verilmesini, tarım reformunun yapılmasını ve bu duruma alt yapı hazırlayacak ilk ve orta okullarının açılmasını dile getirmiştir. Alfred Künhe ise köy okullarının kurulmasını gerekli görmemiştir. Sadece ilköğretimlerde daha fazla zira bilgi verilmesini yeterli görmüştür.
Mustafa Necati’nin dönemindeki Köy Muallim Mektebi’yle beraber bu düşüncelerin bir kısmı fiiliyata geçmiştir. Köye eğitim hizmeti 1936 da başlamış ve bu tarih de 35.000 köyde ilkokul yoktur. 16 Milyon nüfusun 12 milyonu köylüdür. Bunlardan erkeklerin yüzde 76.7’sı, kadınların ise yüzde 91.8’i okur-yazar değildir. Bu mekteplerden önceki uygulamalara bakacak olursak köy öğretmen okullarının köye özgü şartlarda eğitim verilmesine dair ilk düşüncelere yer almıştır. Mustafa Necati’nin bakan olduğu dönemde 789 sayılı ve 22 Mart 1926 tarihli Maarif Teşkilatına Dair Kanun ‘un çıkmasıyla köy muallim mekteplerinin önü açılmıştır. Kanunda öğretmen okulları ikiye ayrılıyordu:
-İlk Muallim Mektepleri
-Köy Muallim Mektepleri
22 Mart 1926’da çıkan bu yasayla beraber ilk köy muallim mektebi Kayseri Zincidere’de Denizli ‘de olmak üzere iki okul açıldı. Bu okullardan mezun olan öğretmenler atandıkları köylerde okulun yanında bir ev ve bahçe öğretmenlere verilecekti. Ayrıca “Köy Muallim Mektebinde” bir iş dershanesi bulunacaktır. Burada eğitim ve öğretim için gerekli olan aletler yapabileceklerdir. Bir de okulun teneffüslere ve oyunlarına ait avlusu ve küçük bir tarlası, fidanlığı, sebze bahçesi v.s bulunacaktır.
Köy Muallim Mekteplerinde öğleden önce 4 saat teorik, öğleden sonra iki saat pratik olarak toplam 6 saat ders verilmekteydi. Pratik derslerde tarım etkinlikleri, atölye-el işleri faaliyetleri, doğa inceleme gezintileri, oyun, spor ve beden eğitimi gibi faaliyetler düzenleniyordu.
Köy Muallim Mektepleri Türkiye’nin köy okullarındaki öğretmen eksikliği üzerine açılmıştır ama bu yönden bazı eksiklikleri vardır. Buradaki öğrencilerin genel kültür düzeyinin düşük olduğu sürekli tartışılmıştır. Asıl önemli olan eksikliği ise bu mekteplere alınan öğrencilerin büyük bir kısmının ortaokulu şehirlerde bitiren şehirli çocuklardan oluşmasıdır. Bu mekteplerden mezun olanların çoğu köylere gitmedikleri gibi gidenler de uyum sağlayamamışlardır. Aslında bu durum Köy Muallim Mektebi’nin amacına ulaşamadığının bir göstergesidir. Bundan dolayı süregelen tartışmaların neticesinde 1 Eylül 1932 tarihinde iki köy muallim mektebi kapatılmıştır.