Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
gursel.ozkan
gursel.ozkan

24 K A S I M

Yorum

24 K A S I M

0

Yorum

3

Beğeni

0,0

Puan

204

Okunma

24     K A S I  M

24 K A S I M

ÖĞRETMENLER GÜNÜ

Yarın 24 KASIM.
Nedir 24 Kasım?
1928 yılındaTürkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Millet Mektepleri’nin başöğretmenliğini kabul ettiği gündür.

12 Eylül cuntacılarının dayatmasıyla 1981’den beri 24 Kasım Öğretmenler Günü olarak çoğunluk tarafından kabul edilip kutlanıyor.

12 EYLÜL 1980 de iktidara el koyan cuntacılar;
Bir taraftan öğretmenleri işkencelerden geçirip, görevden alıp, sürgün edip, yardımlaşma sandığımızı ve sandıktaki bizim paralarımıza el koyup, TÖB-DER’i kapatıp TÖB-DER’li öğretmenlere yapmadığı kötülüğü bırakmayıp diğer taraftan da bizlere Atatürk’ü, Atatürkçülüğü bahane ederek göya bu günü hediye ettiler...
(Benim konuşmasın diye boğazına kaynar su dökülerek susturulmays çalışılan Enver Karagöz’ü andığım gündür 24 Kasım.)
Bizler de bu günü günümüz diye kutluyoruz.

Benim için 16 Mart Öğretmen Okulları’nın kuruluş günüdür ve Öğretmenler Günü olarak da kutlanmalıdır.
Okul hayatımızda hep 16 Mart’ı kutladık..

17 Nisan 1940 Köy Enstitüleri’ nin kuruluşu Öğretmenler Günü olarak da kutlanabilir ona da bir itirazım olmaz.

24 Kasım tarih ve işlevi olarak tabii ki güzel bir gün ve güzel bir olay.
Ama;
"Öğretmenler Günü" olarak kutlanması maalesef bir dayatmadır, ben yaptım oldudur.


Buna rağmen 45 yıllık bir gelenek haline geldiği ve büyük çoğunluk tarafından benimsediği için
"Cumhura Muhalefet Kuvveihatadandır" ("Halkın tuttuğu bir davaya karşı çıkılmaz") kuralı gereği bu konuda çoğunluğa muhalefet etmiş olmamak da lazım diye düşünüyorum.

Önemli olan şekilcilikten uzak işin özünü yaşayabilmektir..

Başta Başöğretmen’imiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere ebediyete intikal eden tüm öğretmenleri saygı ile anıyorum..

Yaşayan bütün öğretmenlerimin ellerinden öpüyorum.

Tüm öğretmenlerin ve emekli öğretmen arkadaşlarımın ÖĞRETMENLER GÜNÜ’NÜ kutluyorum..

MEKTUP
3 Nisan 2017 10:24
(Aramızdan ayrılışının 10. yılında Enver Karagöz
Yazar Kemal Yalçın, ölümünün 10. yılında devrimci öğretmen Enver Karagöz’ü yazdı.)

Kemal YALÇIN
"İşkenceciler bir daha şiir okumaması için boğazına kaynar su dökerek onun gür sesini yok etmişlerdi!
Enver Karagöz’ü tanır mıydınız? Bileniniz, göreniniz, tanıyanınız vardır elbet! Biz 12 Eylül siyasi göçmenleri onu “Enver Hoca” olarak bağrımıza basmıştık. O da dostlarını, arkadaşlarını, yol arkadaşlarını, can yoldaşlarını, insanları, hepimizi kucaklamıştı.
Son kez Hrant Dink’in 19.1.2007 günü İstanbul’da katledilmesini protesto için Köln’de yapılan mitingde Köln’de birlikte yürümüştük. Sessiz sesiyle haykırıyordu nefes nefese:
“Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeniyiz!” diye...
Dom Kilisesi’nin önünde resimlerini çekmiştim. Sırtında yeşil parkası, kalbinin üstünde Hrant’ın resmi vardı. Çok resimlerini çekmiştim daha önceki yıllarda. Fotoğraf makinamda, kalbinin üstünde madalya gibi Hrant’ı taşıyan son resmi kaldı. Şimdi bu satırları yazarken bana bakıyor gülümseyerek! Enver Karagöz aramızdan ayrılalı 10 yıl oldu.
Onun hayatını Sevgili Eşi Işılay anlatmış, ben kaleme almış, Anadolu’nun Evlatları adlı kitabımda 2009 yılında yayınlamıştım. Onunla yaşadığım hatıralar cap canlı duruyor hafızamda…

“Enver Hoca’yı kaybettik!”Çaresizliğin kahredici hüznü kaplıyor dünyamı! Hatıralar denizine atıyorum kendimi! Enver Hocalı damlalara, dalgalara tutunuyorum. Dünya başka türlü dönüyor, zaman başka zaman şimdi! Fakir Baykurt’tan dinlemiştim onun hikâyesini...
“Şavşat Ortaokulu’nda öğrencimdi Enver. Akıllı, uslu, çalışkan, tutuğunu koparan bir öğrenciydi. Sonra devrimci bir öğretmen oldu. Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER) içinde görevler aldı. TÖB-DER Artvin Şubesi Başkanlığı yaptı. 12 Eylül 1980 darbesi başına büyük belalar getirdi... Sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı. İşkenceler, zulümler gördü.”
Enver Hoca’yla 1992 yılında, Türk-Kürt Dostluk Girişimi çalışmaları sırasında tanıştık. Enver Hoca 1989 yılında kurulan Türkiye/Almanya İnsan Hakları Derneği (TÜDAY) kurucuları ve yöneticilerindendi. Zamanla birbirimizi daha yakından tanıdık; bağlandık birbirimize.
Siyasi mücadelede gerilimler, tartışmalar, kırgınlıklar oluyor. Enver Hoca, her zaman dürüst, her zaman tutarlı, her zaman sevecen, her zaman saygındı.
Eleştirici, ama birleştiriciydi. Yıkıcı değil, yapıcıydı.
Türk-Kürt Dostluk Girişimi zamanla görevini tamamladı, TÜDAY’la birleşti. TÜDAY ise işlevini yavaşlattı. Kapatalım mı, yaşatalım mı sorularına cevap aranır duruma gelindi. Tam bu aşamada Enver Hoca, “İnsan hakları mücadelesi bitmeden, TÜDAY kapatılmamalıdır!” düşüncesini savundu. Birkaç arkadaşla birlikte TÜDAY’ın zor işlerini üstlendi."

Enver Karagöz, 1948 yılında Şavşat’ta doğmuştu. Okudu, öğretmen oldu. Artvin’de öğretmenlik yapıyordu. Dünyada ve Türkiye’de rüzgârların soldan estiği bir zamandı. Türkiye kabına sığmıyor, kendine yeni bir yol, yeni bir düzen arıyordu. Yer yerinden oynuyordu. Devrim şarkıları söyleniyordu şehirlerde, ovalarda, dağlarda. Yeni bir dünyayı; ekmek, gül ve hürriyet günlerini kurabilmek için işçiler, gençler, devrimciler dişini tırnağına takmış uğraşıyordu.
Türkiye, başka bir Türkiye idi o zaman. Gençler okuyor, araştırıyor, düşünüyor, yazıyor, örgütleniyordu.
Enver Karagöz de o gençlerden biriydi.
Hem okuyor, hem yazıyor, hem haykırıyordu gür sesiyle!
İyi bir örgütçüydü. Özü sözü bir devrimci gençti. Kendinden çok seviyordu yurdunu, toprağını, insanlarını...
Öğrencilik yıllarında olsun, öğretmenlik yıllarında olsun toplantılarda, mitinglerde, gösterilerde şiirler okurdu. En sevdiği şairlerden biri Nazım Hikmet’ti. Nazım Hikmet’in şiirleri sadece okumaz, yaşardı, yaşatırdı...
Enver’in sesi, dinleyenlerin damarlarına girer, akar giderdi ta akla kadar!

Karanlıktan medet umanlar, sermaye düzenini savunanlar devrimci kabarışı durdurabilmek için 12 Mart 1971 darbesini yapmışlardı. Ama ileriye akan nehir bu engeli aşmıştı. Zaman 1975 sonrası yıllardı. Yeni bir darbenin hazırlığı içindeki “gizli” güçler kan akıtmaya, can almaya başlamıştı. 12 Mart 1980 darbesine gelinceye kadar beş bin kadar gencin, aydının, işçinin, emekçinin, insanın kanına girdiler. İşte bu ölüm kalım günlerinde Enver Karagöz, Artvin’de sözü geçen devrimci bir öğretmendi. Çok kez ölümle burun buruna gelmişti. Kendisine kurulan pusulardan kurtulmuştu. O inadına güzel günlerin bayrağını sallıyor; barış, kardeşlik, özgürlük şiirlerini haykırıyordu...

12 Eylül 1980 günü, tankların paletleri, silahların dipçikleriyle kesildi barışa, özgürlüğe, kardeşliğe giden yollar. Sınırsız bir kinle saldırıyorlardı devrimcilere, ilericilere, yeni bir düzen için mücadele edenlere. 12 Eylül sonrası altı yüz bin kadar insan gözaltına alındı, işkenceden geçirildi, sorgulandı, hesap soruldu... Enver Hoca, o insanlardan biriydi. Eşiyle birlikte gözaltına alınmıştı. Artvin Devrimci Yol Davası’ndan yargılanmıştı. Erzurum’a götürüldü. Oradaki işkencehanede günlerce işkenceden geçirildi. Enver Hoca, esir alınmıştı. Ama teslim olmuyordu. Konuşmuyor, kimseyi ele vermiyordu. Ağır işkencelerle onu kana buladılar. Enver Hoca, kana bulandı, ama alnına kara bir leke sürdürmedi. İşkenceciler onun onurlu tutumundan çılgına dönmüştü. Yapabilecekleri en büyük kötülüğü yaptılar: “Haydi bakalım bir daha oku o şiirleri! Haydi bir daha haykır bakalım o komünistin, o vatan hainin şiirlerini!” diyerek boğazına kaynar su döktüler! Enver Hoca’nın ses tellerini kaynar suyla yaktılar!
Ey insanlık! Ey Türkiye! Sen o kaybolan sesi duydun mu?
Ey Anadolu! Sen öz evladının boğazına kaynar su dökenleri unuttun mu?
O seni hiç unutmadı!

Her 24 kasımda bir fotoğraf canlanır gözümün önünde
Gür sesiyle okuduğu şiirleri bir daha okumasın diye 12 Eylül zindanlarında boğazına kaynar su dökülerek ses telleri kaynayan ve bir daha şiiri okuyamayan Enver Hoca’mın resmi.
Hani herkesin diline pelensek olan “ şu metrisin önü şiiri” hani hep 17 yaşındayım diyen işte o güzel insan Enver Karagöz’ün resmi.

Hep 17 yaşında takılı kalmıştır yüreğim
İşkencede , dar ağaçlarında , sessiz onurla çığlıkları kulaklarımda
Görmesemde yaşamasamda acıyı iliklerinize kadar soluyoruz
Bakalım ne olmuş , 24 Kasım’ı Atatürk’ü kullanarak hediye eden 12 Eylül darbesinde?
670 şubesi ve 220 bini aşan üyesiyle dünyanın sayılı örgütlerinden biri olan TÖB-DER’in (Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği/ Eğitim Sen ve Eğitim İş in Atası) faaliyetine son verildi. TÖB-DER’in 12 Eylül1980’e kadar 230 üyesi katledilmiş ancak, darbeci paşalar bu katledilenlerin faillerini bulmak için hiçbir soruşturma ve takibat yaptırmamışlardır. Aksine, TÖB-DER yöneticileri tümü ve aktif olan üyelerinin çoğunluğu tutuklandı, işkencelerden geçirildi, işten atıldı. Ankara Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi tarafından TCK’nın 141 ve 142. maddelerine göre TÖB-DER’in 64 yönetici ve temsilcisine 4 ile 9 yıl arasında değişen hapis cezaları verildi. TÖB-DER Genel Başkanı Gültekin Gazioğlu, vatandaşlıktan çıkartıldı. 1402 sayılı yasa gerekçe gösterilerek 3 bin 854 öğretmenin işine son verildi. Binlercesi sürgün ya da erken emekli edildi.1 TÖB-DER in mallarına el konularak hazineye devredildi , bütün itirazlar reddedildi,
Şimdi bu gün kutlama mı , matem mi
Neyi kutluyoruz pardon ?

*
Enver Hoca, boğazının yakılmasından sonra gırtlak kanseri oldu. Hapisten çıktı. Tedavi için Almanya’ya geldi. Almanya’ya iltica etti. İlticası kabul edildi. Tedavileri aralıksız devam ediyordu. Bazen bir lokma ekmek, bir damla su bile geçemedi boğazından. Ama Enver Hoca direndi. Kanseri yendi. Sesi, sesini kaybetmişti. Fısıltı halinde zorlanarak konuşabiliyordu.
Gene şiirler yazdı.
Gene şiirler okudu.
Susmadı!


Not :
Bazı siyasilerin goygoyculuk ve siyasi popülistlikle kerhen yaptıkları öğretmenler günümüzü kutlamalarını da zul kabul edip reddediyorum.

Cumhura Muhalefet Kuvve-i hatadandır" ("Halkın tuttuğu bir davaya -alenen- karşı çıkılmaz.) gereği bu konuda çoğunluğa muhalefet etmiş olmamak da lazım diye düşünüyor bu günü de kutlayan arkadaşlara katılmamakla birlikte böyle yorum yorum kutlu-yorum.
Gürsel Özkan 23.11.2025

Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
24 k a s ı m Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz 24 k a s ı m yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
24 K A S I M yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL