2
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
240
Okunma
Ben, bu dünyanın geometrisine sığmayan, cetvelle çizilmemiş bir köşesiyim.
Doğrudur, kabulümdür: Bende birkaç vida gevşek, belki de mühim birkaçı kayıp ve bulunmaz hükmündedir. Zira aklın o kireçlenmiş ana caddelerinde yürümeyi reddeden bir ayaktır benimkisi.
Bu yüzden, yazdığım ve çizdiğim her satır, ruhumun dar odasındaki bir inziva fısıltısıdır. Bu kâğıtlar, bu ekranlar benim sadece kendime ait mahzenimdir; ne bir davet, ne de bir sergi alanı.
Benim dünyamın sınırları, keskin bir cam kırığı misali bellidir: Kimseyle alıp vereceğim yoktur, benim de kimsenin hayatına bir gölge düşürme niyetim.
Ve asıl rica, asıl uyarı şudur: O sisli, puslu ve belirsiz amaçların müptelası olanlar, sakın benim hayal dünyamın eşiğine adım atmasın! Benim kurduğum bu gölgelik, başkalarının ıslak hayallerine bir sığınak değildir.
Eğer derdiniz yalnızca kelimelerin büyüsü, gayeniz şiirin o kadim ve asil yolculuğu ise; başımın üstünde yeriniz var. Abim, dostum, kardeşim olsun! Gözümün nuru, kalemimin mürekkebi olursunuz. Sizinle kurulan bağ, kırılmaz bir felsefe zinciridir.
Lakin, etrafımda gayesi flu, niyeti sinsi; tıpkı bozuk bir pusulanın rastgele gösterdiği yönler gibi ne olduğu belirsiz insanları, o amorf, şekilsiz varlıkları görürsem... İşte o vakit, o gevşek vidaların hepsi birden fırlar. Vallahi billahi deliririm!
O zaman göreceklerdir ki, benim eksik vidalarım aslında yeni bir dünyanın kapısını zorlayan şiddetli bir rüzgârdır. Ve o rüzgâr, tüm bulanık hedefleri ve belirsiz varlıkları önünden süpürüp atacaktır. Benim sükûnetim bir zırh değil, yalnızca fırtına öncesi sessizliktir.
5.0
100% (4)