0
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
86
Okunma
Köyün imamı çok ağır hasta olunca, rutin işlerini de yapamaz olmuş ve camide ezan okuma ve cemaate namaz kıldırma görevini, birkaç günlüğünde olsa, cami cemaatinden başka bir arkadaşına devretmişti… Ama aklı hep oradaydı… Görevlendirdiği arkadaşı ya uyuya kalır da; sabah ezanına kalkamazsa, diye için içini yerdi. Evin bir penceresi camiye doğru baktığı için hasta yatağını da tam oraya kurdurmuştu. Namaz vakitleri geldiği zaman pencereden ahaliyi gözleye biliyordu. Neyse ki bu sabah ezan tam zamanında okunmaya başlamış ve pencerenin perdesini aralayıp dışarı doğru baktı… Köyün cılız ışıkları tek tük yanıyordu. Sokaklar da camiye doğru giden cemaati gördü ve şükretti. Kaygıları boşa çıkmıştı, muvazzaf şahıs ezanı tam zamanın da okumuştu. İçinden,” helal olsun” dedi… Camiye doğru gidenler vardı ama bazı karartılar da kendi evine doğru geliyordu. Hayal görüyorum diye düşündü, o sabah fazla üstünde durmamıştı… Ertesi gün de aynı şeyler tekrarlanınca; millet namaza giderken, bu karartı sahipleri neden kendi evimin etrafında dolanıyor? Diye düşünüp içini müthiş bir şüphe kemirmeye başlamıştı. Kimdi bunlar? Ne var ki, çok hastaydı hiç kalkıp ta bunu araştıracak hali yoktu. Üçüncü gün, biraz daha iyiydi ve artık ayağa kalkacak gücü de vardı. Sabah ezanı sonrası aynı şeyler tekrarlanınca duvarda asılı olarak duran tüfeği aldı, fişeklerini de namluya koyduktan sonra ikinci katan sessizce aşağı inince; gördüğü karaltıların hayal olmadığını ve bunların evin arka tarafına doğru daha da yoğunlaştığını gördü. Kuşkulanmakta haklıydı … Sessizliğini sürdürüp yavaş yavaş süzülerek karartılara doğru yaklaştı ve bir anda gördükleri karşısında şoka girmişti!
Ahırda üç beş kişi toplanmış kendi eşeğine tecavüz ediyorlardı. Hemen havaya bir el ateş açtı, içlerinden bir kaçı can havliyle kaçsa da üç kişi korkudan orada kala kalmıştı.
İmam şaşkınlık içinde:
“Kimsiniz? lo ne yapıyorsunuz burada?” Deyince
İçlerinden biri korku dolu titrek sesiyle:
“Heç İmam Emmi.” Dedi
İmam tüfeği onlara doğrultarak:
“Kimsiniz lan siz hele şöyle bir ışığa doğru gelin bakam”
Yakalanan şahıslar ışığa doğru gelince yüzleri belirginleşti, üçü de yabancı değildi; bu köyün ergen çocuklarındandı. Ve onları çok iyi tanıyordu. Bunlardan birisi asker arkadaşı Hamo‘nun, diğerleri de Berber Musto ve Hacer’in oğluydu.Hacer’in kocası iki yıl önce kullandığı traktörün devrilmesi sonucu altında kalmış ve ezilerek ölmüştü.
İmam onların kim olduklarını anladıktan sonra:
“lan oğlum ne yapıyorsunuz burada utanmıyor musunuz benim eşeğin namısına el uzatmaya? Şimdi hemen buracıkta vurayım mı sizi ha?”
Çocuklar korkudan tir tir titrerken içlerinden biri altını ıslatmıştı.
Hamo’nun oğlu utanç içinde hocaya cevap vermeye çalıştı:
“İmam efendi bokunu yiyek bizi rezil etme ahaliye!”
“Vuracağım lo sizi.”
Bir yandan tüfeğin sesine uyanan kalabalık olay yerine toplaşırken, cami cemaati de namaz bitim sonrası olayın olduğu yere doğru gelmeye başlamıştı. Gelenler içinde çocukların babaları da vardı. Şaşkın vaziyette imam efendiye bakıp, olayı anlamaya çalışıyorlardı.
Berber Musto:
“imam efendi ne yapıyon, sen, kafayı mı yemişsen ?”
“Hele geri durun, sizin çocuklar benim eşeğin namusunu kirletmişler!”
Berber Musto:
“Ne diysen Ramo”(Ramazan Hoca efendinin ismidir)
Sonra oğluna dönüp bakar
“ Doğru mudur lo?”
Çocuk başını öne eğer ve kekeleyerek
“Doğrudur.”
“Tu senin yüzüne, vay boh oğlu boh vay”
İkinci çocuğun babası Hamo’da aynı haller içindeyken olay yerine üçüncü gencin annesi Hacer de geldi.
Hacer kendi evladını görünce şaşırıp ve yine aynı tepkiyle
“Ne oluyor burada lo Haso, gelsene buraya.”Diye seslendi
İmam çocuğun anasına doğru gitmesini engelledi ve
“Hacer geri dur yoksa vurum oğlunu!”
Hacer şaşkınlık içinde ne olduğunu anlamaya çalışırken.
“Niyekine imam efendi”
“Bunlar benim eşeğimin namusunu kirletmişler.”
Hacer’in şaşkınlığı had safhaya varmıştır ve oğluna bir an manasız manasız baktıktan sonra imam efendiye dönüp:
“imam efendi senin eşeğin namısı mı vardır?”
“He vardır.”
Hacer sonra olayı kavrar ve oğluna döner.
“Doğri midir lo?”
Çocuk mahçup bir şekilde boynunu öne eğer ve cevap vermeden öylece kalır
Hacer:
“Tu yüzüne,, sıçam ağzına, hele düş önüme deyyusun dölü.”
İmam efendi elinde ki tüfeği çocuğun üstüne doğrultur.
“ Geri dur Hacer karısı, jandarmaya teslim edeceğim bunları.”
Hacer sinirli bir şekilde ellerini beline koyduktan sonra:
“Sen ne diyon hoca efendi, benim çocuğumu jandarmaya verip rezil mi edeceksın bütün ovaya?”
“ He ya jandarmaya vereceğim ya da vuracağım onları. Benim eşeğin ırzına girmişler”
Hacer yürekli kadındır, iki erkeğe bedeldir. Aslında kocası öldükten sonra da imamda ona alıcı gözüyle bakmaktadır ama Hacer sağlam kadındır öyle kolay elde edilecek biri değildir.
İmamın üstüne yürür çocuğunun önüne geçer ve diğer çocukların babalar da aynı şekilde davranınca
İmam havaya ateş ederek onları geri püskürtürken tam o sırada ve bu kargaşaya duyup gelen muhtarda katılır.
Muhtar:
“ Ramo ne oluyor burada? Bu kargaşa nedir?” Diye imam efendiye sorar.
“Bu puşt oğli puştlar eşeğimin namisini bozmuşlardır!”
Muhtar da şaşkınca imam efendiye bakarak
“Ne dersin imam efendi? Senin ne dediğini kulağın duyuyor mu?”
Ahali de olayı doğrulayınca Muhtar önce ne diyeceğini bilemez ve biraz bocaladıktan sonra imam efendiye bakıp:
“Ee ne yapacan bu çocukları ?”
“Jandarmaya vereceğim ya da vuracağım!”
Muhtar:
“İmam efendi jandarmaya verirsen bütün köyü rezil edersin, bu işi kendi aramızda hal edeceğiz.”
İmam bir türlü razı olmamaktan yanadır.
“Yok, muhtar onları ya vuracağım ya da jandarmaya teslim edeceğim… Benim eşeğin namusu bozulmuştur.”Deyip başka şey dememektedir.
Muhtar olayı kendi aralarında çözmek için ısrar eder.
“Bunlar çocuktur imam efendi, şeytana uymuşlar, afet onları kendi aramızda konuşarak hal ederiz bunu.”
Muhtar kararlıdır Nuh der peygamber demez ila da.
“Yok, o zaman vuracağım bunları” der ve tüfeği çocuklara doğru doğrultur.
Bu duruma Hacer iyiden iyiye kızar ve o sinirle öne atlayıp imamı alaşağı eder ve elindeki tüfeği alıp Muhtara verir.
İmam:
“Benim eşeğin ırzına geçmişler.” Deyip feryadını yükseltir.”
Muhtar:
“imam efendi, hele biraz sakin ol. İhtiyar heyetini toplayıp meclisi kurup bununla ilgili bir konuşalım, senin eşeğin namusu için ne karar verilecek bakalım?”
Muhtar köy heyetini kahvehaneye toplar ve toplantı iki saat kadar sürer. Muhtar alınan kararı açıklamak için dışarı çıkar ve bu kararın sonucunu merakla bekleyen ahaliye seslenerek:
“Ey ahali hele bir toplanın bakam”
Köylüler meydana toplanır ve muhtar verilen kararı açıklamaya başlar.
“Köyümüz de yaşanan İmam efendinin eşeğinin namus davasında, namusu bozularak mundar eşeğinin, vurularak öldürülmesine; bunun yerine de imam efendiye iki tane namuslu eşek alınmasına karar verilmiştir. Bu meselede burada bitmiştir.”
Bu arada ortalıkta görünmeyen Hacer elinde tüfekle önüne kattığı bir ergen çocukla konuşmanın olduğu alana gelir. Tüfekle önüne kattığı çocuk; kendi oğluyla yaşıt olan, imam efendinin oğludur. Herkes şaşkınca onlara bakarken
Hacer çocuğa:
“Yürü lo hırbo, pezeveng dürzünün dölü.”
Muhtar, Hacer’e doğru koşar ve ona:
“Ne oluyor Hacer bu ne hal? Senin demi eşeğin namusunu bozdular?
“Muhtar Emmi, sen burada ihtiyar heyetiyle mecliste toplantı yaparken, bende boş durmamışam benim çocuğu konuştur muşum her şeyi itiraf etmiştir ve gerçek ırz düşmanını bulup aha bu dürzünün dölünü de önüme katıp size getirmişem… İmam efendinin eşeğinin namusunu ilk bozan kendi oğlu olmuştur. Sonra da eşeğin namisini para ve cığara karşılığında köyün gençlerine satmıştır… Puşt oğli puşt.”
Muhtar, İmam ve alana toplanan ahali, şaşkın bir vaziyete gelişen olayı izlerken,.
İmam efendi şüpheli gözlerle oğluna bakarak:
“Doğri midir lo?”
Çocuğun ağzından kelimeler ıkıla sıkıla dökülür:
“He babo ilk ben bozmişem bizim eşeğin namısını. Sonra da köyün ergenlerine satmışam.”
“Tu senin yüzüne, yani pezevenk mi olmuşsan! Hayın evlat seni.”
İmam efendi kendi oğluna dövmek için hışımla onun üstüne doğru yürürken; Hacer havaya ateş açar.
“Dur lo! İmam efendi senin onu dövmene gerek yok ben onu vurarak, kurtaracağım köyün namısını!
Tüfeği çocuğa doğrultur ve muhtar o anda yetişip tüfeği Hacer’in elinden alır ve
imam efendiye seslenir:
“Hoca efendi çok şükür suçlu bulunmuştur. Senin eşeğinde namısı kurtulmuştur… Hadi şimdi git eşeğinle oğluna nikâh kıy!”
İmam perişan ve bitap bir vaziyete öylece dururken, Muhtar sandalyenin üstüne çıkar ve ahaliye seslenir:
“Dağılın loo çok şükür Hacer bacı sayesinde köyümüzün namusu kurtulmuştur bu dava da burada bitmiştir!”
Ali Esmeray (Hoyrat) Aykırı Nota
5.0
100% (1)