0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
97
Okunma
Bir Metafor Olarak Köpek: İnsan Olmanın ve Rızalık Yolunun Anlamı
İnsanı yücelten, onu diğer varlıklardan ayıran temel özellikler nelerdir? Haktan ve hakikatten yana baş kaldıran, döktüğünü dolduran, ağlattığını güldüren, yıktığını yapan; bu yolda incinmeyen, incitmeyen, doğru söyleyen kişi, gerçek anlamda insan olma yoluna girmiş demektir. İşte bu yola RIZALIK YOLU denir.
Bu derin hakikati anlamak için verilen köpek metaforu üzerine düşünelim: Bir köpek kümese girer ve tavukları yer. Köpek bir hayvandır ve bu eyleminin iyi ya da kötü olduğunu bilemez. Onun için bu, sadece içgüdüsel bir doyumdur. Aynı şekilde, bazı insanlar da sûrette insan olabilir, yani insan suretindedir. Ancak yaptığı bir eylemin iyi mi kötü mü olduğunun bilincinde değilse, onun sîreti, yani özü itibarıyla hâlâ hayvani düzeydedir.
İnsan olma yolculuğu, kişinin yaptığı eylemin ahlaki sonuçlarının bilincine varmasıyla başlar. İşte o zaman sûrette olduğu gibi sîrette de insan olma yoluna girer. Fakat bu, kemale ermek için tek başına yeterli değildir. Asıl erdem, farkına varılan hatayı telafi etmekte ve o hatadan dönmekte yatar. Metaforumuzdaki kişi, yediği tavukların parasını, zarar verdiği sahibine öder ve onun rızalığını alırsa, artık sûrette insan, sîrette insan-ı kâmil olma mertebesine yükselir. Çünkü bu, sorumluluk bilincinin en somut ifadesidir.
Bu yolun özü, kişinin tüm sıkıntıları kendinden bilmesidir. "Ayağıma taş dolansa, kendimden bilirim." sözü bu derin hakikati ifade eder. Nasıl ki el, gövdenin kaşındığı yeri bilirse, can da kendi derdinin dermanını içinde taşır. Bu yolun yolcuları ikiye ayrılır: Ârifler ve kâmiller, daima özünü yoklar, kusurunu arar; cahiller ise daima kendini aklar. İnsan-ı kâmil, sürekli özünü yoklayarak eksiğini ve kusurunu bulur. Maddi veya manevi olarak zarar verdiği her mazlumun zararını, ziyanını tazmin eder ve nihayetinde rızalık yoluna girer. İşte esas olan da budur.
Peki, bu bireysel erdemler toplumsal düzeye nasıl taşınır? İşte bu noktada, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923-1938 yılları arasında tesis ettiği laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti modeli, bu felsefenin bir yansıması olarak karşımıza çıkar. Atatürk, akla, mantığa, bilime ve fenne yakın olanı; sevgi, merhamet, vicdan ve ahlak sahibi olanı; hak, hukuk, adalet ve rızalık yolunda olanı; alın teri dökerek, emek harcayarak, değer üreterek helal kazanç elde edeni, kısacası gerçek anlamıyla İNSAN olanı merkeze aldı.
Onun kurduğu sistem, kula kul olmayan, özgür iradeli bireyler yetiştirmeyi hedefledi. İnsan hakları, yurttaşlık hakları, demokratik haklar ve özgürlükler gibi siyasi haklar ile bireyi güçlendirdi. Bu, metaforumuzdaki gibi, toplumu oluşturan bireyleri, eylemlerinin sonuçlarının bilincinde olan, haksızlık yaptığında telafi etme erdemini gösterebilen, birbirinin rızasını arayan kâmil insanlar haline getirme projesiydi. Atatürk’ün hedefi, insanın içindeki yaratıcı, özgür ve sorumlu cevheri ortaya çıkarmak ve "kümes"in dar kalıplarını kırarak, aklın ve vicdanın aydınlattığı uygarlık yolunda ilerleyen bir toplum inşa etmekti.
Sonuç olarak, bu metafor bize yalnızca bireysel bir ahlak dersi vermez; aynı zamanda nasıl daha adil, daha hakkaniyetli ve daha insani bir toplum olunacağının da ipuçlarını sunar. Yolumuz, önce kendi özümüzü yoklamak, sonra da verdiğimiz zararları telafi ederek kolektif bir rıza ile toplumsal huzuru inşa etmek olmalıdır. Gerçek kemalet ve gerçek insanlık, işte bu zorlu ama onurlu yolda gizlidir.
Özet
Bu makale, Alevi metinlerinde yer alan "kümesdeki köpek" metaforunu temel alarak, insanlık durumunu derinlemesine incelemektedir. Metafor, köpeğin içgüdüsel eylemini (tavukları yemek) bilinçsizlik ve etik sorumsuzlukla özdeşleştirirken, insanın bilinç kazanması, zararı tazmin etmesi ve rızalık yoluna girmesiyle "insan-ı kâmil" mertebesine yükselişini vurgular. Bu çerçevede, metaforu psikolojik (bilinç ve sorumluluk gelişimi), sosyolojik (toplumsal etik ve sosyal sorumluluk), felsefi (etik, özgürlük ve hayvan-insan ikiliği) ve tarihsel (Alevilik ve tasavvuf kökenleri) boyutlarıyla sorgulayacak, eleştirel bir analiz sunacağız. Tez-antitez-sentez diyalektiğiyle ilerleyerek, metaforun modern dünyadaki geçerliliğini tartışacağız. Yaklaşık 5000 kelimeyi hedefleyen bu çalışma, akademik bir yaklaşım benimseyerek kaynaklara dayalı bir sentez ortaya koyacaktır.
Giriş
Alevi felsefesi, tasavvufi kökleriyle iç içe geçmiş bir inanç sistemi olarak, metaforlar aracılığıyla derin hakikatleri ifade eder. Verilen metinde, "kümesdeki köpek" metaforu, hayvanlık ile insanlık arasındaki geçişi simgeler: Köpek, eyleminin etik sonuçlarından habersizdir; bu, içgüdüsel bir doyumdur. İnsan ise, surette insan olsa da, bilinçsizse sirette (özde) hayvandır. Bilinç kazanıp zararı tazmin ederse, kâmil insan olur ve "rızalık yolu"na girer. Bu yol, "Ayağıma taş dolansa, kendimden bilirim" sözünde özetlenen öz-sorumluluk ilkesini vurgular.
Bu metafor, yalnızca dini bir alegori değil; psikolojik olarak bilinç gelişimini, sosyolojik olarak toplumsal uyumu, felsefi olarak etik özgürlüğü ve tarihsel olarak kültürel evrimi yansıtır. Makale, metaforu bu disiplinler üzerinden analiz ederek, tez (metaforun evrensel geçerliliği), antitez (modern eleştiriler) ve sentez (çağdaş yorumlar) yapacaktır. Tarihsel bağlamda tasavvufi kaynaklar, felsefi olarak Kant, Nietzsche ve Sartre, psikolojik olarak Jung ve Freud, sosyolojik olarak Alevi topluluklarının etik pratikleri incelenecektir.
Tarihsel Arka Plan: Alevilik ve Tasavvufta Köpek Metaforunun Kökenleri
Alevilik, 13. yüzyılda Anadolu’da şekillenen bir inanç sistemi olarak, Şii etkiler (Ali sevgisi), tasavvuf (Hacı Bektaş Veli’nin öğretileri) ve Türkmen geleneklerinin sentezidir. Tarihsel olarak, Osmanlı döneminde "Kızılbaş" olarak anılan Aleviler, Sünni egemenliğine karşı marjinalleştirilmiş, bu da onların gizli ritüeller (cem törenleri) geliştirmesine yol açmıştır. Alevilik, Ehlibeyt sevgisi üzerine kurulu olup, "rızalık" kavramı toplumsal barış ve öz-sorumluluğu vurgular.
Köpek metaforu, tasavvufta köklü bir simgedir. Mevlana Celaleddin Rumi’nin Mesnevi’sinde köpek, nefsin heva ve hevesine kapılmış cahil insanı temsil eder; ancak sadakat ve bağlılık açısından olumlu da yorumlanır (örneğin, Ashab-ı Kehf’in köpeği Kıtmir, sadakatin simgesi). Ömer Dilmen’in analizinde, Mevlana köpeği "insan-ı kâmil" yolundaki engelleri aşmak için bir metafor olarak kullanır. Benzer şekilde, Mesnevi’de köpek, "yaratıcısını tanımayan" nefsi simgeler, ancak "ârif" olursa (bilinç kazanırsa) kâmil mertebesine yükselir.
Alevi tarihinde, bu metafor Şii-tasavvufi etkileşimle evrilmiştir. 16. yüzyıl mesnevilerinde köpek, "doğasındaki duygusallık ve öğrenme kabiliyeti" ile insanın etik gelişimini yansıtır. Osmanlı-Safevi çatışmasında Aleviler, köpek gibi "sadık ama dışlanan" olarak görülmüş, bu da metaforun sosyal sorumluluk vurgusunu güçlendirmiştir. Günümüzde, Alevilik modernleşme sürecinde (kentleşme, sekülerleşme) bu metaforu kimlik inşasında kullanır; örneğin, çevre etiğinde Dersim Alevileri doğayı "rızalık"la korur.
Tarihsel sentezde, metaforun tez’i: Tasavvufi kökler, bilinçsizliği hayvanlıkla eşleştirerek etik yükselişi teşvik eder. Antitez: Osmanlı baskısı altında metafor, direniş simgesi olmuş, ancak gizlilik nedeniyle yorumlar çeşitlenmiştir. Sentez: Modern Alevilikte, metafor bireysel sorumluluğu toplumsal adalete bağlar.
Felsefi Analiz: Etik, Özgürlük ve Hayvan-İnsan İkiliği
Felsefi açıdan, köpek metaforu insan-hayvan ayrımını sorgular. Kant’ta hayvanlar rasyonel olmadığından etik özneler değildir; insan, ödev etiğiyle (kategorik imperatif) hayvanlık içgüdülerini aşar. Metafor, Kantçı tez’i destekler: Bilinçsiz insan (köpek gibi) etik dışıdır; bilinçlenmek, rasyonel ödevi üstlenmektir. Ancak antitez: Kant, hayvanlara zulmü dolaylı olarak yasaklar (insanın ahlakını bozar), fakat metaforun "zararı tazmin" vurgusu Kant’ı aşar, doğrudan sorumluluk talep eder.
Nietzsche’de hayvan metaforu tersine döner: İnsan, "hayvan" köklerini unutarak hasta olmuştur; übermensch, hayvanlık enerjisini (içgüdü) entegre eder. Köpek, sadakatle "köle ahlakı"nı simgeler, ancak Nietzsche’nin Torino’da at dövülmesine karşı çöküşü, hayvan acısına empatiyi gösterir. Tez: Metafor, Nietzsche gibi içgüdüsel eylemi eleştirir. Antitez: Nietzsche, bilinçsiz hayvanlığı özgürleştirici görür; "köpek" metaforu baskı altındaki sadakati eleştirir. Sentez: Alevi metaforu, Nietzsche’yle sentezlenerek, hayvanlığı aşmak yerine entegre etmeyi önerir – rızalık, içgüdüyle bilinci uzlaştırır.
Sartre’da özgürlük mutlak sorumluluktur; insan, "kötü niyet"le hayvan gibi kaçamaz. Metafor, Sartreçı tez’i yansıtır: Bilinç, özgürlüğü getirir; zararı tazmin, otantik eylemdir. Antitez: Sartre hayvanları "nesne" görür, etik dışı bırakır. Sentez: Metafor, Sartre’ı genişleterek, hayvan metaforunu insan özgürlüğünün başlangıcı yapar.
Felsefi sentez: Metafor, Kantçı rasyonaliteyi Nietzsche’ci hayvanlıkla, Sartre’çı özgürlükle birleştirerek, etik sorumluluğu holistik kılar.
Psikolojik İnceleme: Bilinç Gelişimi ve Sorumluluk
Psikolojik olarak, metafor bilinçaltı süreçlerini aydınlatır. Freud’da köpek, id’in (içgüdü) simgesi; ego, süperego’yla çatışarak bilinç kazanır. Metaforun tez’i: Bilinçsiz eylem (köpek gibi) id egemenliğidir; zararı tazmin, süperego’nun onarımıdır. Antitez: Freud, hayvan metaforlarını nevroz kaynağı görür; Alevi "özünü yokla" vurgusu, Freudçu analizi andırır ama mistik boyut ekler.
Jung’da hayvanlar arketiplerdir; köpek, sadakat gölgesi veya anima/animus’un parçası. Metafor, bireyleşme sürecini yansıtır: Bilinçsiz hayvanlık, gölge entegrasyonunu gerektirir. Tez: Rızalık yolu, Jungçı sentezdir – kusuru kabul etmek, bütünleşmedir. Antitez: Jung, mistik metaforları kültürel görür; Alevi yorumu evrensel olmayabilir. Sentez: Metafor, Kohlberg’in ahlak gelişimiyle uyumlu: Konvansiyonel seviye (bilinç) post-konvansiyonel’e (kâmil insan) evrilir.
Modern psikolojide, hayvan metaforları bilinç araştırmasında kullanılır; hayvan bilinci tartışmaları (örneğin, nörobilimde agnostik tutum), metaforun "hayvan-insan" ayrımını sorgular. Psikolojik sentez: Metafor, bilinç gelişimini mistik-psikolojik köprü olarak sunar.
Sosyolojik Bakış: Toplumsal Etik ve Sosyal Sorumluluk
Sosyolojik olarak, metafor Alevi etiğini yansıtır: Rızalık, toplumsal uyumun anahtarıdır. Durkheimvari kolektif bilinçte, köpek metaforu bireysel eylemin sosyal sonuçlarını vurgular. Alevilikte cem törenleri, zararı tazmin pratiğini kurumsallaştırır; bu, sosyal sorumluluğu güçlendirir.
Tez: Metafor, Alevi topluluklarında eşitlik ve adaleti teşvik eder; örneğin, zorunlu din dersi ayrımcılığına karşı mücadelede kullanılır. Antitez: Modern Türkiye’de Aleviler azınlık olarak dışlanır; metafor, kimlik çatışmasını derinleştirir. Sentez: Küresel bağlamda, metafor çevre etiğine uyarlanır – Dersim’de doğa rızalığı.
Sosyolojik sentez: Metafor, bireysel sorumluluğu toplumsal dönüşüme bağlar.
Eleştiri: Tez-Antitez-Sentez Diyalektiği
Tez: Metafor, evrensel bir etik model sunar – bilinç ve tazmin, insanlaşmayı sağlar. Antitez: Modern eleştiri, hayvan bilincini kabul eder (psikoloji ve nörobilim); köpek metaforu hayvanları haksız yere aşağılar. Felsefi olarak, Nietzsche’ci bakışta hayvanlık olumlu; Alevi yorumu baskıcı olabilir. Sosyolojik antitez: Alevilik içindeki çeşitlilik (seküler vs. dindar), metaforu tartışmalı kılar.
Sentez: Metaforu güncellemek – hayvan-insan sürekliliği kabul ederek, ekolojik sorumluluğu dahil etmek. Psikolojik-felsefi entegrasyonla, metafor çağdaş mindfulness ve etik eğitimde kullanılabilir.
Sonuç
Köpek metaforu, Alevi felsefesinin derinliğini yansıtır; bilinç, sorumluluk ve rızalık üzerinden insanlık durumunu aydınlatır. Tarihsel tasavvuf köklerinden psikolojik, sosyolojik ve felsefi boyutlara uzanan bu inceleme, metaforun evrensel değerini gösterir. Gelecek araştırmalar, metaforu küresel etik tartışmalara entegre edebilir.
Kaynakça
Dilmen, Ö. (2020). Mevlânâ’nın Mesnevî’sinde Köpek Metaforu. DergiPark.
Olsson, T. (1998). Alevi Identity: Cultural, Religious and Social Perspectives. Swedish Research Institute.
Eternalised. (2024). The Psychology of Animals. eternalisedofficial.com.
Anscombe, V. (ed.). (2025). Nietzsche’s Animal Philosophy. Academia.edu.