2
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
393
Okunma

Ahmet Doğru üzerine bir okuma denemesi
Bazı kitaplar vardır, okunmaz; içine girilir. Cümleleri değil, sessizlikleri duyulur. Sayfaları çevirdikçe değil, durdukça açılır. Ahmet Doğru’nun Bir An Sonsuzluk adlı kitabı da böyle bir kitap. Ne tam anlamıyla bir deneme, ne bütünüyle bir şiir… Daha çok, belleğin solgun ışığında yavaş yavaş beliren bir fotoğraf gibi.
Ahmet Doğru, her zamanki gibi taşranın kıyısından sesleniyor. Gürültüden uzak, insanın kendi kalbine çekildiği o sessiz coğrafyadan. Zamanı ölçüyle değil, sezgiyle kavrıyor; geçmişi bir hatıra değil, bir nefes gibi görüyor. Onun yazısında taşra bir yer değil, bir ritimdir. Rüzgârın yönüyle değişir, iğde kokusuyla yankılanır, ceviz yapraklarının alkışıyla anlam bulur.
“Bir an” diyor Doğru, “bazen bir ömürdür.” Gerçekten de öyle. Bu kitapta her “fotoğraf”, zamanın kısa bir durağında çekilmiş gibidir. Ama o anların her biri, içinde koca bir hayatın titreşimini taşır. Bir çocukluk öğlesi, nenesinin narlarını avuçlayışı, apartmanların arkasında kalmış bir ışık... Hepsi geçmişe değil, insanın içine doğru bakar. Çünkü yazar bilir ki: hatırlamak, geriye dönmek değil, derinleşmektir.
Doğru’nun cümleleri sade ama derindir. Bir kelimenin içinde bile yankı bulur insan. “Zaman konuşmaya devam eder” derken mesela, fotoğrafın donmuşluğuna değil, onun içindeki sızıya işaret eder. Çünkü Bir An Sonsuzluk, aslında fotoğrafın suskun yüzeyine dokunan bir hatırlama kitabıdır. Her sayfada, zamanı durdurmanın beyhudeliğiyle, hatırlamanın zarafeti iç içe geçer.
Kitapta dikkat çeken bir başka damar da sessizliktir. Yazar, çok konuşmaz; daha çok dinler. Doğayı, zamanı, belleği, hatta yokluğu bile. Bu yönüyle Doğru’nun yazısı, bir tür içsel dua gibidir. Sözcükler yavaş akar, ama durdukları yerde yankı yapar. Okur, bu sessizliğe kendi geçmişinden sesler ekler; çocuklukta kalmış bir ses, bir koku, bir gölge belirir satır aralarında.
Ahmet Doğru’nun edebiyatında fotoğraf yalnızca bir imge değildir. Fotoğraf, yazının biçimidir. Her cümle bir kadraj gibi kurulmuştur. Işık nereye düşerse, anlam da oraya yerleşir. Bir ağacın gölgesi, bir yağmurun sesi, bir yazın tozlu akşamı… Hepsi birer kareye dönüşür; ama o karelerin ardında insanın kendi sureti belirir.
Bir An Sonsuzluk, taşranın, hafızanın ve zamanın kalbinde sessizce büyüyen bir yazı. Her satırı, geçmişle bugünün kesiştiği bir noktada duruyor. Okur, kitabı bitirdiğinde bir hikâye değil, bir duygunun içinde kalıyor. Çünkü Ahmet Doğru, hatıraları anlatmıyor; onları yaşatıyor.
Ve sonunda anlıyoruz: bazen bir an, gerçekten de sonsuzluk kadar uzun sürer.
5.0
100% (2)